Kin ve öfkeyi “körükleyen” dilbazlar!
Eklenme: 9/25/2012 12:00:00 AM

Entrikalı,

Bir sürecin fırtınasındayız!

Aklıselim düşünen,

Ya da olup-bitene anlam verene aşk olsun!

Evde,

İş hayatında,

çarşıda-pazarda,

Velhasıl,

Yaşamın nefes aldığı her alanda; şiddet birinci mesele.

***

Hız kesiyor.

Ama ne hikmetse;

Herkes meselede allame-i cihan kesilmiş vaziyette.

Öylesine,

Ukala dil kullanan var ki, maazallah.

Böl-parçala, yut.

Ya da ateşi körükle.

Öyle zehir kusuyorlar ki

Tek çözüm,

Tek strateji,

Yapılması gereken mücadele bu olmalı diyor zihin bunakları.

***

Hele bir de;

çakma,

Sosyalist, Liberal ve Demokratlar var ki.

Hadiseyi bir bütünlük içerisinde ortaya koymaları gerekirken.

İktidara,

Ya da nemalandıkları siyasi akıma eleştiri getirmemek!

Veyahut,

Doğma-büyüme kindar oldukları düşünceyi yermek için...

Meseleyi;

Hep başka cenderenin içerisine çekip, hakikatin üzerine şal çekiyorlar.

***

Hafta sonu;

Televizyonda, şiddet ve terör odaklı siyasi program var.

Konukların,

Ekseriyeti de, eski siyasetçi.

Ve bir kaç da; çakma diyebileceğimim, demokrat-liberal ve sosyalist var.

Hayli kalabalıklar.

Bildik isimler.

Ses tonları,

Karşılıklı restleşmeler

Ağızlarından dökülen; sözcükler var ki, mide bulandırıcı.

***

İsimlerini vermeyeceğim.

Ama;

Arif olan anlar sözüyle, kimlerden bahsettiğimi, çakarsınız.

çünkü,

çukur fikr-i kimliğe sahip olanlar, kanal gezginleri.

Her gece,

Şu meyhane senin misali, reyting fırsatçılığıyla, gezinip duruyorlar.

İkiyüzlüler

Sabah söylediklerini, akşam ki programda inkr ederler.

Diğer gün; yeni bir stratejiyle çözüm kahramanı kesilirler.

***

Bazen,

Daha aşırıya giderek, kendilerine göre, film senaryosu yazarlar...

İzliyorum,

Şemdinliden,

Beytüşşebaptan,

Bingöldeki çifte saldırıdan,

Diğer yönde, PKKlılara yönelik operasyonlar.

Güneydoğuda,

Yaşanan 30 yıllık süreç içerisindeki insanlık dışı mezalimler.

Faili meçhul cinayet ve kayıplar.

İşkenceler.

Köy boşaltmalar.

Potansiyel suçlu görme ahlaksızlığı.

Velhasıl.

Öylesine,

Cephe stratejisi kesiliyorlar ki.

Dersin ki,

50 yıllık Asker,

30 yıllık da, dağda elinde silah olan gerilla.

Peki, çözüm, işte o yok.

Burada; kil vasfı devre dışı kalıyor!

***

Şu sıralar sıkça telaffuz etiğimiz bir deyim var; Barış dili.

Siyasetin,

Düşünenin,

Sivilin,

çalışanın ve bizlerin; ağzında olup-bitene söyleniyoruz; barış dili!.

Bahsettiklerim de, bu deyime dem vuruyorlar.

***

Sormak istiyorum.

Tabi ki,

Her kesime ithaf olunur diyerek, söylemek istiyorum.

Siz;

Bir yandan barışı istediğinizi söyleyeceksiniz.

Diğer yandan;

Hangi taraf olursa olsun.

İster siyasal iktidar,

İster muhalefet,

İster, 30 yılda buyana yaşana gelen çatışmalı ortamın tüm aktörleri olsun.

