Vaka.
Seyri ve sonuçları, hiç de meçhul değil.
Net ve açık…
Hele ki evveliyatları dâhil olmak üzere.
Fulü bir durum yok.
Var olan; algı kumpası!
Ötesi; herkesin malumu.
Birileri yeniden; "PKK-Hizbullah çatışması" yaratmak istiyor.
***
Ve bu sinsi; plan bugüne özgü değil.
Ne Yeni İhya Der Başkanı Aytaç Baran'a kurulan pusu.
Ne de, sonrasında "infazlara" dönüşen; üç HDP'linin ölümü.
Seçim öncesi.
Daha da ileri tarihler dâhil olmak üzere ölün ve öldürülen.
Hepsi bu kirli, karanlık hain planın icrasına dair…
Taraflar gerilsin.
Sokak terörize olsun.
Kürtler "birbirini" vurmaya başlasın…
***
Yani…
Ana hedef; "barışa"
Çözüm sürecine.
Kardeşlerin birbirini kucaklamasına yöneliktir.
Çünkü…
Ne zaman huzur ortamının oluşmasına dair, ihmal gelişirse…
Ne zaman, halklar barıştan, kardeşlikten, birlikten söz ederse.
Geçmişin acılarının üzerine sünger çekilmek istenirse…
***
Mutluluk…
Sevinç ve dayanışma, sağlanırsa.
İstikrar…
Güven tesis edilmeye başlandığında…
Sosyal…
Siyasal…
Ekonomik ve kültürel, kazanımlar elde edildiğinde.
***
Demokrasi…
İnsan Hakları…
Özgürlük…
Eşitlik…
Velhasıl, Ülke yekvücut "gelişmeye" hamle yaptığında…
Şer güçler; "devreye" girer…
Ve bir anda; "ortalık" toz-duman kaplar…
Kanlı, karanlık ve kaotik; "ortamın" oluşmasını sağlar…
***
Bu filim ilk değil.
Hiç kuşkusuz ki, son da olacak gibi gözükmüyor.
Kim ne derse desin?
Hangi minval üzerine; "mevzuyu" analiz ederse etsin.
Aytaç Baran'ın "güpegündüz" pusuya düşürülerek öldürülmesi…
Hemen akabinde silahlı kişilerin ortaya çıkması.
***
Peş peşe!
"İntikam" infazlarıyla, üç kişinin öldürülmesi…
Gazetecilerin darp edilmesi…
Bilahare, işyerlerinin taranması…
Hepsi; tek bir değirmene "sutaşıma?" provokasyonuydu.
Senaryo belli.
1990'lardaki gibi; HÜDA-PAR üzerinden Hizbullah.
HDP üzerinden PKK'yı; "sokağa" taşıyıp çatıştırmaktır.
***
Ve bu sağlanırsa!
Kürtlerin; "tüm kazanımları",
Huzur ortamı
İstikrar, güven,
Siyasi çözümler hepsi; "tarumar" olur.
Güneydoğu bağlantılı.
Türkiye yeniden; "terörizmle" şiddetle, kan ve gözyaşıyla anılsın.
***
Nitekim!
Diyarbakır son 72 saattir; "uykusuz-ayakta"
Şehrin dört bir yanında…
Susmak bilmeyen silah sesleri…
Gerginlik…
OHAL dönemini aratmayan; güvenlik tedbirleri.
Asker bir kez daha kent merkezine girdi.
Kavşaklarda konuşlandı…
***
Evet…
9 Haziran olayları; tamamen provokasyondur.
Birileri biliyorum; bu ifadeye karşı.
Tepkili de.
Ama hakikatin ve hadiselerin; "kime yarar kime zarar" getirdiği ölçeğinde; durum provokasyondan öteye, bir hal göstermiyor.
Ki bu provokasyonun; "ayak sesleri" uzun zamandır geliyor.
***
5 Haziran mitingindeki; kalleşçe patlatılan bombalar…
İdil’de…
Bingöl'de…
Yaşanan ölümler…
Kobani hadiselerindeki; "vahşice" insanların ölümü...
Mersin…
Adana…
Van…
Hakkâri’de; tarafların "parti üyelerine" yapılan saldırılar.
Ve hepsi de; HDP-HÜDA-PAR eksenli…
Diğer noktada; IŞİD "bağlantılı" algı suçlaması…
***
İşte tüm bunlar.
"Sokağı" terörize etmeye yönelik kumpaslardır.
9 Haziran'da bunun alevlendirilmesine dairdi.
Ama!
Yine de, halkın…
Hele ki; Diyarbakırlıların "sorumluluk" arz edici duruşları…
Beri yanda; "tarafların" siyasi akımlarının sükûnet içerisinde olmalı…
Sağduyu çağrısı yapmaları…
Gençleri sokaktan; "çekmeleri" ciddi provokatif hadiseleri önledi…
***
Aksi takdirde…
Şehitlikteki "görüntülerin" aynı sıcaklıkla, diğer bölgelere sıçraması…
Bölge…
Ardından Türkiye sathına yayılması…
Sonuçları açısından; "tahmin" edilemez, bir "iç savaşın" patlak vermesine neden olurdu.
