KCK'DAN ÖNEMLİ STRATEJİ!
Eklenme: 6/16/2014 12:00:00 AM

Evet, bölgede, tansiyon düştü.

Düşmeliydi.

çünkü, "keskin sirke küpüne zarar" misali.

Olup-bitenden, hep bölge insanı mağdur.

En önemlisi de ortada var olan "çözüm süreci" ve yürütülen "müzakere" bulunurken.

Hele ki, aktörlerin "ortaya" koyduğu-kısmi de olsa- çözüm samimiyeti ortada iken; "Kaos" üretici, vakalar kabul edilir değil.

***

Tüm bunlara ek olarak.

Bir de, IŞİD'in "dengeleri" alt-üst eden, ortaya çıkışı.

Bu hareketle bir anda, "Ortadoğu'da" yeni bir sürecin başlaması.

Hiç kuşkusuz ki, Türkiye için, Kürtler için.

Ve çözümün "tarafları" için zaman tünelinde kendini çek etme zorunluluğu doğdu.

Yani olup-biteni "iyi okumak" gerekir.

Galiba, doğru ve yerinde bir okuma, oldu ki "sinyaller" olumlu gelişmeye başladı.

***

Hiç tartışmasız ki.

Süreci en iyi okuyan ve yönlendiren kişi, Abdullah Öcalan!

Nitekim geçtiğimiz hafta, HDP ziyaretiyle mesajını verdi.

Kandil'in görüşmeden saatler önce, "sert çıkış" içeren mesajına rağmen.

Dedi ki;

"Bu tarz provokasyonların halkların ortak geleceğini amaçlayan demokratik ulus çözümlemelerimi hedef aldığını herkesin bilmesi gerekir".

Doğrusu bu mesaj, "tansiyonu" önemli oranda düşürdü.

***

En önemlisi de bu beyanın hemen ardından, KCK'dan gelen açıklama.

Tartışmasız, ezber bozucu bir beyan.

Peki, KCK ne diyor?

"Yol kesmeler, asker ve polis alıkoymalar bu dönemde yapılmamalıdır.

Esnafların ve ekonomik işletmelerin faaliyetleri zorunlu olmadıkça durdurulmamalıdır..."

***

Sonuç itibariyle.

Öcalan'ın mesajı. KCK'nın "eylemleri" minimize etme, vurgusu.

Ve dün, HDP'den bir heyetin, Kandil'e gitme kararı.

Hepsi yekun vaziyette okunduğu zaman.

Ortaya, Demokratikleşmenin, normalleşmenin 'yol haritası' çıkmaktadır.

Tabi ki bir de, "faşizan" ruhla yeşeren kan bezirgnlarına da bu adımlar birer "tokat" anlamındadır.

çünkü heveslerini kursaklarında "bıraktı".

çıldırıyorlar.

***

Hele ki, Sürgündeki Kürt Parlamentosundaki isimler hakkında yargının verdiği karar.

Ankara 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi.

"Yakalama" kararını kaldırdı.

Ne demek bu.

Yani üç ay içerisinde, Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal'ın aralarında bulunduğu 26 kişi, Türkiye'ye dönmeleri halinde.

Mahkemeye gelip ifade vermeleri halinde; "tutuklanmayacaklar".

Tıpkı, Serhat Bucak gibi.

Velhasıl, Türkiye'de "taşlar' demokrasi ve haklar ile özgürlükler adına yerine oturmaya başladı.

Her ne kadar, Ortadoğu'da birileri "yeni harita" çizme gayreti içerisinde ise.

***

DSİ'DE NELER OLUYOR?

DSİ 10 Bölge Müdürlüğü.

Hakikatten, ilginç bir kurum.

İşleyişiyle. Yönetim şekliyle. Yaptığı ihalelerle

Öyle ki, kurumlar düzeyinde enva-i mevzuuda baş aktör!

İnsanda akıl kilitlemesi yarattığı gibi şekli dokusuyla; "insan zeksıyla" alay ediliyor.

***

Bakınız! Okan Bal Bölge Müdürüydü.

1.5 yıl "vekil" olarak görev yaptı.

Aslen Diyarbakırlı.

Kurum'da "önemli" bir işlerlik kazandırdı.

Ki önceki, Bölge Müdürü her yıl "yüz milyonları" yatırıma dönüştürmeden, tenkis ediyordu.

Ve bu "tenkisler" tabiri caizse, Güneydoğu'nun "cebinden" çıkıyordu.

çünkü yatırıma dönüşmeden geri gidiyordu.

***

Ancak, Bal geldikten sonra "aksi" işlemeye başladı.

Nitekim 2013 yılındaki "ödeneğin" tümünü harcadı.

