KAZA DEĞİL, DÜPEDÜZ KATLİAM! (İşte o sorular?
Eklenme: 5/16/2014 12:00:00 AM

Soma'daki facia.

Tarihin "en acı" maden katliamı!

Kaza demiyorum.

Diyemem.

çünkü ihmaller ve sorumsuzluklar zinciri var.

Cinayet.

Toplu "bir katliam'a" sebebiyet veren ihmaller bunlar.

Masumiyet yok!

Onunun için de, kaza değil.

Katliam'dır.

Dün yazıyı kaleme alırken Taner Yıldız son bilnçoyu veriyordu.

Şehit madenci sayısı; 285.

Halen, çok sayıda madenci de yeraltında.

Yani her geçen saat ölü sayısı artıyor, şuan için, 4050 kişinin varlığından söz ediliyor.

Evet, definler, kimlik tespitleri sürüyor.

***

Acı büyük, kelimeler "ifadeye" etmeye yetmiyor.

çünkü bu acı karşısında insanın "nutku" tutuluyor.

Her ölüm, bir dram, her dram da "yürek" yakan ülke gerçeği var.

"Şamar" gibi yüze inen hakikatler.

İş "güvenliği". İşçi "emeğinin" karşılığı. İşveren, sorumluluğu.

Evet. Türkiye'nin, "göz ardı" edilen yüzü!

Bu katliam birçok soru işaretini barındırıyor. Ve tabi ki, cevap bekleyen sorular silsilesi.

Hele ki, farklı makam ve yetkilerden gelen açıklamalar, daha bir insanı "gark" ediyor.

Bu insanların "hayatı" bu kadar mı ucuz?

***

Eee. Burası Türkiye.

Yeryüzünde insan hayatının bu kadar ucuz olduğu bir ülke var mı?

Yok.

Değer olsaydı, Türkiye'nin sicil defterinde, "faili meçhul cinayet ve katliamlar" olur muydu?

3040 yıllık çatışma süresinde, ölen 60 bin insan.

17 bin faili meçhul cinayet.

Yerinden yurdundan edilen yüz binlerce insan.

Cezaevindeki on binler.

***

İnsan hayatı çok ucuz bu ülkede.

Bakın. Deniliyor ki, trafo patladı. Yangın çıktı.

Karbonmonoksit gazı yayıldı, "madenciler" bundan dolayı şehit düştü.

Şirket açıklama yapıyor, "yangını, patlamayı, çökmeyi" biz de çözemedik?

Peki, böyle mi oldu?

Birçok işçi diyor ki, "trafo" patlaması, ikinci patlama.

Yani daha önce bir patlama meydana gelmiş. Nasıl bir patlama?

Bunun cevabı yok.

Mühendis değilim. Madencilik sektöründen anlamıyorum.

Ama hadise sonrasında, araştırma yaptım.

Birçok bilgiye ulaştım.

Onun için de, "not aldığım" sorular ve dün itibariyle dillendiren bazı ayrıntıları, buradan ifade etmek istiyorum.

Bu katliama neden kaza demediği ifade edeyim?

***

Şöyle ki.

Mesela diyelim ki, trafo patladı.

Peki, trafo'da "tahkimat" yok muydu?

Olmalı. Madenlerdeki trafolar özel üretime tabi.

Yerleştirilen yerlerde "çevrelerine' beton duvar örülür.

İzole edilir.

"Alev sızdırmazlık" özelliğine sahip. Patlasa bile, çevreye zarar vermez.

Yangına da neden olmaz. Demek ki, "tahkimat" yokmuş.

Trafo "ulu orta" derme çatma bir baraka vaziyette imiş?

***

Peki, Maden'in tüm enerji noktası bu trafo mu?

Olmaması gerekir.

İnişin, çıkışın, kömürün çıkarılış tünelleri farklı. Ki her nokta için "ayrı trafo" olması gerekir.

Hele ki, bu kadar kapsamlı bir "maden" ocağında, bunlar kaçınılmaz.

Ya Jeneratörler.

Onlar niye devreye girmedi, yoksa devre dışı atılmış?

Veyahut yok muydu?

Eğer ki, jeneratörler çalışsaydı. Asansörlerle işçiler bu katliamdan az zayiatla kurtulabilinir di?

