Ünlü bir düşünür hayata özgü şöyle der; 'korku içinde yaşayan asla özgür ve hür olamaz'! Doğru söze ne denilebilinir! Çünkü bu tarihi ifade yaşamın her alanı için geçerli olduğu gibi; Tüm zamanların da; 'kaçınılmaz' ruh halidir! Yani sadece düşünürün yaşadığı günle alakalı değil. Ya da; 'düşünürün' yaşamına özgü! Günümüz hayat nizamını da içine almaktadır. Nitekim bugünkü yaşam ve tüketilen zamanı atmosferine bu ifade tabiri caizse 'cuk' diye oturmaktadır. Hem de tartışma götürmez bir gerçekle!
***
Şöyle ki! Son zamanlarda, siyasal ve sosyal hayat düzeninde ciddi bir şekilde telaffuz ettiğimiz bir kavram gelişti. Sıkça kullanıyoruz; 'korkuya' dayalı! Ürküntü yaratan bir kavram bu; 'Korku İmparatorluğu'! Taktir edersiniz ki; 'Korku' bir hayat kültürü ve yaşama bakış tarzı ya da algılama zemini değildir. Bu alana 'sirayet' eden; dış etkendir. Onun için de; 'varlık' mekanizması hayatın her evresinde ve zamanında vuku bulur. Bunun icra mekanizması da; 'güçlünün güçsüzü' ezip sindirmesidir. Zalimin 'mazluma' zulüm etmesi. Ve bu atmosferin yaratılmasıyla; 'sağlanan' bir güç dengesi var!
***
İşte bu güç dengesi; hayat nizamına ciddi ve ürküntü verici bir düzeyde 'güvensizliği' pompalar. Öyle ki; ister bireysel, ister toplumsal, ister de kurumsal yönde olsun yaşam 'paronayak' bir hayat alır Tabi bunu ifade ederken; günlük hayat 'korkularını' kast etmiyorum. Yani kimi insanların karanlıktan, ölümden, gelecekten, hayat koşullarından korkması değil. Şiddetten, işkenceden, tecavüzden, işini kaybetmekten, bilgisizlik ve eğitimsizliğinin ortaya çıkmasından değil. Benim 'önem' arz ettiğim hadise 'teröre, anarşiye ve yasadışı güçlere' bağlı yaratılan kurgulardır.
***
Ve ne hazindir ki; bu güçlerin geliştirdiği kurgular asırlardır, ülke ve millet üzerinde hâkimiyet almıştır. Bakınız! Cumhuriyet tarihinden günümüze gelen; süreç içerisindeki 'korku' imparatorluğuna. Her on yılda bir 'dayatılan' ihtilaller. Ve bu ihtilallerin eksenindeki 'yaptırımlar'! Türkiye uzun yıllar hatırlarsanız! 'Sağcı-solcu' çatışmasıyla; hep körükleme gösterdi. Öyle ki; 'yolda' yürüyen, kişi giysisiyle, konuşmasıyla, tavrıyla 'bu' öteki olmayı hissettirirdi. Yani 'toplumsal' kutuplaşma. Ve bu iki alanda bulunanların 'devlet' nezdinde ki yapıları.
***
Sen solcusun 'haydi' kodese. Sen sağcısın haydi demir parmaklıkları! Ve iki tarafa da; yapıştırılan' bir kimlik; 'Vatan haini'! Bu tanımlamayla; 'kardeşi kardeşe' kırdırma planı. Devirler değişse de; onlar değişmez! Sadece 'yenilenirler'! Çünkü onların mayasında ve hayat damarında 'dirlik, birlik, beraberlik, barış ve kardeşlik, huzur, güven ve istikrar' yoktur! Ruhları 'böylesi' atmosferde yaşam görmediği için; kabul etmezler. 'Sağ-sol' çatışmasında alınan; 'güç dengesine' farklılık eklerler. Bu kez; 'rejim' ana başlık alır! Ve ara başlıklar sıralanır. Devlet. Bayrak. Cumhuriyet. Anayasal nizam!
***
Karanlık ruhlar 'bu minvalde' iş başı yapar. Gerginlik, kaos, anarşi 'körükleme' gösterir. Ve masumane(!) 'gerekçeler' sıralanmaya başlanır. Kimi siyasi alanda, kumu 'dokunulmaz' kurumlardı. Sloganlar geliştirilir. 'Devlet Elden gidiyor?'! Vatan, Bayrak! 'Komünistler' geliyor. Bir süre sonra 'faşistler' denir, sonra 'Dinciler'! Kendilerine has 'öcü' hortlatırlar. Şayet bu alanda 'kıvılcım' çakılmamışsa bile; onlar 'kibriti' yakarlar. Ve toplum ülke, millet üzerinde 'korkular' gelişmeye başlar. 'Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz?' diye! Herkes her şeyden, her kişiden 'korkmaya' başlar! Dost-düşman kim olduğu bilinmez bir resim alır.
