Korku.. Kaygı.. Panik ve Endişe! Huzursuzluk.. Pek tabi ki "ivme" kazandırdığı kaos! Fitne, fesat ve kirli ahlak düzeniyle oluşan şiddet. Yani; Bilumum kötülükler ve sirayetiyle "asimile" olmuş toplum. Böylesi toplumlarda en büyük kırılganlık; "iç dinamiklerinde" başlar. Hızlı bir gelişme kaydeder. Nüfuzu keskin, tahribatı yüksek bir şekilde. Tabiri caizse; "Mantar" gibi akla ziyan vukuatlar vuku bulur. Salt bir alanda değil, tekil kalmaz. Her alana sirayetiyle çoğalır. Ama bir yerde de toplumsal çemberi daraltır. Öyle ki; filleşir.
* * *
Tıpkı; Bugün ülkemizin "hayat" damarlarını tıkayan etkenler gibi. Peki; Sizce bu "hainnane" yapıların reddi neye kâmildir? Ya da; Üstesinden gelinebilinecek argümanlar, yani silahlar nedir? Belki "ilk etapta" bir neden ve çözüm sıralayabiliriz. Şu veya bu olsa; sorun çözülür diye! Aslında; Tüm bu "ecel teri" döktüren toplumsal tahribatın çözüm aracı ve tek etkeni vardır. O da; Bireyden, topluma uzanan "Özgürlük ve özgürlüklerdir". Çünkü "özgürlüklerde" korku ve endişe yoktur. Hele "şiddet, huzursuzluk ve kavga". Veyahut "kirli anlayış, fitne ve fesatlık" olmadığı gibi, hizipleşme de olmaz. Herkes; Özgür. Herkes kendi "özgürlüğü" için, karşısındakinin "özgürlüğünü" ister.
* * *
Velhasıl; Sorun da, çözüm de "iki kelimenin" anlamında saklı. Ama velâkin ne hikmetse; "kemirgen" misali cebelleşiyoruz. Var olan "gerçeği" görmemek için; gözleri kapatarak. Dün; Buradan ifade ettim. Herkes "demokrasi" havarisi diye. Lakin; "demokrasiye" biçtiği elbise "kenti" demokrasisi. Bireylerin, toplumların değil "benim demokrasim" diye. İşte "kısır" fikre dayalı tartışmaların yıkımıyla; çözümsüzlüğe direniyoruz. Ha bire de; "korku tüneli" inşa edip toplumu tıkıyoruz. Sakın dışarı çıkma. Karanlık iyi "kimse seni görmüyor" aydınlığa çıkarsan seni görürler(!) diye. "Öcü" senaryolar!
* * *
Dedik ya; Kötülüklerin "anası korku ve fitne." Panzehiri ise; "özgürlük". Bakınız; Ülkenin "en baba" kangrenleşmiş hadiselerinden biri elbette ki; biz Kürtlerin hal-i durumu. Peki; Biz bu ülke için bir "sorun muyuz?" Değiliz. Olamayız da. Ama ne var; Kürtleri sorun "olarak" gören zihniyet var. O da; "özgürlüğü" prangalaşandır. Anadilde eğitim. Kültürel eşitlik. Ve kimlik tanımı. Beri yanda; İnanç hürriyeti. Simgesi Başörtü. Diğer alanda; Aleviler. Ve diğer "kültürel" farklılık. Hepsinin ortak; "talep ve beklentisi" nedir? Korku, endişe, kaygı, huzursuzluk ve şiddet atmosferinden kurtulup; "Özgürlüğü" kucaklamak. Özetle; "özgürlük" istiyor.
* * *
Peki; Asimilasyon aktörleri ne diyor? Kürtlerin Anadilde eğitim talebine dedikleri; "Ülke bölünür?" İnanç ve Başörtüsüne serbestlik isteyene dedikleri; "Olmaz. Laikliğe karşı bir tuzak. Rejim değişir." Kültürel farklılıkların "özgürlük" istemine ise; "Nasıl olur? Ülke Türk kültürüyle var olmuştur?" Anlayacağınız; Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar hep "kendi korkularımızı" inşa etmişizdir. Bir türlü; "At gözlüğüyle" hadiselerimize bakmaktan kurtulmayıp, "çıplak ve geniş bir bakış" sergilemiş değiliz. Hatırlarsanız; İki yıl önce Türkiye'de "umutları" yeşerten bir açılım rüzgârı esti. Artık korkular "bitecek?" diye! Peki, bugün; nerde açılım denilen "umut" maalesef, tar-ü mar. Bilakis; "saçılım" var.
* * *
Eee. Fikir de, zikir de, sirayette bu eksende yol buluyorsa. Bu toplum "mahkûmu" olduğu gerilimin bulanık havasında, "özgürlük" yolunu bulması hayli zor olur. Çünkü; Özgür toplumlarda "ikilem" yoktur. Ne yazık ki; Bizim ülkemiz de "ikilem" virüs misali her alana sirayet etmiş vaziyette. Özet bir ifadeyle; Siz bir taraftan eline silah alıp dağa çıkana sesleneceksin; "silahı bırak gel düz ovaya siyaset yap" diyeceksin. Sonra da; Halkın seçtiği ve eline silah almayan siyasileri topyekûn içeri tıkayacaksın! "Tavşana kaç, taziye tut" tezgâhı gibi. Bu ikilemin ihtiva ettiği toplumda siz nasıl; Özgürlüğün meyvesi olan huzuru, güveni, istikrarı, kardeşliği ve barışı görebilir misiniz? Mümkün mü?
* * *
Boşuna Ustad ifade etmiyor; "En büyük tahribat, ikilemdir" diye. Evet; Yarım doktor candan, Yarım imam dinden eder misali; Hal-i pür melalimiz orta. Ne zaman ki; Korkunun panzehiri olan "Özgürlüğü" herkes için istemeye kalkarsak. Korkmadan "avazımızın" çıktığı kadar, çığlık çığlığa seslendirirsek. O zaman; Biz korkuların, endişelerin, şiddetin, huzursuzluğun "çemberinden" çıkarız. Özgürlüğün; "kardeşlik" duygusuyla barışı kucaklarız! Doğru olan bu!