Başkentte; "kalleşçe" bir saldırı..
28 ölü..
60'ın üzerinde de yaralı var…
Menfur bir durum…
Haince ve sinsice...
Bu ilk değil..
Öyle görünüyor da son olmayacak..
Menfur saldırıyı lanetlediğimiz gibi..
Kınıyoruz..
Ölenlere Allah’tan rahmet,
Yaralılara da acil şifalar diliyorum…
Ülkemizin…
Milletinizin başı sağ olsun...
***
Şunu iyi idrak etmeliyiz.
Ve resme, at gözlüğüyle değil, at gözüyle bakmalıyız..
Dünkü saldırı "bir örgütün" kabiliyetinin çok ötesinde…
Yine "örgütlerin" koalisyonunun da, ötesinde…
Kim nasıl algılar bilmem?
Ama…
Başkent'in göbeğindeki bu menfur saldırı "çok uluslu"
Yani birçok "uluslu" devlet istihbaratları bir plan…
***
O'nun için…
Belki hadise taze.. Farklı "mülahazalar" üretebiliriz.
Ama resmi iyi ve büyük görerek okumak lazım…
Sadece "tetiği çekene, bombayı patlatana" değil.
O bombayı "patlattırana"…
Ankara'nın göbeğine "taşıyana" odaklanmak gerekir…
***
Bakın.
Önce, Diyarbakır HDP mitingi..
Ardından, Suruç.
Ankara garı.
Ki, Hatay ve Kilis'teki katliam saldırıları da, hatırlarsak…
"Bu iş" tamamen, "emperyal" bir organizasyon…
***
Şu an..
Aklıselim noktasında "topyekûn" bir teyakkuz şart.
Tedbirler.
İç ve dış politika'daki "nizamı" duruşlar…
Önümüzdeki günlerde "neler olabileceği" ön görüsüyle!
Normalin ötesine geçilmeli..
Özetle, devlet aklı kadar toplumsal hafıza da "diri" tutulmalı…
***
Ve herkes şunu iyi bilmeli..
Türk’ü de, Kürt’ü de, Laz’ı da Çerkez’i de..
Sünni’si de, Alevi’si de…
Hal-i hazırdaki durum; "ayakta" kalabilmenin savaşıdır.
Ortadoğu'da "var olabilmektir.."
Ki, bu ülkeden, bu coğrafyadan başka bir "vatanımız" olmadığı gibi.
Son sığınak ta, burası…
***
Yani; kenetlenmeliyiz!
Her şeye, ama her şeye rağmen…
Omuz omuza.
Pes etmeyerek.
Dik bir duruşla, "Haçlı anlayışları ve Siyonist yapıları"
En önemlisi de, "maşalarını" görerek, "bütünleşmeliyiz"
***
ALTAN TAN NE DEMİŞTİ?
Ne diyor, Altan Tan?
HDP…
Tavan ile taban arasında "zıtlık" var?
Kürtler…
Yani oy veren kesimin ekseriyeti "muhafazakâr!"
Yani, "dindar, Müslüman"
Ama.. HDP'nin tavanı.. Üst aklı ve yönetimi…
"Türk solu"..
Yani, tabandan uzak bir "inanç ve zihniyet" sahibi…
***
Hep diyorum!
HDP'nin, 7 Haziran başlangıçlı siyaseti…
PKK'nın, "hendek ve barikat" siyaseti…
Son olarak, "vekâlet" savaşı…
Kürtler açısından..
Özelliklen de, Sur, Cizre, Nusaybin'deki "şehir terörü!…
Ciddi bir "duygu kopuşu" yarattı…
***
Tabi bu kopuş…
Duygusal travma, "Kürtler kendi arasında" değil..
Ya da, "Kürtler, Türkler" arasında…
Veyahut "doğu-batı" arasında değil…
Tam aksine; "kenetleme" yaratırken…
İşi icra eden; HDP ve PKK'ya dair tabandan ciddi "kopuş var?"
***
Bakın!
Önceki gün aldığım bir maili aktarmak istiyorum..
Kısa ama net ifade içeriyor…
Sur'dan "göç eden" bir ailenin, reisiyim…
Dört çocuğum var..
İlk günlerde, "olup-biteni" kavramış değildik, "bizde destek" veriyorduk..
Ama sonra, "farkına vardık ki" hesap farklı…
***
Şimdi diyorum ki…
Ben niye; HDP'nin ve PKK'nın "safında" durayım…
Ben niye çocuğumu "Rus'un, İngiliz’in, Sırp'ın" kurşunlarına "yem" ettireyim…
Ve onların nam-ı hesabına "kendi vatanıma" düşman olayın..
Ben niye, "acıların, gözyaşların, çaresizliğin" batağında çırpınayım…
Birileri de niye "benim bu travmamdan" menfaat sağlasın…
***
Yok!
Bu siyaset,
Bu terörizm,
Bu kan ve gözyaşından beslenme hali,
Askeri, polisi "şehit" etme zihniyeti "beni bir yere" götürmez/götüremez!
Götüreceği yer varsa da o da; "Ölümden, öldürmeden" başka değil!…
***
Bu haykırış var ya!
Üzerinde çokça düşünülmesi gerekir..
İşte bunun için Amer Sportif'in pankartının "anlamını" önemsiyorum!…
Ve sahipleniyorum…
Bir kez daha aynı ifadeyi çığlık çığlığa söylüyorum…
"Çocuklar ölmesin, maça gelsin.?"
Kürt gençlerinin "kanı" birilerinin rantı olmasın…
***
O PANKARTA VERİLEN CEZA!...