***
Devletin birçok kurumu; 'kendi vatan' evladını düşman görür. Ötekileştirir. Kimine solcu, kimine sağcı, kimini irticacı, kimine terörist, kimine bilmem hangi kimlik. Fişler ya da 'andıçlar'! Ve hepsini sözde; 'vatan-millet-Sakarya' kulvarında icra ettiğinden bahseder. Aslında 'Korku İmparatorluğunun' oluşumcuları, hiçbir zaman 'sloganlarının' istikametinde değiller. Tam aksine; 'fikrin' hayat bulmasını isterler. Devletin 'Milli Birlik ve Bütünlüğünden' dem vurup feveran ediyorsa, aslında hedefi 'küçük olsun' benim olsundur.
***
"Hak ve özgürlükler" sağlanmalı nidasında ve vaadinde bulunuyorsa da, içindeki ene gaye 'demir perde' misali; 'hürriyetlerin' gasp edildiği bir sistemi kurmaktır. Anlayacağınız 'doğruyla yanlışı, yanlışla doğruyu' bilinçli bir karanlık ruhla 'kurgularlar'! Bakınız! Güneydoğu'da yarım asrı bulan bir şiddet ve kaos ortamı var. Kardeş-kardeşe 'acımasız' bir şekilde kırdırılıyor. Bugün; 40 bin insanın 'hayatından' bahsediliyor. Bir o kadar insanın da; 'sakat' kaldığı. Milyonlarca insanın evinden barkından edilmesi. Devletin 'katrilyonlarının', dağlara-taşlara bomba olarak yağdırılması. Hadisenin ilk kıvılcımı; 'sağ-sol' çatışması döneminde çakılmadı mı? Bugün 'alev-alev' oldu!
***
Olağanüstü haller yaşandı! Ayrı bir 'yönetim' ayrı bir devlet yapısı! Ve korku imparatorluğuyla; 'Güneydoğu' PKK'lı edildi. Enjekte edildi; 'Kürtler' öteki! Devletin 'bekasına' karşı diye! Terörle mücadele adı altında; 'asit kuyuları' oluşturuldu. Binlerce kişi faili meçhul cinayete kurban edildi. 'Terörist' diye insanlar fişlendi. Kimine PKK'lı denildi. Kimine de kendi 'ürettikleri' Hizbullah'ı isimlendirdi. Anlayacağınız; her dönemde yeni bir oyun, yeni senaristler ve yeni aktörler icra edildi. Ergenekon mu ve Silivri'dekiler mi? Diyarbakır'daki 'Faili Meçhul' cinayetin davasında yargılananlar mı? Bunlar geçmişin 'karanlık' aktörleri diye bugün neden görünüyorlar? Çünkü ne hazindir ki bu korku imparatorluğunun 'uygulayıcıları', devletin her kademesinde 'varlık' göstermektedirler. Kısacası her kurum ve sektörde 'uzantıya' sahipler!
***
Bakın! Dün Meclis tarihi anlamda 'Milat' denilebilecek bir hadiseyi 'özgür' bir düşünceyle tartıştı. İlk kez 'Kürt sorunu', demokratik açılım hamlesiyle; Meclis çatısı altında konuşuldu. Daha da konuşulacak. Ki korku imparatorluğuna mensup siyasi ruhların sürekli 'vatan bölünür' diye karşı çıktıkları. Çözümüne değil, nasıl sorun büyütülebilinir diye fikir ürettiği 'Kürt Sorunu'. Konuşmaları izlediniz! İktidar partisi ile muhalefettekilerin neler söylediklerine ilişkin. Zıt fikirler ve korku ruhları belli anlamda 'yüz' gösterdiyseler; 'ülke ve yarınlar' açısından; umut gelişti.
***
Neyse! Hadisenin bu yönünü 'Pazartesi' günü konuşacağız. Şunu özetle ve önemle vurgulamak istiyorum. Karanlık ruhların 'menfur' icraatlarını bertaraf edebilmemiz. Ve onların 'maskelerini' aleni bir şekilde düşürebilmemiz. Onları 'hiçler' hanesine sokabilmemiz için. 'Etle-tırnak' olmamız gerektiğini bir kez daha 'yekvücut' bir halde; ama kardeşçe. Hakların eşitliğin, özgüvenin tesisiyle. Kürtlerin de, Türklerin de, Çerkezlerin de, Lazların da, Zazaların da. 'Ben bu ülkenin' vatandaşıyım diyebilecek; 'inanç' kudretiyle 'sahip olabilecek', haklara kavuşması gerekir. Bunun için de; gevşemeden, dik durarak 'Demokrasinin, İnsan Haklarının, Hukukun ve Adaletin' özgür nizamına sarılmalıyız. Ki gerçek ayan beyan ortaya çıksın, millet te bu korkunç kâbustan uyanabilsin. Güzel bir hafta sonu dileğiyle.