Barışa,

İvme getirici hamlesini, görmezden geleceksin.

Ve diyeceksin ki;

O kötü niyetli,

Faşist, ırkçı, şoven, katil ve barış sevmez!

Telkinin,

En ukala ifadelerini kullanacaksın.

***

Olur mu;

Şimdi barış dili ve barışa, gelin deme güvenirliği.

Olmaz.

Bir adım daha ilerisi.

Savaşan,

Taraflardan birini de sürekli diğeri hakkında; kin ve nefretle körükleyeceksin.

İyi niyetle,

Atılan adımları dahi görmezden gelip kötü niyetin işareti olarak, görüp-okuyacaksın.

Dahası;

Tarafları bir bütünlük içerisinde, kaynayan kazana atacaksın.

Hepsi tu kaka misali...

Tabiri caizse;

Birbirinizi yiyip-bitirin diyeceksin.

Sonra da; barış sağlansın, barış dili kullanılsın diyeceksin.

Olur mu?

Ne mümkün, olmaz!

***

Sonuç itibariyle;

Konuşan, yazan-çizen.

Ve siyaset üreten,

Özellikle,

Milli İradenin temsiliyetine sahip olan,

Davanın muhataplığını üstlenen.

Her kim ise;

Eğer hakikaten samimiyetle barış isteniyorsa.

Gerçekten;

Ölen, öldüren, öldürülen insanların acılarını hissediyorsa.

Ateş düştüğü yeri değil tüm yürekleri yakıyor diyorsa.

Önce.

Ama ilk önce; halisane bir dil kullanması gerekir.

O dilde;

İnsanı dil olmalı,

Gönül dil olmalı,

Samimi dil olmalı,

Hakkaniyet dili olmalı.

Ki bu dil egemen olmalı ki; saldırganlığı alt edebilsin.

***

İşte o zaman;

Kanalların siyasi programlarında,

Köşe işgalcileri,

Yazıp-çizme becerirliğinde,

Siyasi kimlik vasfında,

Üstlendiğin davanın inancıyla; barış iradesine tercüman olunabilinir.

Yoksa;

Şuan ki hal-i vaziyet tüm taraflarca olduğu gibi.

Kanal işgalcilerinin yaptığı ateşi körüklemedir, su yerine benzinle müdahaledir.

Benim bildiğim barış dili bu ikmalle var olamaz!

Biliyorum

Bazıları seve seve olmazsa, döve döve olur der gibi bu fikre bakacaklar.

Sizce;

Hakikat neye işaret, kime hikmet.

Halis,

Bir düşünce ve dilden başka!

***

Yuvarlak Masa mı?

Duydum ki;

Diyarbakırda Medya ve Ermenistan Türkiye İlişkileri konulu yuvarlak masa toplantısı yapılıyormuş.

İki gün sürecek.

Gaye; Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde diyalog kapsamının genişletmesi.

Organizatörler,

İstanbul, İzmir ve Ankara yerine.

Diyarbakır kapsam açısından en uygun yer olarak gördüklerini söylüyorlar.

Güzel.

Tabi ki niyet hsıl ise.

***

Bir de; yerel medyadan söz edilmiş, diyalog noktasında.

Dün, gelen resme baktım.

Bizim mahalleden kimler var diye?

Tanıdık; tek bir kişi.

Başka da yok.

Zaten;

Bize gelen bir davet mektup-mail de yok.

Diğer arkadaşlarımıza da, gidilmiş değil.

Sanırım giden de; hatıra binaen gitmiştir.

Ne diyelim!

Sokak jargonuyla ifade edilen bir deyim var.

Biz bize hayran, biz bize kurban.

Kendin pişir, kendin ye!

Eee.

Biliyorum.

Diyeceksiniz ki; sanki davet edilseydin, gidecek miydin ki?

Bilmem.

Davet ettiler mi ki gideyim!