Ne var ki..
Bunu içlerine sindiremeyen zihniyette var…
Diyorum ki, Vallah-i bravo!
Futbol Federasyonu…
Hele ki Disiplin Kurulu..
Tarihi "bir üstünlükle"…
İnanılmaz bir "futbolun" kardeşliğiyle..
Önceki gün; "kararını verdi?"..
Dedi ki; "Çocuklar ölsün, maça gelmesin…"
***
Tıpkı Kandil gibi...
Tıpkı, HDP'nin Türk Solu kanadı gibi...
Kürt gençlerine "Ölün, öldürün!…" demesi gibi..
Evet..
Aynen bu zihniyetle verilen bir "karar!" …
Çünkü Amed Sportif'in, Fenerbahçe'yle oynadığı Ziraat Kupası Çeyrek final maçında…
Bölgedeki "çatışmalı" ortama dikkat çekmek…
Barışı.. Kardeşliği.. Silahların "susmasına"…
Ölümlerin yaşanmaması için, açılan bir "pankart" vardı…
***
"Çocuklar ölmesin, maça gelsin"
Amed Sportif…
Ve Fenerbahçe futbolcuları el birliğiyle "pankartı" taşımıştı..
Ne var ki Futbol Federasyonu.
Bu "ifadeyi" içine sindiremeyip, "siyasi amaç" içerdiği iddiasıyla, "ötekileştirmeyle" ceza verdi…
Evet, pankartın ceza mahiyeti; 5 bin lira!
Gerekçe ne biliyor musunuz?
Klasik bir ifade; "talimatlara" aykırı imiş?
***
Yok, daha neler?
"Miktar" önem arz edici olmayabilir…
Ne var; 5 bin lira "verin gitsin" denilebilinir?
Elbette ki, "ödenecek?"
Ama, akıllara ziyan olan "çocukların ölmemesini" isteyen bir pankarta "birilerinin" ceza vermesi..
Bu ifadeyi, "suç" teşkil edici olarak görmesi..
***
Bir önceki yazımda not düşmüştüm!
Hani bir söz var.
"Söyleyene değil, söyletene bak!
***
ÖZELEŞTİRİYE GELEMEYEN PARTİLER!….
Partilerdeki…
"Kral çıplak" mevzuu, "yüksek sesle" ifade edilmeye başlandı…
Yani, "sessiz çoğunluk" ses veriyor…
İlk ses, AK Parti'den yükseldi..
Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik…
Tabi ki, Abdullah Gül'ün de, "sessiz" hal-i vaziyetinin, gürleten tavrı..
***
İç işlev…
İktidar stratejisi..
Ülke ve millet "meseleleri"..
Uluslararası ilişkiler…
Ve peş peşe "gelen" krizlerin yarattığı travma!…
Tüm bunlara…
İçten gelen bir "rahatsızlık" dışa vuruldu…
***
İlk önce, AK Parti'de bu vuku buldu…
Ve sırasıyla;
MHP'den,
CHP'den,
HDP'den sesler yükseldi…
Doğrusu…
Üzerinde "farklı mülahazalar" yapılsa dahi…
"Kol kırılır yel içinde kalır" diyenler olsa bile…
***
Böylesi!..
"Öz eleştiriye" dayalı çıkışlar..
Partiler…
Liderler…
Ve yönetim anlayışı bakımından "rehabilite" edici olarak görülmeli…
"Ötekileştiren, tu kaka olarak" değil…
***
Bakınız!…
Altan Tan, HDP için ne diyor?
"Türk soluna" teslim..
Partinin "tabanı" yani Kürtler muhafazakar..
Ama yönetim ve "işleyiş", zıt kutupta…
Bu da giderek, "doku uyuşmazlığına" neden olmaktadır…
Hendek ve barikat siyaseti de "ayrı" bir sıkıştırma…
***
Ya, uzun yıllar CHP Genel Başkanlığını yapmış olan Deniz Baykal…
CHP için…
Diyor ki, "CHP'de köklü bir değişime ihtiyaç olduğu açık…"
Yani "Parti kendini yeniden şekillendirmeye ihtiyacı var?"
En aleni eleştiri…
"Alışılmış siyasi mücadele yöntemleriyle başarılmış bir iş değil"
***
Gelelim; MHP'deki "yönetim" krizine!
Yenilikçiler…
Gelenekçiler…
Öyle bir "açmazın" içerisindeler ki…
Koltuk…
Krallıktan daha 'kuşatılmış" vaziyette..
Nitekim "yargısal" noktaya bile taşındı…
***
Sonuç itibariyle!…
Partilerde vuku bulan "kral çıplak" çıkışlarını..
Kimse!
"Kişisel eleştiriler" olarak görmemeli…
Bilakis, parti tabanından "gelen" rahatsızlığın gün yüzüne vurmasıdır…
Eğer ki, parti kurumu olarak "böylesi" özeleştiriye dayalı sesler boğdurulmaya çalışılırsa..
Kişisel "algı" üretici "duvarlar" örülürse..
***
Şu iyi bilinmelidir ki…
Zaman içerisinde;
Patlamaya hazır bir volkanik haline gelir ki…
İşte o zaman, "tahribat" yüksek olur..
Şuan, "partilerde" anketlerin beyanıyla oluşan "kan kayıpları" gelişen tepki sonuçları, bunun "alametifarikasıdır.."
Yani taban, "her halükarda" olup-biten olumsuzluğu görüp, hamle geliştirir…
Asil olan bu hamlenin sesine kulak vermektir…
"Onu" susturmak, itibarsızlaştırmak değil…
Sizce!