Ama sağduyu ve sorumluluk engelledi…
***
Şimdi sormak istiyorum!
PKK-Hizbullah çatışması…
Kime zarar verir…
Kime yarar sağlar…
Ne mümkün ki, iki tarafa da "yarar" sağlasın…
Hadise!
Bilakis iki taraf arasında; "var olan" husumet melanetini alevlendirir…
Daha çok kan…
Daha çok ölümlerin yaşanmasına neden olur?
***
1990'daki ölümler…
Diyebilir miyiz ki;
Kanlı çatışmalar bölge halkına zerre-i miskal fayda sağladı.
Hayır…
Kazancı çıkan kim oldu…
Ülkenin ve bölgenin "istikrarsızlığından" nemalanan şer güçler oldu.
Üst akılların; bölgedeki taşeronları oldu.
***
Silah tüccarları.
Bomba imalatçıları.
Uyuşturucu baronları.
Vesayetin.
Siyasi güç devşirmenin "diktatöryal" yapıları.
Demokrasiyle,
İnsan Haklarıyla, özgürlüklerle "güçleri" elinden alınan, zevatların "işine gelir" bölgedeki kanlı, çatışmalar.
***
Onun için; akl-ı selim olmak gerekir.
HDP de,
Hüda Par da,
PKK da,
Hizbullah da "tabana" yayılan bu tehlikeli "oyuna gelme" hal-i durumuna son vermeli.
Gençler ölmesin…
Bedenler toprağa verilmesin; "hakkaniyetine" inanıyorlarsa…
***
Buradan; STK'lara, SİAD'lara çağrım.
Evet…
Toplumsal birliktelik noktasında; "sağduyu" çağrınız iyi güzel.
Ama bu durum!
Bir beyanatla, kaldığı için "kirli ve karanlık" yüzler tedavi edilmeyen yarayı, ha bire kaşıyorlar…
Ötesine gidilmeli…
6–7 Ekim olaylarıyla ilgili "yürütülen" barış süreci hala sonuçsuz.
***
Biraz daha gayret.
Biraz daha kamuoyu baskısı.
Biraz daha; "kapsamı" geniş bir yelpazede; taraflar bir masada buluşsun.
Bilinsin ki.
Kimse. Hele ki; "rant sektörüne" dönen şiddet ortamını, "ne dışarıdaki bir güç, ne de" bizim dışımızdaki başka bir, zevat gelin sizi barıştıralım demez.
Bu hakikatle; "kendi yaramızı kendimiz tedavi" etmeliyiz.
***
Taraflar yüzleşmeli.
Taraflar geçmişi; "özeleştiri" noktasında, sonlandırmalı.
Taraflar, "kan davası" gütme, kindarlığından vazgeçmeli.
Bu görev.
Bu seyrin hayat bulması; "Bölgenin kendi öz değerlerinin" harekete geçmesiyle mümkün olabilir.
Aksi takdirde; "bu ve benzeri" hadiseler her daim vuku bulacaktır.
***
Gelirsek; devletin yapması gerekene…
Doğrusu!
Burada devlet mekanizmasını ciddi bir zafiyet içerisinde, görüyorum.
Çünkü "bu ateşi" körükleyen hadiseler zincirinde.
Hep "sorular" cevapsız kalmaktadır.
Zafiyet büyük.
Onun için; önemli bir mekanizma işlevi gereklidir.
***
Bu ve benzeri saldırılar; "algı kumpasına" meyil olmamalı.
Hadise neyse.
Failler bulunmalı.
Adalete teslim edilmeli.
Toplum bilgilendirmeli; "olup biteni" şeffaf bir şekilde görmeli.
Tabi bu beklenti karşılık bulmadığı için.
Hele ki, olaylar faili meçhul kaldığı için.
Hal-i hazırda; "devlet otoritesine" yönelik güven eridiği gibi; "acaba" soruları da, ikmal olmaya başladı.
***
Velhasıl.
Ölen biz, öldüren biz. Suçlanan yine biz!
O'nun için; Aynı gemideyiz ve yolcularıyız.
Sızacak küçük bir kaçak, tamir edilmediği takdirde; büyür.
Zamanı gelince telafisi, onarımı mümkün hale gelmez.
Ki O zaman da iş işten geçmiş olur; gemi de batmış olur.
Biz de; "helak" olmuş oluruz.
Ötesi yok.
***
Evet.
5 Haziran'da kaybedilen can sayısı 4.
Uzuvlarını kaybeden.
Yaralı olan; yüzlerce insanımız.
Ve 9 Haziran'da, kaybedilen 4 can.
4'ü meslektaşımız, 11 de yaralı…
72 saatin, Diyarbakır'a "kahredici" bilânçosu bu.
Duamız ve temennimiz şu;
Ölenlere Allahtan rahmet,
Ailelerine,
Ve Diyarbakır halkına, biz Kürtlere başsağlığı diliyorum.
İnşallah; son olur.
Başka acılar yaşamayız.