KAHRAMANLIK; MİLLİ DUYGUMUZDUR!…
Eklenme: 11/5/2020 12:00:00 AM

Hiç tartışmasız ve kuşku götürmezdir O enkazda, o yıkıntılar arasında, o betonların, o demirlerin yığınları arasında; kim kimi kurtardı?.. Ayda Gezgin 3 yaşında.. Elif Perinçek 4 yaşında İdil Şirin 14 yaşında Günay Işık.. 15 yaşında.. İnce Okan.. 16 yaşında..

Ve daha niceleri.. Ki, 120nin üzerinde insanımız depremden saatler sonra beton blokların arasından, gün ışığına çıkarıldı

Hayata sımsıkı sarıldılar Elif, minik eliyle onu kurtaran kahramanın parmağına sarıldı.. Ayda, kurtarıcısının nefesiyle hayatı yeniden kazandı!?..

***

Evet, bu hayatları soğuk, buz kesen beton blokların arasından çıkarıp, hayata, yaşama döndüren kahramanlar kim?!

Yaşlı kadını, enkazın altından çıkaran Diyarbakır İtfaiye ekibinin, kadının siz kimsiniz sözüne verdiği cevap

Gel ablam, biz devletiz.. Başka kim olacak ki!?..

Diyarbakırdan, Tunceliden, Manisadan, İstanbuldan, Hakkariden giden afet, itfaiye, jandarma ve Belediye görevlileri!..

81 il.. Ve tabi ki, dualarını bir an olsun esirgemeyen ümmet!

Battaniyesini; bağışlayan Evini.. Yiyeceğini, giyeceğini.. Parasını.. Kumbarasındaki harçlığını; tereddüt etmeden bağışlayanlar..

Yani, millet olarak canlarımızı kurtardık!

***

Ekranda izlediğim kadarıyla AFAD ekibinden görevli personelin ağzından çıkan sözcük

Milli bir ahlak.. Milli bir ruh Devletiyle, milletiyle, yerel yönetimleriyle.. Sivili, askeri.. Polisi.. çalışanı.. çalışmayanı.. İşçisi, memuru, esnafı..

Büyük bir fedakarlık.. Büyük bir dayanışmayla; acılarımızı paylaştık, sevinçlerimizi aynı duyguyla gözyaşına döktürdük!

Demem o ki Bu canları, bu ruh o enkazların içinden gün ışığına çıkarıp, kurtardı?..

***

SALYANIZDA BOĞULACAKSINIZ!

Yok öyle artık.. Sosyal medya üzerinden; racon kesmeniz Sahte isimlerle, sahte hesaplarla klavye terörü yaratma devriniz kapandı! El ense yapmak da yok.. Kılıktan kılığa girmeniz bile; sizi kamufle etmez!.. Dil, din, inanç, acı ve sevinç odaklı; siyasi ve ideolojik devşirmelerinizi yapamayacaksınız.. Karalama kampanyasına giremeyeceksiniz.. İstediğinize laf atıp, istediğinize salya döktürme; havlamasında bulunamayacaksınız!?..

***

Öyle kadın fotoğrafıyla al beni yapamayacaksınız!.. Kadın libası giyerek; cinsellik operasyonu çekemeyeceksiniz! Başkasının resmiyle, artistik pozlarla, buyrun beni alın, beğenin, dürtükleyin de demeyeceksiniz!?.. Anında, enselenirsiniz! Ne ahali, ne devlet, size bu yönde prim vermeyecek.. Verilmesine de imkan tanımayacak.. Halk deyimiyle; yapanlar rezil rüsva olacak Pek tabi ki, adli cezaya da çarptırılacak.. Yani maddi ve manevi kaçarı yok!?.

***

İşte, İzmir felaketi sonrasında maskesi düşenlerin gördük nasıl bir akıbetle yüz yüze geldiklerini! Bir avuç olmalarına rağmen; havlamalarına anında hoşt it denildi.. Salya akıtanın hemen ağzına ket vuruldu.. Zihni ve fikri kirli olanın, tepesine, tepesine binilerek aforoz edildi!.. Kardeşi kardeşe kırdırmaya çalışandan tavizsiz hesap soruldu.. Hırsızın, üçkağıtçının, soyguncunun anında yakasına yapışılarak; deşifre edildi! 52 gözaltı, üç tutuklama!...

***

Hasılı!.. Bu bir avuç olan ve iletişim ve fikir özgürlüğü adıyla sözde icra ettikleri kalleşlikleri bitecek artık!! Her kesimin; sosyal medya teröristleri olarak tanımladıkları bu kişi ve örgütler, artık rahat olmayacaklar Ve her mevzuda şeytani karakter ile bin bir suratlarıyla ortaya çıkıp aşağılık faaliyetlerle kaos ve kriz yaratamayacaklar..

***

çünkü, bu noktada vatandaşın bilinçlendiğini gördüm Özellikle; ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, iletişim ve sosyal medya serbestiyeti noktasında, fikir üreten, yazıp çizen bir çok dostların da, ilk düşünce fikirlerinde olmadıklarını gördüm!..

***

Ve şunu da gördüm!.. O kelli felli, yüzünü gizlemeyen, enva-i hainliği anlayışında barındıran siyasetçilerin, nasıl da ağızlarının payının verildiğini gördüm.. Kutuplaşmadan, milleti bölmeden medet umarak siyasi salya akıtanlara; hadi oradan pis adam dediklerini gördüm

Yeter artık; ahlaksızca yaptığınız siyaset diye, haykıranı da gördüm Yok böyle, beş kuruşa köfte diyerek haykırıldı Kim ne yazarsa, kim ne konuşursa, kim neyi paylaşırsa paylaşsın, tıpkı yazılı ve görsel matbuat gibi yasal olmalı, hukuka uygun olmalı..

