Diyarbakır'da!
Hakikatten, "sağlık" sağlıksız.
Hastalıklı bir halde. Ki "hızla mevta" olmaya gidiyor.
Sağlık kurumları ve sistemi dökülüyor.
Dağılıyor.
çalışanı mı, uğrayanı mı, idarecisi mi feryad eden edene!
Herkes, ama herkes tepkili.
İki haftadır, yazıyorum tepkiler "pozitif".
Bu gün de; hasb-i hal edeceğiz!
***
Evet.
Hastası. Hastanın refakatçisi.
Doktoru. Hemşiresi.
Hasta bakıcısı.
Hizmet alımındaki personel.
Müteahhidi.
Temizlikçi. Ya da yemek dağıtan işçi
Yani, bir dokun, bin ah işit misali.
İdarecisi de. Hastane başhekimi de.
Hastane Yönetimi dhil.
Bir adım ötesindeki, "kapıdaki" güvenlik görevlisi bile!
***
Sekreterler.
Kat görevlileri.
Asansör elemanı.
Telefon santralindeki görevli bile.
Bilumum misali.
Herkes "ateş" püskürüyor kendi kulvarına özgü "sağlıktaki" sağlıksız duruma!
Sömürülüyoruz.
Ya da illallah deyip "otoritedeki" zafiyetler zincirine veryansın ediyor.
Yani tepkiler çığ gibi!
Kimi dinlerseniz "kendince haklı" diyorsunuz.
Ancak çarkın geneline baktığınızda bu kadar mı; "kirli idari mekanizma" oluyor demekten kendinizi alamıyorsunuz?
***
Hele hele sağlıktaki "ticari rant" uğraşlığı.
Yolsuzluk. Usulsüz işlem. Hukuk tanımazlık.
Keyfiyet arzı.
Adam kayırma.
Senden- benden ondan misali "ayırımcılık."
Zamanlı zamansız, "icraat" sahtekarlığı.
Velhasıl bir dokun bin ah işit, enva-i desise havada uçuşuyor.
Bir kurum ve sistem bu kadar mı, tahribat üretici olur?
İnanılmaz!
***
Hiç kuşkusuz sağlıkta "çağ atladık" diyoruz.
Teknolojik imknlar.
Tıbbi gelişme.
En son model cihazlar.
Hepsi var.
Ama ne var ki, "A'dan Z'ye ana fikir bozuk.
O da, "herşeyin" maddiyata kurgulu olmasından kaynaklı.
Cihazlar bile.
Bir örnek verirsek.
İşte MR cihazı!
İki büyük hastanemizde mevcut.
Hizmet alımı karşılığında, "24 saat kesintisiz" çalışıyor.
Dikkat edin hiç ara vermeden?
Peki, mümkün mü?
Değil.
Lakin yönetim ve işleyiş "olabiliyor" diyerek mantığı devre dışı bırakıp "hak ediş" veriyor.
Hizmeti veren müteahhide "darphane" gibi para basıyor.
Yıllık değil aylık ciro; "milyonlarca lira".
***
Ya, ortopedik alandaki işbitiriçilik!
Beyin cerrahi.
Kullanılan medikallar.
Bir yerine iki üç olur mu?
Her hastaya aynı işlem reva mı?
İki yıl önce "bin liradan" alınan medikal, bugün 500 liraya kadar nasıl düşer.
Ya da dün 10 bin liraya alınan medikal parçası 24 saat geçmeden, iki katına nasıl fiyat kakalanır?
Hastane koridorlarındaki "medikal" simsarları.
İşte bu çark için cirit atıyor.
Bir de reçete simsarları var ki o da ayrı bir "sektör."
Hasta yönlendirme de ayrı!
***
Peki, yemek hizmet alımı!
Bir öğün kaça. Geçen yıl ne kadar, bu yıl ne kadar.
Pazarlık 'işbitiriçiliği vaki.
Deştikçe irin akıyor.
Kayıt üzerinde Hastane ful çekiyor.
Yani, Hasta ve hasta bakıcısı ful.
Hastane çalışanları ful.
Öğlen, akşam, kahvaltı tüketiliyor...
Ara öğünler.
Hepsi adisyonda ful.
San ki tüm yataklar dolu?
Sanki Sağlık personelleri 24 saat iş başında "izin yapmadan" çalışıyorlar?
Ve maşallah hiç kimse fire vermeden; "öğünleri" tüketiyor.
Olur mu?
Olmaz!
Ama keyfiyet ve akçe bölüşümüyle oluyor.
Etteki gramaj eksikliğini bir kenara bırakıyorum.
Kimse de akıl edip, "hasta kayıt defteriyle, günlük öğün adisyonunu" karşılaştırmıyor?
Ka akıl.