Hatta 2014'e ait "ödeneğin" bir bölümünü de, kullandı.

Yani, yüzde 110 oranında, "yatırım" ödeneğini, Bölgeye aktardı.

Bu başarı, DSİ 10 Bölge Müdürlüğünde "ilk" diyebilirim.

Ama bu Diyarbakır'a çok görüldü.

Şöyle ki, Okan Bal Elazığ DSİ Bölge Müdürlüğüne atandı.

Gerekçe de, Bölge Müdürleri kendi illerinde "Bölge Müdürleri" olamaz.

***

Bu kriter hiç kuşkusuz ki, "akla ziyan" bir kriter.

"Yerinde" idare.

Yerelde Yönetim felsefesinde, "başarı" diye böbürleniyoruz.

Ama devlet kurumlarında bunun "aksi" savunuluyor.

Aslında, bu durum tamamen insan zeksıyla alaydır.

Bir önceki yazımda ifade etmiştim.

İnşallah, gelen "gideni" aratmaz, Diyarbakır'dan "intikam" alma duygusuyla, müdürlük yapmaz.

***

Ne var ki.

Bal'ın "atanması" üzerinden üç hafta geçti.

Yani bir ay bitmek üzere.

Ama hala, DSİ 10 Bölge Müdürlüğü'ne yapılmış bir "Bölge Müdürü" ataması yok.

Şuan, "vekleten" yönetiliyor.

GAP Acil Eylem planı kapsamında, "yüz milyonluk" yatırım yapan bir kurum.

Sulama kanalları.

Barajlar. Göletler, HES'ler dhil olmak üzere.

Hele ki, İstimlk gibi "aciliyet" isteyen işlerin dönemine girilirken; "Bölge Müdürü Koltuğu" boş.

***

Galiba; DSİ 10 Bölge Müdürlüğü "eski atıl, keyfiyeti arz" olan döneme mahkm edildi.

Herkes bildiği gibi; "top" koştursun.

Sahi bizim siyasilerimiz ne yapıyor?

Onlar ne düşünüyor?

Doğrusu şuana kadar onlarda bir ses çıkmış değil.

Sanırım, çok meşgul olmaları gerekir ki, durumdan haberdar değiller.

Neyse!

Biz buradan, "bir kez daha" durumun aciliyet ini dillendirelim, belki, haberdar olurlar.

***

Şu, akla ziyan "Diyarbakırlı Bölge Müdürü" olamaz, kriteri de sorgularlar.

Ve Bölge Müdürlüğüne, "yatırım ve proje" üretmeyi şiar edinen.

Liyakatli.

En önemlisi de, Bölgeyi ve bölge insanını seven.

Politize olmamış.

Belki fikirlerin "tahakkümü" altına girmemiş, bir zevatı atarlar.

Yoksa tam da "iş sezonunda", DSİ "işlevsizleşir".

***

BİR TANE GENELSEKRETER ARANIYOR?

Diyarbakırın talihsizliği mi?

Yoksa "kör zihniyetin" cezalandırma gayreti mi?

Bilemiyorum.

Ama vaziyet "her ikisini de" eşit oranda Diyarbakır üzerinde "kara bulut" oluşturuyor.

İşte, Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği.

Hiç tartışmasız ki, mevcut "dikiş tutturamayan" kamu kurumların başında geliyor.

Yolsuzluk. Usulsüzlük Rüşvet.

3 Ay'da bir idari "değişiklik" yaşandığı bir kurum.

***

İbrahim Uygun.

En son görevden alınan Genelsekreter.

Bir önceki yazımda, "suskunluğa" tepki göstermiş.

Ve birilerinin "onun namı" hesabından, "karnından" konuşmamasını söylemiştim.

Neyse ki, artık konuşan yok.

Ama velkin "idari" otoritesizlik birçok işlemi kilitlemiş durumda.

çünkü bir hafta oldu hala Sağlık bakanlığı yerine "atayacak" adam ve ismi belirlemiş değil.

***

Bilemiyorum.

Vekiller mi atanacak "isim üzerinde" uzlaşamıyor.

Sanmıyorum.

çünkü bugüne katar atanan tüm Genelsekreter'ler "onların" rızası alınarak, atanmış değil.

Hep devre dışı olmuşlar.

Diğer kurumlardaki "idarecilerin atanma ve değiştirme" mevzuuları gibi.

Eee bu etkisizlik hali doğal olarak birilerine "rant" oluyor.

Ve tabi ki, Diyarbakır'ın kaderiyle "oynanmasına" neden olmuyor değil?

Neyse!

Göreceğiz bu "zafiyet" boşluğuna kim nasıl demir atacak?