***

Yoksa, bu kulvarı bugün bir avuç, yarın çok avuç olarak, karşımıza çıkabilir.. çünkü, çok çabuk zehirlenebilir halleri de gördüm Teknoloji alanındaki bu değişim ve dönüşüm noktasının giderek tehlike oluşturabileceğini gördüm İşte bu noktada böylesi bir yazıyı kaleme alarak; sosyal medya alanını kinine, garezine, düşmanlığına silah olarak kullanıp, fitne üretenlere de seslenmek istiyorum!?. Diyeceğim şu İçine düştüğünüz ve düşme eğiliminde bulunduğunuz çukurda milletin attığı tükürükle boğulacağınızı bilmeniz gerekir

Ve şunu unutmamanız lazım.. Er ya da geç, toplumun değerleriyle örtüşmeyen, hak, hukuk, adalet ve eşitlik, özgür yaşam ilkeleriyle bağdaşmayan.. Dil, din ve inanç kutsallığını önemsemeyen anlayışlarınızın akıttığı salyalarınızda boğulmaya mahkumsunuz!

***

İŞTE AHLAKİ çÜRÜMÜŞLÜK!..

Yukarıda, Sosyal Medyadaki çürümüşlüğü aktardım.. Peki ya, deprem bölgesindeki, yardımlara dair, ahlaksızca dadananlara ne demeli?!

Bakar mısınız adama!.. Yardım paketlerinin, kolilerinin dağıtımı yapılırken.. Depremzedeler, kuyrukta yiyecek, içecek almaya çalışırken! Kendisi, bir değil, bir çok kez depremzede gibi, kuyruğa giriyor Poşet poşet, eşyaları alıyor.. Ve bunları; az ötede bulunan büfesinde, parayla satıyor.. İşte aşağılık, ahlaki çürümüşlük..

Adam yakalanıyor.. Hırsızlıktan muamele..

Ekrandaki, teyzenin ifadesiyle.. Ben bu börekleri, çörekleri hırsızlar için mi yaptım

Peki o ahlaki çürük adamın pişkince savunması nedir?..

O eşyaları fakir-fukaraya götürüyordum?..

O hırsız, o deprem ade hakkında mahkeme karar verdi.. Tutuklama.. Şimdi cezaevinde; bakalım orda nasıl bir adalet görecek?

Sonuç itibariyle! Bir tarafta insani ve rahmani halimiz.. Diğer tarafta, bu halimize hançer indiren; böylesi şeytani menfaatçılık! Ne olacak bu halimiz?!

***

VİCDANİ HÜKMÜM

Kim ne der bilmem?! Ki dün, uzun uzadıya bina yapılarıyla ilgili, Diyarbakırımızı da, irdeleyerek aktardım!.. İnsani ve vicdani hükmüm şudur!

Her nedenle olursa olsun.. İster deprem.. İster başka bir etkenden dolayı; çöken ve yıkılan binalar..

çürük raporlu ve tespiti hasıl ise! Binayı yapan.. Denetleyen.. Ruhsatı veren Bina depreme dayanıklı değil, çürük diye rapor düzenleyip, sonuca gitmeyen.. Hepsi bir bütün

Öyle taksirle öldürme suçundan değil de Bilerek.. Kasten Ve planlayarak çok kişiyi öldürmek suçundan yargılanmalı!..

Yoksa, bir iki yıl.. Hele ki, kamu personeliyse memurin muhakeme kanunuyla, sıyrılıyor..

Tek ceza; binayı yapanla sınırlı kalınıp.. İki üç yıl sonra; serbest..

Böyle adalet mi olur, böyle hukuk mu olur?..

İşte benim vicdanım buna itiraz ediyor.. çünkü, gidenler geri gelmiyor.. Ve bu, kasıtlı cinayet ve katliamlar da hep yaşanıyor?..

Ne diyoruz; cezalar caydırıcı olmalı, teşvik edici olmamalı! Bizde maalesef, ikinci şık revaçta!

***

BİZ DE KABAHATLİYİZ!?..

Evet.. Hem de çok, kabahat derecemiz çok yüksek!.. Özellikle, biz medya olarak? Yazıp çizenler olarak Niye mi..? Biz de, siyasiler gibi; gün hesabı içerisindeyiz..

Deprem oluyor.. Sallanıyoruz.. Ölüler, yaralılar.. Kurtarma çabaları.. O gün yazıyoruz, çiziyoruz!.. Ezber, ezber bozuculuk, yani döktürüyoruz, kendi ifademizle!.. Ama sonra!..

İşte o sonrası.. Tıpkı, Devlet-i Aliye gibi.. Tıpkı, sorumlu ve yetkili zevat gibi.. Tıpkı, vatandaş gibi!

Unutuyoruz Gözardı ediyoruz.. Ve bir daha, deprem felaketine dair ne oldu, ne yapıldı, ne yapılması gerekir, olası deprem nasıl bir faciaya neden olabilir gibisinden; bir arayış içerisinde olmadığımız gibi, yazmıyoruz..

Ta ki, yeni deprem olana kadar!.. Sonra, eski defterler İşte bizim büyük kabahatimiz bu; fikri takipte zafiyetimiz yüksek!?..

***

GÜNÜN SÖZÜ

İnsani ve rahmani ölçü terazimizde salih olan kalp ve dilimizdir!