KIZILAY VE DEDAŞ BİRER KASAP!…
Eklenme: 2/28/2023 12:00:00 AM

Yok Kızılay yok.. Sen 90ların, 95lerin, 2000lerin Kızılayı değilsin.. Kendini de öyle göremezsin.. Onun için de, icra edinilen haltın ve ardından söylediklerinin savunulacak, gözardı edilip, kabul edilecek hiçbir yanı olmadığı gibi berisi de, gerisi de yok.. Söz konusu bile olamaz.. Ne rutin bir işlem, ne de ticari bir işleyiş olarak, kabul edilebilir bir gün ve zaman değil?

***

Sen ki, bu ülkenin Ulusal Yardım Kuruluşusun.. Ve bu milletin bağışlarıyla, hibeleriyle varlık gösteriyorsun.. Kaldı ki, hem devletin hem de milletin bizatihi malısın!.. Zor günlerin, afetlerin, felaketlerin, savaşların, depremlerin, sellerin, çığların yarattığı yıkımları ve açtığı yaraları sarmaya koşansın

***

Şimdi; asrın felaketini ülke ve millet olarak yaşamışız.. Peş peşe depremlerle sarsılmışız.. 10 İl enkaz halinde.. Onbinlerce can, enkaz altında kurtarılmayı bekliyor.. Kar ve yağmur var, hava soğuk, rüzgar ve fırtına buz kesiyor.. Büyük bir perişanlık var.. Korku, endişe, çaresizlik, her yerde, her yürekte söz sahibi..

***

Dile kolay daha felaketin üçüncü günü!.. Ki insanlar barınabilecek ağaç kovuğu dahi bulamazken, çaresizlik yaşarken.. Sen, tüm müştemilatınla sahada olman gerekirken, ülkene ve milletine yardım etmek isteyen bir kuruluşla ticari kazanç düşüncesine giriyorsun, ver parayı al çadırı diyorsun

***

Ki çadırları sattığın da, enkaza dönen ülkendeki insanlara yardıma koşan bir yardım organizasyonu olan AHBAP İki bin 50 tane çadır satmanın organizasyonu içerisine giriyorsun Paralar hesaba yatırılıyor, sen de o çadırları deprem bölgesindeki bildirilen adreslere teslim edip, dağıtılıyor!?..

***

Ey, Kızılay Başkanı Kerem Kınık beyefendi!.. Sizinkisi, koyun can derdinde, kasap et derdinde misali.. Siz Kasaplık yapıyorsunuz?.. Neymiş rutin bir işlem imiş.. Kızılay çadır ve Tekstil Fabrikasının sürekliliğini ve kapasitesinin korunması için, ticari faaliyeti olması gerekir imiş?.. Stoğundaki yurtdışı için üretilmiş olanlar satılmış

***

Bay Kınık.. İtirazımız, tepkimiz, yadırgadığımız ticari kaygı ve rutin işlemin o gün bugün değil diyoruz!.. Normal bir zaman değilŞehirler, ilçeler ve köyler yerle yeksan olmuş.. Taş üstünde taş kalmamış..Yedidüvel yardıma koşuyor, insanlık adına.. İnsanlar sokaklarda, perişan.. Afetin her yönüyle sirayet ettiği günde; stoktan, satıştan, alış-verişten söz edemezsin!

***

O stoklarda, ister yurtdışı ister yurt içi, ister bilmem ne için üretilmişse!.. Yapman gereken, bilaistisna o çadırları acilen deprem bölgesine göndermek, ihtiyacı olanlara teslim edilmesini sağlamaktı.. Kim, çadırın üzerindeki yazıya, ifadeye, bayrağa ya da ambleme bakar ki!?.. Bakılmaması gerekir

***

Sonuç itibariyle; Kızılay gün birlik, dirlik, dayanışma, tek yürek olma günü iken onun akıl havsalasında, rutin işleme tabi olma var.. Bakalım bundan sonra, ahaliden nasıl bir ulusal yardım kuruluşu olma noktasında, destek görür.. İşte o ciddi manada yara almıştır, gönüllerde..

***

Biliyorum diyeceksiniz ki!.. Kızılay mı sadece vatandaşına karşı Kasap kesilen.. Gazetenizin manşetine bi bakın; depremde bile rant devşirdiler?.. Ne yazık ve hazin ki; öylesine kurumlar ve ticari işletmeler var ki zerre-i miskal, vicdan ve izan sahibi değiller İşte, DEDAŞ, işte Doğalgaz ve DİSKİ..

