Kollektif bir ihanet
Eklenme: 11/14/2014 12:00:00 AM

Kollektif bir ihanet?

İzlediniz mi, bilmem.

Ben izledim.

İzlerken de; "dona" kaldım.

Tabi ki, halis bir niyetle nasıl olur dedim?

Meğerki gözler ve vicdanlar o kadar körelmiş ki böylesi ihanetlikler olabiliyor?

"Paralel" bir ihanet!

Görüntü Van'dan.

67 Ekim olaylarıyla alakalı, MOBESE kaydı.

***

Toplumsal, olaylar.

Sokak gerilimi.

Göstericiler, kalabalık bir arbede!

Polis panzeri, TOMA dikkat çekiyor.

Tabi kalabalık bir çevik kuvvet gurubu da var.

Caddenin diğer kolunda.

Sağa-sola, gaz fişeği atıyorlar.

Hedef yok.

Eylemciler ise, "toz bulutları" içerisinde kalmış vaziyette ilerde duruyor.

Kendilerine has, mevzi oluşturmuşlar.

Sadece polis ekibi var görüntüde.

***

Bir süre sonra, farklı bir görüntü yansıyor!

Yol kenarında park halinde bulunan ve ateşe verilmiş bir otomobil!

Kundaklanmış.

Yanıyor.

çayır çayır yanıyor, alevler yükselmiş!

Polis panzeri, ilerliyor.

İlk etapta görenlerde bir beklenti oluşuyor.

TOMA, "yanan otomobile" müdahale edip, alevleri söndürecek diye.

Ama değil.

***

Suyu, farklı yöne fışkırtıyorlar.

Alev topuna dönen otomobile değil.

Söz de, göstericiler üzerine sıkıyor.

Ama yangına müdahale yok.

Belli ki, niyet farklı.

Ve anlaşılıyor.

Polisler, polis panzeri marifetiyle, park halindeki iki otomobili, yanan otomobile doğru itiyorlar.

Kamuflaj bir görüntüyle.

***

Niyetleri; bu otomobiller de yansın.

Olabilecek patlamayla, çevrede zayiat oluşsun.

Var olan; "gerilim ve kaotik" ortam, büyüsün.

Tabiri caizse; "Van" harap olsun.

Tabi ki, çözüm süreci, "akamete" uğrasın.

Halktaki "öfke büyüsün"

Mesele, "halk ayaklanmasına" dönsün.

***

Durum böyle olunca da; Hükümet zafiyete düşecek.

Başka güçler de, "üstünlüğü" ele alacak.

Yani "Paralelin" intikamı, "kan aksın, hükümet gitsin" gerisi ne olursa olsun.

Ötesi yok.

Van Valisi Nezih Doğan, açıklama yapıyor.

Diyor ki; görüntüleri inceledik.

Panzeri kullanan şoför polis.

Ve ona emri veren bir başkomiser "açığa" alındı.

Müfettişler konuyu inceleyecek.

***

Bir de ayrıntı veriliyor.

Açığa alınanlardan biri;

"Paralel yapıdan" dolayı, gözaltına alınıp, serbest bırakılanmış.

Yani; içten pazarlıklı bir "intikam!" ruhiyeti!

***

Doğrusu!

Bu tablo ve yaşananlar; "salt" Van'la sınırlı değil diye düşünüyorum.

çünkü 67 Ekim olaylarında, Diyarbakır dhil, bölge illerinde; "ciddi" bir güvenlik zafiyeti vardı.

Özellikle; "güvenlik" tedbirleri noktasında.

Öyle ki, sokak göstericilere, maskeli, eli silahlı kişilere terk edilmişti.

***

Diyarbakır'da 12 kişi öldürüldü.

Yetkililer hala da şu tezi savunuyorlar.

Diyorlar ki; "hiç biri polis" müdahalesiyle, ölmüş değil.

Yani; "sokaktakiler" bir birini öldürmüş.

Eğer polis; "provokasyona" gelseydi, "olaylar ve ölümler" daha büyük olurdu?

***

Haklılık payı olabilir mi, sanmıyorum!

Van'daki "niyet" deşifre olunca, der demez, "Diyarbakır için de acaba" demek, insanın aklından geçmiyor değil?

Bilinçli mi, "polis sokaktan" çekildi.

Bir önceki yazımda da; belirttim!

67 Ekim olayları "her yönüyle" aydınlatmaya ve soruşturmaya "muhtaçtır".

***

Ve şuna kanaat getirdim.

HDP.

Özellikle Demirtaş, "o çağrıyla" oyuna geldi.

Kendi partisi içerisindeki; "Türk solu" kanadı tarafından kullanıldı.

çünkü olaylar sonrasındaki "mahcubiyet" beyanları da bu düşünceyi ağırlıklı güçlü kılıyor.

"Böyle olacağını kestiremedik."

***

Ayyuka çıkan;

PKK ve KCK'nın içerisine sızan, "dış yapılar".

Bunlar da, "durumu" fırsat bilip, "ateşi" körükledi.

çünkü, "Kürt sorunun" çözümünü istemeyen.

Silahın her daim "varlık" olarak, kendisini hissettirmesini isteyenler güçler var.

***

Hele ki, kimine göre "uykuda".

Bana göre; "su uyur, düşman uyumaz" düşüncesiyle; "varlık tetiğinde" bulunan JİTEM cirit atıyor.

Diğer yandan; "Ergenekon" yapısı.

Yani encümen-i danışlar.

Bir de; Ortadoğuda yeniden, "harita" çizimine hamle yapan, Türkiyeyi istemeyen küresel güçler.

***

Ki hali hazırda; "hepsine" üst perdeden baktığınızda.

Şu görüntü ortaya çıkıyor; ana hedefte "ittifak" içerisindedirler.

Zaten beyanatları, medyalarındaki haber ve yorumlar "birbirlerine" destek mahiyetli, sözler deşifre ediyor.

Ak parti hükümeti gitsin.

Türkiye "uzun menzilli" koşu ve büyüme seyrinden, geri dönsün.

"Vesayete" mahkmiyet arzı olsun.

***

İşte bu "hain ahtapot" yapıya karşı, "demokrasinin" canlı ve güçlü olması gerekir.

Bunu da ikmal edecek; "iktidardır".

O nedenle; "çözüm süreci" hayati önem içermektedir.

Hükümette, HDP'de, Kandil ve İmralıda bu gerçeği görmüş olacak ki; "Süreci askıdan" indirdi.

çünkü 40 günü aşan süre; "cepten" gitti.

Ciddi "kırılmalar" körüklendi.

***

Velhasıl!

Taraflar şu taktiği artık terk etmeliler.

Birbirlerini "izole" etmeyi!

Süreci "dış etkenlerden" korumalılar.

Kapalı kapılar ardında değil; "şeffaf" zeminde, yürünmeli.

Kazanımlar "lütuf" görülmemeli.

Bilakis "demokrasinin" ürünü deyip; "barışı" kucaklamalı.

Ama "hassasiyetleri" hiç bir zaman elden bırakmadan.

***

Evet, kararlı ve tavizsiz bir demokrasi canlı tutulursa; "yaralar tez" sarılır.

Yoksa her daim birileri kaşır ve kanar.

O zamanda iyileşmeden çok; "kangrenleşmiş" bir yarayla, mevcudiyet mevta olur.

Hayırlı cumalar.