Önceki gece, Geç saatlerde elimde televizyonun kumandası, "kanal gezintisi" yapıyorum! Malum, Kanal bolluğu mecburi "zapingle" kendine uygun program açısından seyir gerekli. Uzun bir turlamanın, Seyr-ü seferinden sonra takıldım, TRT Habere! Ekranda; "Kozmik" oda yazıyor. Zaten "ismi" bile, merak uyandıran cinsten olduğu için; durdum. Sunucu Rıdvan Memi'nin konuğu, Eski Parlamenter Mehmet Elkatmış. Yani, Meşhur Meclis Susurluk Komisyonu Başkanı...
* * *
Bildiğiniz gibi; Susurluk "hadisesi" ve ortaya dökülen kirli tablo, Türkiye'nin derin yüzünün, ilk maskesinin düşürülmesiydi. Zaten; Maskenin berisi getirilmediği için, ülke ve millet yıllarca "derin" yapılarla boğuştu. Siyaset, Mafya, Ve Devlet "üçgenli" doku... Ki bilahare, Bu üçlüye diğer "önemli" aktörler dâhil olunca, "kirli işkembe" daha bir büyüdü. Neyse! Programa pür dikkat kesilerek, takip etmeye başladım. Sohbetin kurgusu; Her ne kadar "Susurluk" üzerine inşa ediliyorduysa da, detay JİTEM ve Faili Meçhul Cinayetler. Ve, Son günlerde "ifadeleriyle" hayli konuşulan ve tartışılan JİTEM kurucusu Albay Arif Doğan'dı.
* * *
Hayli izledim. Tabi, Elkatmışın biraz da "sansürlenen" sorulara verdiği cevapları da, not aldım. Sahi, Sizler izleme olanağı buldunuz mu? İzlemediğinizi düşünerek, Paylaşılması ve bilgilenilmesi gerektiği noktasında fikir oluştuğu için; notları sizinle hasb-i hal etmek istiyorum. Çünkü; Elkatmış'ın "anlattıkları" ve hadisenin özü, Bölgemizi. Ve pek tabi ki, Diyarbakır'la alakalı. Kürt meselesinin, "iç dünyasıyla" ilişkili olması nedeniyle, soru ve cevap eksenli "bilgiye" vakıf olmak gerekir. Anlatımları, Fikir eleğine aldığımda. Ki Elkatmışla aynı minvalde düşünce ortaya koyarak. "Bu ülkede, olup biten, meşru-gayri meşru her yapıdan MGK'nın haberi var..." diye. Özelliklende, Susurluk'ta deşifre olan Mehmet Ağarla alakalı "yapıya", MGKnın hayli, karar icra ettiği.
* * *
Her zaman ifade ettiğimiz gibi; Eğer Türkiye "yarınlarının" salih-i selametini güvence altına almak istiyorsa. Demokrasiyi, İnsan haklarını, Özgürlükleri, Eşitlik ve hakları, Kimlik özgürlükleri noktasında, "çağdaş" yapıyı benimseme gayreti içerisinde bulunuyorsa... Öncelikle; Güneydoğu'nun "iç yüzünün" resmi olan, Susurluğu ve dönemini "deşifre" etmelidir. Şemdinli "davası" ki ketum kaldı. Bölgenin; 1991 yılından başlayıp. Hatta 1984'ten başlayıp, 2000 yıllarına kadar... Yani; Geçmişle "şeffaf" ve hukuksal ölçekte, engelsiz, tarafsız ve objektif, vicdanları rahatlatan... Devlet sırrı, Kozmik oda karanlığına "düşmeden", yüzleşmelidir. Ve araştırmalıdır. Öyle, Yargı müdahalesi. Ya da, Meclis Araştırma komisyonları gibi "araştır" ama Meclis gündemine getirme. Bırak, Kozmik odada kalsın mantığı ve siyasetiyle değil.