***

Dile kolay!.. Ülkede felaket yaşanmış.. Devlet OHAL ilan etmiş? Devlet ve millette seferberlik var.. Kaldı ki, ilan edildi faturaların tahsilatı, üç ay ertelendi?.. Ve hiçbir kesintiye gidilmeyecek.. Yani deprem bölgesindeki vatandaşlara müsamaha gösterilecek, destek olunacak diye

***

Ama gel gör ki, kasap kesilen bu kurumlar öylesine rantçı, fırsat kollayıcı ki ben daha fazla vatandaşı nasıl, söğüşleyebilirim organizasyonu içerisinde.. DEDAŞ sayaç okumayı gecikmeli yapıyor.. 30. gün değil, 43 günde yapıyor.. Gaye; kilowat tüketimi limiti aşsın, ödeme tutarı katlamalı faturaya yansısın.. Gaz da, Su faturası da aynı işlemde?..

***

Bir de, çiftçinin Tarım Bakanlığının mazot, gübre desteği primine DEDAŞın bloke koyması.. çiftçi öfkeli, tepkili, isyanda.. Devlet ise tüm kurumlarıyla alacağını sorgusuz, sualsiz kimini affa, kimini hibeye, kimini de ertelemeye tabi tutarken, DEDAŞ acımasızlık gösteriyor.. İlla ki, depremde zarar görmüş olman gerektiğini belgelemen lazım.. O zaman; kesinti iade edilecek yoksa zırnık yok!?..

***

Bir de, çiftçinin hiç borcu olmamasına rağmen desteklemenin bloke edilmesi gasbı var.. Hele ki, destekleme 2022 yılına ait iken, DEDAŞın bunu 2023 yılına ait borça karşılık el koyması da ayrı bir zülüm.. Zulmün katlaması ise; hiçbir şekilde borcu olmamasına rağmen, hesaba bloke konulup, bana borcun yok yazısını getir, vesayeti!

***

Denir ya, vicdan mı, izan mı, merhamet mi, insanlık mı?.. Hangisi kalmış ki.. Zaten deprem kimin ve kimlerin, devlet-i aliyenin işleyiş ve sorumluluk karinesinde neyin ne olduğunu gösterdi, ahali de gördü.. Tek söz kaldı; o da el insaf.. Onun da körelen vicdanlar karşısında; pek de anlamı kalmadı? Sizce..

***

28 ŞUBATIN MEDENİYETİ?

Ne günlerdi, o günler!.. 26 yıl geçti.. İkmali, Türkiyenin siyasi tarihinin en karanlık, en kirli, en vahşi, en totaliter vesayeti ikmal eden, zaman dilimiydi?.. Parlamenter sistemin de yüz karası idi..

***

Seçimde birinci çıkan partiye değil, hatta ikinci partiye bile değil, en sondan cılız durumdaki üçüncü partiye; hükümet kurma yetkisi verildi.. Ucube bir yönetim, dönem ve sistem!.. Seçime katılmayan parti bile, koalisyon ortağı idi?!

***

Hükmü veren, karar verici mercii kim?!.. Halkın değil, Meclisin seçtiği biri.. O günün Cumhurbaşkanı.. Sınırsız yetki ama sorumlu değil?.. Ne halk karşısında, ne de meclis karşısında hiçbir sorumluluğu yok?!

***

28 Şubat denildiğinde sadece ucube yönetim anlayışı veya hükümleri değil.. Ülkenin siyasi tarihi kadar, toplumun inancına, kültürüne, medeniyetine atılan prangalar da, akla geliyor?.. Başörtüsüne konulan ipotek ve askeri vesayet!

***

Bugün, muhalefet Parlamenter Sisteme dönüşten söz ediyor.. Neymiş, tek adam dönemi.. Neymiş, halkın cumhurbaşkanı değil misin?.. Neymiş; 50 artı bir adil değilmiş?

***

İyi de; o gün Cumhurbaşkanını halk seçmiyordu?.. Meclis seçiyordu.. Peki seçilenler, halkın kucaklayıp, benim cumhurbaşkanım dediği, ya da dedikleri oldu mu?!..

***

Yok, Özal da, Demirel de!.. Dediler ki biz herkesin cumhurbaşkanıyız oldular mı?!.. Ya da herkes onlara; bizim cumhurbaşkanımız dedi mi?.. Kaldı ki, onları mecliste seçen yine partileri oldu?

***

Şimdi, 50 artı 1.. Ama halk seçiyor; Cumhurbaşkanını.. Seçilen her kişi; ülkenin yüzde yüzünü kucaklamaktan bahsediyor, ama halkın yüzde yüzü onu kucaklıyor mu?!.. Hayır.. çünkü geride yüzde 50 var?..

***

Parlamenter sistemi savunanların tezi; Cumhurbaşkanını 50 artı 1le halk seçsin, ama hiçbir şekilde, sorumlu olmasın!.. Ee, tek adamdan daha beter olmaz mı?.. Her şeyi yap, ama sorumlu olma!?.

***

Neyse!.. Hep ifade ediyoruz, sistemlerden daha çok şeffaflığın, dürüstlüğün, hak ve hukukun, adil olmanın temelinde yatan hakikat; ilişkilerin medeniyet düzeyidir?.. Kişiyi kişi yapan; medeniyetidir?!..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler

Failed to load the video