KAOS BÜYÜR!
Eklenme: 6/25/2010 12:00:00 AM

Diyarbakır Söz'ün dünkü manşet başlığı. "Kaos büyür!" Güneydoğu insanının "nabzını" ortaya koyan bir haberin başlığıydı. Eskiye dönük "çözüm" metotları uygulanırsa; "vahim" bir süreç başlar. Yani eskiye döneriz.

* * *

Evet. Olağanüstü Hal. Ya da Sıkıyönetim ilanı. Şuan ciddi manada bezi kesimlerce "beyinleri" kemirtiyor. Ve gerçekten de mevcut havayı daha bir körüklüyor. Yani gelişmeler; "Kaosu" verimli kılmaya yönelik. Doğrusunu isterseniz; "Kötüye" doğru bir koşu etabı var. Ciddi de bir "acelecilik" söz konusu. Şu son günlerde yaşanan ve yaşatılan "kanlı" hadiseler. Ve buna getirilebilinecek; "alternatif". Ne yazık ki; "çözüm" tercih edilmesi gerekirken yönelinen "alternatif" ürkütüyor. Çünkü "Şiddete, şiddet" konuşuluyor. Ve bu konuşma; "şiddetle" varlığını daim kılmak isteyen tarafların elini güçlendiriyor.

* * *

Bakınız! Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığındaki "Güvenlik zirvesi" Dün icra edilen Milli Güvenlik Kurulu. Salı günü Meclisteki Partilerin grup toplantıları. Tek eksene odaklı. Olup-biten "güvenlik" hadisesi. MHP ve diğer bazı örgütler. AK Parti'nin içerisindeki bir kesim. Vuku bulan şiddeti. Ekseninde var olan Kürt meselesi. Sıkıştırıldı; "Olağanüstü Hal"e. Onlara göre; çözüm bu.

* * *

Yani; 36 yıldır "aynı eksene" dayanan bir zihniyet anlayışı. Tekrarında "ısrar" ediliyor. Sorun; "güvenlik meselesi". Ne Kürt mevzusu. Ne Güneydoğu hadisesi. Ne sosyal, Ne ekonomik, Ne kültürel Ve ne de siyasal. Psikolojik bir "akla ziyanla", ne varsa "Güvenlik". Silah "tek" çözüm!

* * *

Doğrusu iki taraf için de; bu zihniyet ciddi manada "işgal" ruhu içermektedir. PKK silah benim "hayat" damarım. Silah varsa ben varım. Ki şu son dönemlerde bir hayli "zıt-kutuplar" oluştu.. Özellikle de; "kendi" iç yapısında.

 

* * *

Güvenlikte ısrarcı olan da; "Silah" diyor. Döndük; 80'li, 90'lı, 2000'li yıllara. Düşünün! Daha geçen aydı. Ülke ve millet üzerinde nasıl bir rüzgâr esiyordu. Ve bizler de; buralarda neleri konuşuyorduk. Türkiye Ortadoğu ağabeyliğinde. Küresel bir "Başaktör" olma yolunda. Demokrasiye. İnsan Haklarına. Düşünce Özgürlüğüne. Hakların tanınmasına. Muasır medeniyet seviyesine ulaşma. Ülke ve millet değişiyor. Artık; boyun eğen değil, boyun eğdiren ülke. Sınıfsal değil, evrensel. Değişiyor. Değişiyoruz. Değişiyorlar.

* * *

Hatta "geçmişin de" muhasebesini yapıyorduk. Geçmişle yüzleşmek. Hataların hesabı sorulsun. Suçlular yargı önüne çıkarılsın. Karanlık dönem aydınlatılsın. Faili meçhul cinayetler. Faili malum "suç isnatları". Makam ve mevkilerini "zulmü ve baskıya" dayalı kullanan.

* * *

Velhasıl; 12 Eylül'den hesap sorulsun diyorduk. Ülkeyi ve milleti "askeri vesayete" dâhil edenler. Bu yönde "komplo" teorileri üreten. Ergenekon gibi zihniyetler. Kötülüklerin üzerine gidilsin. Kürt sorunu "çözüm" trendinde ivme kazansın. Huzur. Güven. İstikrar. Eşitlik. Haklar. Ve Bağımsız hür diller. Temenniler sıralayıp duruyorduk. Herkeste umut hâkimdi. Gönül huzuru "ivme" kazanıyordu. Demokrasi artık "kesinti" görmeyecek. Küresel bir yayılmayla; "kök" salıp devleşecek diye.

* * *

Ama gel gör ki; Bir ayı daha geçmeden bugün neyi konuşuyoruz. Korku ve endişe içerisinde. Dayatılan bir zihniyetle; Olağanüstü Hal. Ya da Sıkıyönetim. Anlayacağınız; Askıya alınmak isteniliyor "Medeni yaşamın" ilkeleri. Ve bizler yine "Kurbanlık" koyun gibi. "Yemlik" edileceğiz. Bir önceki yazımın dışında, diğer yazılarımda hep vurguladım. Dikkat çekerek. Çünkü izliyorum; bu ikmal ettiğimiz süreç içerisinde "sivil insiyatifin" ketumluğu. Deriz; Demokrasinin olmazsa olması "sivil düşünce" diye. Suskun. Sessiz.

* * *

Halbuki. Daha önceleri "her koşulda" üstünlük gösterirdi. Esen rüzgâra yönelik; "sağduyunun" hâkimiyet alması için. Hikmet-i mucibesi nedir? Bilemiyorum. Güçlerin korkusu mu? Yoksa "söz dinletememe" kaygısı mı? Etki ne ise. Susmaları, üstünlük almamaları. "Şiddeti" körükler.

* * *

O nedenle; Tıkanma tehlikesiyle yüz yüze gelen siyasi durum. Ve tarafların iticiliği. Bu eksen göz ardı edilmeden. Halkın da desteğiyle. Süreci "uçurumdan" çekebiliriz. Özellikle de, baskı unsuru olmalı. Ki ilk baskı adresi de; PKK'dır. Yoksa Mucize bile bizi kurtarmaz. Çünkü gidilen yol doğru yol değil.