Yine! Ama yine.
Şehr-i Amed sıcak mevzularıyla başköşede.
Gündem yaratıcılığıyla baş döndürüyor. Nabız ise düşmüyor, düşecek gibi de değil.
Her gün ter-ü taze vakalar üremekte! Takip edemez hale geldik.
Meseleler şer mi, hayır mı "ayırt" edilemez olundu. Her şey tabiri caizse "Arap saçı" gibi!
Bırakın, haftayı günü. Artık "saat başı" bir şeyler vuku bulmakta.
Hepsi de "şaşırtıcı" olaylar olarak cereyan ediyor.
Akla ziyan bir durum! Gelişmeler der demez "yarın ne olacak" acaba diye kaygılar üretir olduk.
Ve şu ifade peşinde hüküm buluyor. Bu şehir "nasıl bu hale" geldi, getirildi diye?
***
İnanın, dün bilgisayarın başına geçip, "yazı konusuna" odaklanmada bile zorlandım.
Sorguladım kendimi hangisinden, "başlayayım" diye!
çünkü birçok mevzuu "birbirini" kovalamaktadır.
Onun için, bugün gündem "harmanlaması" yapmak istiyorum.
Her hadiseden, "bir kaç" ayrıntı diyerek!
Öncelikle;
Kaçırıldıkları "iddia" edilen çocuklarla alakalı gelişmeler.
Bu hadiseyle alakalı; "34" yazım oldu.
Özetle, barışa, sürece yürütülen diyaloga ve Kürt siyasal hareketine "olumsuz" bir etki yaratır diye nokta koymuştum.
Tarafları "güvensiz" zemine taşır diye.
Bundan ötürü de "reşit" olmayan çocuklar iade edilsin.
***
Bu çağrıyı, önceki gece "Büyüktimur'la Gündem" programında da ifade ettim.
Uzay TV'de canlı yayında.
Gözü yaşlı. Yüreği korku ve endişe dolu annelerin-babaların konuk olduğu ortamda söyledim!
Hükümete de, "aman ha" Operasyonel bir faaliyet düşünülmezsin.
"B.C" gibi planlar, hayata geçirilmesin!
***
Program süresince, çok yerden telefon geldi.
Hepsinin ortak paydası şuydu. Türkiye "normalleşme" sürecinde, hızla "demokratikleşmeli".
Meclis. Hükümet. Muhalefet. Gözetilmeksizin; "anayasal" bir nizamla, çözümler ortaya konulsun!
Yoksa "güvensizlik" koridorundaki gidişat vahim süreçler ikmal eder.
Ki maazallah! çünkü bu mevzuu salt "sınırlarla" sınırlı değil.
Suriye. Kuzey Irak. İran. Ve tabi ki Avrupa! Hepsindeki "nabız" bu sürecin gidişatıyla atıyor.
Kimse; "akıl" tutulması yaşamasın.
3.5 yıl önce 14 yaşında çocuğu dağa giden anne Sadiye Tokay.
Onun şu sözleri kulağa küpe misali, olup-biteni özetlemeye yetti.
Barış olsun. Kardeşlik olsun. Evlatların hepsi dağdan insin.
Sadece benim çocuğum için. Yeniden çatışma çıkacaksa, kan akacaksa, ölüm olacaksa.
Ben razıyım "bırakın dağda" kalsın. Ki "barış bozulmasın."
Duamız odur ki, bu süreç bozulasın.
Dün önemli bir gelişme oldu. Selahattin Demirtaş'ın anneler ve babalarla ayrı ayrı görüştü.
Basına kapalı ortamda. Kendisinden bir açıklama gelmedi.
Ancak aileler tarafından kısm-i olarak "yüreklere" su serpen bir açıklama geldi.
Denildi ki; Demirtaş Kandille görüşecek."
***
UMUTLANDIRAN BİR GELİŞME?
Bu beyanatla, umutlandım.
Ama garip gelen; Demirtaş'ın konuya ilişkin herhangi bir beyanat vermemesi.
Lakin. Aldığım duyumlar.
Ve BDP'ye, DTK'ya yakın çevrelerin söylediklerine göre!
Her ne kadar, PKK önceki günkü yazılı açıklamasında;
"çocuklar için, Türkiye güvensiz bir ülke. Kaçırmadık. Gönüllü geldiler." dediyse de!
***
Türkiye kamuoyu. Ve Dünya kamuoyunda vakanın yansıma şekli.
Altına imza attığı "Cenevre sözleşmesi"nin yaratacağı baskıyla!
"Reşit" olmayan. Yaşı 18 altındaki "çocukları" örgütlü bir organizasyonla, iade edecek.
Bunu da, Sivil bir oluşumun "oluşturacağı köprü" vazifesiyle, yerine getirecek!
Doğrusu. Böylesi bir "kapsayıcı" adım, yeniden "süreçle" alakalı güveni tesisleştirecek.
Aksi takdirde. Ki bunu ifade etmek istemiyorum.
B.C. Planların devreye girmesiyle, 1990'ları "arar" hale geliriz!
Ki bunun için, "pusuya" yatmış nice timsal ülke ve siyasi oluşumlar var.
Ama ha!
***
Sahte Sağlık Raporu!