Ama yok.

***

Gelelim diğer sorulara. Ki en kafa yorucu sorular bunlar.

Ocağın bir haritası yok. Nerde ne var, ne yok bilinmiyor.

Ki kurtarma ekiplerinin en büyük sıkıntısı da, bundan.

Müdahale edilemedi.

Rehber olarak, eski çalışanlar kullanıldıysa da, "zaman ve yetersizlik" çözüm olmadı.

Bir de, madende kaç kişi çalışıyor rakamı?

Halen de, net bir rakam verilmiş değil.

***

Kayıt dışı çalışan var mı? 18 yaş altı.

Ki, çalışma Bakanlığı kısa bir süre önce denetlemiş.

Teknik eksiği olmadığını raporlar tanzim etmiş.

Böylesi bir denetimden geçen kurumda "kaç kişinin olduğu ve çalıştığı" neden bilinmez?

Ve açıklanmıyor. Bakanlık da bu konuda ketum.

Maden ocağındaki gaz oranı ve yüzdeliği noktasında kimse bilgi vermiyor.

Denilen sadece, "gaz var?"

İyi de, yangın var, gaz var, ama üç tünel, çok sayıda da "galerya" kanal var buna rağmen; "ölümler" çok.

***

Tüm bunların yansıra.

Soma'daki maden ocağı, bir-iki yıl önce "özelleştirmeden" devir alınmış.

Malum, Türkiye'de "özelleştirme" kapsamına alınan kurumlar, önce çürümeye terk edilir.

Yıllarca ilgisiz-alakasız kalınır.

Ne bir yatırım, ne de yenileme yapılmaz.

Gaye "zarar ediyor" denilip, elden çıkarılsın.

Denilir ki, "özel sektör" daha iyi çalıştırır, yatırım yapar?

***

Soma'da öyle "elden" çıkarıldı.

Soma Holding devir aldı.

Nasıl aldı, kaça aldı, kim aracı oldu, "siyasi" bir yandaşlık var mı, bilinmiyor?

Şuan için meçhul.

Tek öğrendiğim, Holding'in sahibi Ali Gürkan'ın bir yıl önce verdiği beyanat.

O gün demiş ki;

"Bir kaza anında 500 işçinin günlerce yeme-içme ihtiyacını sağlayacakları "yaşam odaları" oluşturmuşuz."

***

Yine, Bakanlık denetenlerin hazırladığı rapor.

Deniliyor ki; "en güvenli maden ocağı" burası.

Hiçbir eksik yok.

Yıldızlı peki(!) verilmiş.

Peki, şimdi ortaya çıkan hakikat nedir; "hepsi külliyen" yalan.

Ne yaşam odaları,

Ne de en güvenli maden ocağı.

Hiçbir yatırım ve yenileme olmadığı gibi, mevcudiyetle bir yıldan fazladır aynen devam denilmiş.

***

Ha bir de. Aklı sıra, duruma farklı anlamlar yükleyen var.

"Sabotaj" diye.

Hükümeti devirmek, halkta infial yaratmak, sokağı germek.

Evet, bir sabotaj var, bu "organizeli ve bilinçli" icra edilen değil.

Olup-biten; "tamamen" kapital ve ucuz maliyetle büyük kazanç sağlama sabotajıdır.

Yani çıkar, menfaat ilişkisi.

Pek tabi ki. Her dönemde olduğu gibi yine,"ölümler" üzerinden siyasi buhran yaratmak isteyen var.

O'nu ve onları iki günden buyana "görüyoruz".

***

Sonuç itibariyle.

Soma'da vahim "yanlış ve sorumsuzluklar" zinciri var.

İnsan hayatına mal olan.

Ve yüzlerce madenciyi "toprağa" gömen sorumsuzluk ve yanlışların "hesabı" mutlaka sorulmalıdır.

Kaza deyip, üstü kapatılmamalı.

En önemlisi de, bir daha benzer acı ve ihmaller zincirinin yaşanmaması için de; hep birlikte "hesap sormamız" gerektiği gibi önlemlerin alınması için, baskı kurulmalı.

Cumhurbaşkanı Gül'ün dediği gibi.

"Bu acı hepimizin. Alınması gereken tedbirleri almalıyız."

Hayırlı Cumalar...