***
Hastanedeki Temizlik hizmeti nasıl derseniz?
Bir çalışanın ifadesiyle "O biçim abi".
Bir iki-kilo toz deterjan.
Biraz da köpükle.
Buyrun size temizlik malzemesi!
Hijyenik durum hak getire.
Zaten bu nedenle son yıllarda, yaygınlaştı "hastane virüsü" tehlikesi!
Temizlikte ki işçi sayısı mı?
Bir kaçı idarenin adamı, siyasetçilerin de şoförü, danışmanı.
Tabi işe gelirler gelmez kendileri bilir.
Kimse soramaz başhekim dhil.
Müteahhit mi, ses çıkarmaz çünkü işine geliyor.
O'da "isim üzerinden" adam çalıştırır gibi gösterip, parayı çuka ediyor
Ancak her ay, "en baba hak ediş" temizliğe gittiğini bilmeyen yok.
***
İşçinin yemek parası.
Yol parası.
Yıllık giyim hakkı.
Temizlik personeli gibi güvenlik elemanları için de.
Hatta otomasyona bakanlar için de.
Kimse sormuyor, "müteahhit" niye vermiyorsun o asgari ücretli elemanlara.
çalışana verilmiyor.
İdari işbirliğinden dolayı itiraz eden de yok.
Sesini çıkaran varsa da "kapı önü" tehdidiyle susturuluyor.
Anlayacağınız, beribardan.
Tabiri caizse "şanzımanı dağılmış" motor gibi hastanelerin hal-i vaziyeti!
***
Bakınız.
çocuk Hastanesini!
Kadın Doğum.
Ağız ve Diş Hastanesi.
Üç Kuyu'daki Hastane dhil.
çöplük içerisinde.
Seyyar satıcı "işgali" altında!
Kaç yazım oldu ama hala; "kimseden" ses çıkmış değil.
Kafalar toprağa gömülü, gövde dışarıda.
Zaten "kapı önünü" gören yok ki.
***
Bakınız!..
İsim vermeyeceğim.
Bir yetkili.
Bir dönem başhekimi.
Niye bu "beceriksizlikler?" diye soruyorum.
Duraksıyor.
Sonra cevap veriyor "beni mi? kastediyorsun"
Evet, "siz dhil geneli" kast ediyorum.
çünkü sizin dönenimizde de aynı tas aynı hamamdı.
Konuşmaya başlıyor.
Bir dokun bin ah işit misali.
***
"Üç ayda bir Genel Sekreterin değişirse!
Her gün yeni yönetmelikler icat edilirse.
Her siyasetçi bir idareci gibi olursa.
Ve başınızda demeklesin kılıcı gibi sallanırsa.
Kendi kadronuzu kuramazsanız.
Ehil personel isterseniz.
Size birilerinin ehil adamı görevlendirilirse.
Altınızdaki "çalışan" apoletli işbirlikçiyse!
Hele ki yılların Politize olmuşluğuyla oturduğunuz kolduk; "ticari kazanç" olarak görülüyorsa.
Gelen-gideniniz size "bana kıyak yapar mısın" mantığıyla, bakıyorsa!
çalışanınız da!
Yöneticiniz de fırsat kollayıcıysa!
Vay halinize!
Gelin de, "becerikli olun idari" yönetimde.
***
Tepki veriyorum.
İyi de.
O zaman "bırakıp gidin" ne işiniz var bu koltuklarda?
Belki "ehil ve koltuğa boyun" eğmeyen birileri gelir de, çarkı kirlilikten kurtarır.
Mahcubiyet içerisinde!
Bu kez "ne yapalım, hayatın çarkı böyle işliyor?"
Benle bu çark düzelmez!
Zaten koltuğa oturan her kim olursa olsun istediği kadar dirensin bir süre sonra "koltuğun çarkına" uymak zorunda kalıyor.
O koltuğu değil, koltuk onu kontrol altına alıyor.
Yöneten o koltuk!
***
Sonuç itibariyle;
Sağlıktaki sistemsizlik böyle devam ederse.
Siyasal zihniyet, "çözüm" üretmezse.
Gelen gidin; "yaz-boz" tahtası gibi, mekanizma işletirse.
Doktor hastayı.
Hasta hastaneyi,
Yönetim hepsini "kapital kazanım" olarak görürse!
Şu hakikat hiçbir zaman değişmez.
Hizmet alan da.
Hizmet veren de hiçbir zaman Diyarbakırdaki sağlık kurumlarında mutlu olmaz.
Mutlu olan kim olur derseniz?
Elbette ki; "kirli çarkın" rantını elde etme gayretinde olan şişik göbekliler ve ensesi kalın olanlar olur?
Başkası olmaz.
Şimdilik bu kadar diyelim daha konuşacağız!