Bugünkü;
Takvim yaprağı 23 Nisan'ı gösteriyor!
Demek ki;
Bugün Ulusal Egemenlik ve çocuk Bayramı.
93'üncü yıl dönümü.
Günün önemi.
Ve tarihten gelen "değer" ölçüsü hiç kuşkusuz ki tartışılmazdır.
Hele ki yer küresindeki ülkelerde tek çocuk bayramı olma özelliğini taşıması.
Pek tabi ki ayrı bir önem arz edici!
***
Sahi,
Egemenlik açısından da,
çocuklara verilen önem noktasında da, biz gerçekçi miyiz?
Ya da hakikatten bahsedilen şekliyle, durum öyle mi?
çocuğa da,
Egemenliğe de, önem verişimiş; "kağıttaki mutala mı?"
Yoksa klişeleşmiş.
Millete,
Yeni nesle
Ve yarınlara "aldatıcı" bir maske gayretkeşliği midir yaşanan ve yaşatılan hal?
***
Doğrusu.
Derler ya;
Hal-i lem meydanda, kılavuza da hiç gerek yok.
Bugün dün olduğu gibi.
Bugün değil, 1920'den bugüne kadar.
Egemenlik açısından da,
çocuklarımız açısından da.
Ne yazık ki;
23 Nisan "neşe doluyor insan" şiiri yabancı kalmaktadır.
***
Denilen;
"Keder" dolu insan ve insanlık!
Ne egemenliğin kıymetini bildiler-bildik,
Ne de ona hayat verebilme mücadelesini sergileyebil-diler-bildik
İcra edilen ve ettiremediğimiz içindir ki; "öğretmede" zafiyet yaşıyoruz.
Bugün hala bu ülkede;
Millete rağmen "egemenlik" bende diyen bir anlayış var.
Vesayetçi, bir zihniyet güruhuyla direniyor!
***
Anayasa.
Yasalar ve kanun nizamları.
Darbeler.
Ve askeri, müdahaleler...
28 Şubat.
1980, 27 Mayıs say sayabildiğin kadar bu derinçin dişlilerini.
Hepsi neye hikmet?
Elbette ki,
"Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" sözünü, alaşağı etmek için?
Kendi vesayetlerini, sürdürebilmek için!
***
Her ne kadar,
Son yıllarda ciddi manada, darbe yedilerse de!
Egemenlik, tarihsel "misyonunu" yakalama fırsatı içerisinde ise de.
Ne yazık ki; kalıntılar yer-yer yeniden köpürme gayretindeler.
İşte;
Kürt meselesiyle alakalı yürütülen, çaba!
Ve bu çabaya beslenilen; "düşmanlık".
***
Kimler baş düşmanlık sergiliyor.
Hiç kuşkusuz ki;
80'nin eveliyatın figüranı MHP!
1920'den gelen ve sürekli renk değişikliğine giden, "Türk solunun" bahçesi CHP!
Egemenliğe karşı; ciddi bir direniş var.
"Barışa" karşı savaş tamtamları çalıyor.
Şimdi; bu hal-i vaziyetimizle, neşeli olabilir miyiz?
Egemenlikten söz edebilirmiyiz.
Mümkün değil.
çünkü demokrasiyi içlerine sindiremiyorlar.
Kaldı ki, "egemenliğe" eyvallah desinler.
Ama diyecekler!
***
Gelelim;
Yarınlarımız dediğimiz, çocuklara.
Onlar ne lemde derseniz?
Perişan bir durum.
Bugün sorsak;
Günün ruh itibariyle kaç çocuğumuz kutladı ya da bugünü kaç vatandaş neşe ile geçirdi cevabını verebilirmisiniz?
Sanmıyorum..
***
Açlık ve yoksulluktan kurtulamayan,
Sınav kazanamamak korkusuyla ilkokuldan itibaren dershanelere gitmekten,
Ders çalışmaktan pestili çıkan,
çocukluğunu yaşayamayan,
İdeal ve aidiyetini kaybetme noktasına gelen çocuk sayısı biliniyor mu?
Bilinse de, yüzde 50'lerin üzerindedir.
Şimdi kendi yaşam bunalımından kurtulup, bugünün anlamını nasıl hatırlasın!
Yaşayabilir mi?
Ki nerde kalsın; neşe ile dolsun insanlar?
***
Bir de;
Türkiye'de 9 milyon çocuk açlık sınırının altında "ölmemek" için mücadele veriyor.
4 milyon civarında çocuk ise işçi olarak sömürülmekte.
Sokaklar dilencilik yapan,
Mendil, simit, sakız ya da gül satan, boyacılık yapan!
Ya da; metruk yapılarda,
Bally,
Tiner ve uyuşturucu batağına sürüklenen.
***
Cinsel taciz.
Suça bulaşan.
Ve birer suçlu makinesi yaratan, şer oluşumlar.
Bir dilim baklava için; 15 yıl yatan.
Ya da cezaevinde; "vahşeti" cinsel istismarla yaşayan.
Hele ki,
Bölgemizde, dağda bayında, evinin önünde.
Ya da sokakta; polisçe, jandarmaca kurşunlanan, mayınlanan, zırhlı araçla ezilenler.
***
TUİK'in verileri.
181 bin çocuk yaşta, gelin var.
Her 100 kadından, 32'si 18 yaşın altında!
Velhasıl,
Diyebilir miyiz ki bu manzara karşısında, 23 Nisan'ın "ruhu" yaşanabilir?
Veyahut çözümünde samimiyet hsıl mı; sanmıyorum!
***
Dediğim gibi.
Neşe dolmuyor insan.
Ama biz yine de;
Bebelerimizin, Bayramını canı gönülden tebrik ederken.
Biz büyükler.
Pek tabi ki, etkili ve yetkili zevat.
Bizi idare edenler?
Klişeleşmiş, anlayıştan kurtulun da, hakikatler "bilinsin" ve çözümüne gayret edilebilinsin.
Yoksa.
Nutuklarınızla karnımız toktur.
Bilesiniz.