Gündemin;
En sıcak konuşulan mevzusu!
Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinde vuku bulan "Sahte Sağlık Raporu" operasyonu!
Dün itibariyle.
Tutuklanan doktor sayısı 6'a çıktı. Diğer tutuklananlarla birlikte, toplam sayı 14'u buldu.
Soruşturma sürüyor. Gözaltında bulunanlar var.
***
Önceki gün, ifade etmiştim! Diyarbakır'da "sağlık" hiçbir zaman sağlıklı işlemedi.
Hep "sağlıksız" bir hal yaşadı. çünkü kurum tepeden-tırnağa "Politize" olduğu için!
Kangrenleşmiş yara "hep pansuman" zihniyetiyle, geçiştirildi.
Diyarbakır Adliyesinde! İl Sağlık Müdürlüğünden tutun da, Hastane başhekimlerine, Doktorlara kadar hal-i hazırda "onlarca" dava dosyası var.
Ki bir de, "müfettişlerin" hasıraltı ettiği. Bakanların "dokundurtmadığı" nice "kirli" işler de yok değil.
***
Hükümetin çığlığına. Başbakanın bağırmasına rağmen, hala da, hastadan bıçak parası alınıyorsa!
Daha fazla döner "sermaye" alırım diye!
Ya da, "hastanedeki" hizmet alımı şirketinden "avanta" alabilmek için.
Gereksiz "tetkik, tahlil ve röntgen" isteniyorsa! Demek ki, "bu kirlenme" tepeden gelmektedir.
Boşuna söylenmiş bir atasözü değil "balık baştan" kokar" diye!
Sonuç itibariyle! Diyarbakır'da "Sağlık" tepeden-tırnağa revizyondan geçmeli.
Öyle ki, "şaibenin" artık "ş"si bile yaşanmasın.
Konuşulmasın. Düşünün, bir mevzuda '6 doktor' tutuklanıyor.
***
MÜFETTİŞLER GELİNCE?
Üçüncü sıcak mevzu; Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü!
Maşallahı var. Tıpkı diğer birçok kurum gibi burası da dökülen bir kurum!
Yolsuzluk, usulsüzlük, hırsızlık. Kayırma. Velhasıl, "enva-i hile ve desisenin" meknı halinde, işliyor.
Bu kurumla alakalı kaç yazı yazdığımı ben bile hatırlamaz haldeyim.
Ki en son yazdığım yazı; "mazot" hırsızlığı idi.
On binlerce litre mazot! Hiç kullanılmadan. Kuruma dahi "intikal" ettirilmeden hiç edilerek çalınmıştı.
İşte bugünlerde Genel Müdürlük "müfettişleri" tarafından incelemede!
Gerek, buradan dile getirdiğimiz konular.
Gerekse de, "kurum" içerisinden yapılan şikyetler incelenecek.
Bakalım ne çıkacak. Tabi, müfettişin Diyarbakır'a gelişleriyle "alakalı" olarak da kurumda ilginç gelişmeler yaşanıyor.
***
Şöyle ki. Malum "mazot" hırsızlığı, imza ve yetkisi olmayan!
Sıradan; "müteahhit" elemanı bir personele havale edilmişti.
"Her şeyi" o yapmış diye! Geçtiğimiz hafta içerisinde; "çalınan mazotun" tutarı olan.
Yani "kurumun zararı" diye ifade edilen 82 bin lira para yatırılmış.
Bir hizmetli. Asgari ücretle çalışan biri.
Bir çırpıda "önce" suçu kabul ediyor. Sonra birden paralanıp, "parayı getirip" yatırıyor.
Buyrun size. "çaldığım mazotun" parası.
Ne garip bir şey Eee. Politize olmuş kurumlarda işleyiş böyle olur.
Müfettiş geliyor. Daha başka kirlilikler ortaya çıkmasın diye "bakın biz gereğini yerine getirdik."
Kim inanır.
***
Bir gelişme de. Bir önceki müfettişlerin raporları.
O raporda "görev değişiklikleri" ile ilgili uyarı dün itibariyle yerine getirilmiş.
Düşünün. Aylar önce rapor gelmiş bu işlemi yapın diye.
Yapılmamış.
Müfettişler gelince, "dostlar alışverişte" görsün planı harekete geçilmiş.
Eee. Buna kim inanır?
Ben inanmıyorum. Müfettişlerin de inanacağını sanmıyorum.
Eğer ki, "Politize" olmuş müfettişler ve "paralelci" değillerse!
***
YARINKİ MULAHAZAMIZ?
Dedik ya;
Şehr-i Amed'in "baş döndüren" hadiseleri çok.
En sıcak olanlarını öne alarak konuştuk.
Geriye kalanları da, yarın konuşalım.
çünkü şu DEDAŞ'ın son icraatları insanlarda "akıl tutulması" yaratıyor.
Dün çiftçiler ayaklanmıştı. Gerekçeleri "borçtan" dolayı desteklemeleri primleri "bloke" edilmiş.
Hangi hakla!
Ya bir de, Dicle Üniversitesiyle alakalı üretilen "PDY" asparagası.
Evet, yarın bunları detaylı mülahaza ederiz!
Şimdilik, bu kadar..