* * *
Çünkü; Bu ülkede "ne halt edilmişse", başlar bilmiştir. Bilmektedir. Zaten;
Elkatmış'ın vurgu yaptığı nokta da "Başların" her şeyden haberdar olması. Ama, Hep "sağırları" oynamalarından dolayıdır, gerçekler "sumen altı" oluşu. Arif Doğan anlatıyor. Abdulkadir Aygan söylüyor. Ama ne var ki; Olup bitene karşı, MGK'nın notları bir şey söylemiyor. Galibe herkesin hemfikir olduğu çıkmaz sokak burası. Neyse! İsterseniz, Sözü fazla uzatmadan Elkatmış'ın sorulara verdiği yanıtları, "soru-cevap" şeklinde hep birlikte, irdeleyelim. Bakalım; Karanlık geçmişin "müsebbipleri" kimler ya da kimler olabileceği, kanısı.
KOZMİK ODA'DA ELKATMIŞ!
'Siz Mehmet Ağarın komisyonda "Ne yaptıysam Milli Güvenlik Kurulu kararları doğrultusunda yaptım. Devletin politikalarını, Milli Güvenlik Kurulu'nun kararlarını uyguladım' dediğini aktarıyorsunuz' sorusuyla başlayalım.
Elkatmış; "Evet, burada Sayın Ağar'ın o ifadesi... Doğru, aynen var.16 Ocak 97'de verdiği ifadenin 19. ve 20. sayfalarında... Şimdi ben sordum dedim ki, işte burada diyor, sizin MGK'na PKK ile mücadele konusunda iki maddelik bir teklif sunduğunuz söyleniyor. 'Teröre terörle karşılık vermek' gibi... Bir plan, işte ne yapıyorlar, Sayın Ağar diyor ki ifadesinde: "Bu herkesin genel fikriydi zaten o dönemlerde. PKK'nın her türlü finans desteğini, maddi desteğini kesmek önemli. Zaten bu tür terörist faaliyetler en önemli unsurlardan birisi" diyor. "Ve sadece iki madde falan değil, daha fazla tedbirler kararlaştırılmıştı o zaman, bunlar da uygulanmıştır tabii." diyor.
*Bunlar MGK kararı mı, sözünü ettiği kararlar?
Evet, kendisinin ifadesi öyle. Onun üzerine MGK'ya yazı yazdım. Burada size onun tarihini de verebilirim. Yazıyı da göstereyim. Dedik ki, "MGK tarafından, devlet içerisinde mevcut ve devlet nüfusunu kullanarak mafya, çete gibi suç örgütü kuran gruplarla ilgili olarak bir çalışma yapılıp yapılmadığının... Yapıldıysa çalışmalarınızın neticesinde oluşan raporların, kararların bir suretinin raporumuzun yazılma süresinin çok kısa olduğu göz önünde bulundurularak çok acele gönderilmesi hususunu rica ederim." 12.03.1997'de. Buna hiç cevap gelmedi.
* * *
*Evet ya da hayır, herhangi bir cevap gelmedi mi?
Hiç cevap gelmedi.
* Peki, Kanaatiniz nedir?
Evet ortada yani, her şey ortada. Yani MGK her türlü kararı alıyor! Desin "yoktur" diye, ama yok! Bugüne kadar bunun cevabını ben alamadım. * Arif Doğan'ın, "10 bin kişilik sivillerden oluşan çekirdek Jitem iddiası size inandırıcı geliyor mu?"
"İnandırıcı gelmiyor. Böyle bir cinayet şebekesinin, böyle büyük faili meçhul olaylara giren 10 bin kişilik bir ordu gibi olması mümkündür. Daha bir dar çerçevede olur, bunlarda bellidir. Kimlerdir bunlar; bir kısım asker kişilerdir veya Arif Doğan gibi, Cem Ersever gibi bunlar gibi. Onun dışında itirafçılar esas tetikçileri de, itirafçıları da tetikçi olarak kullanmışlardır. 10 bin kişilik bir şey diyor böyle bir gizli vurucu güç, terör olaylarına meydana getiren gasp, adam kaçırma, fidye gibi, adam öldürme gibi işlere bulaşan 10 bin kişiyle olmaz. Bu daha dar bir kadro içerisinde olabilir. Zaten ondan dolayı gizli kalmıştır şimdiye kadar bu faaliyetler,"
* * *
*Bunu niye yapıyor, bu bir perdeleme operasyonu mu?
Tabii perdeleme, olayları tamamen bir yere kanalize etme, bir derecede örtbas etme yani bir parçayı kurtarmak, küçük bir parça haline getirmek istiyor, büyük parçayı kurtarmak istiyor. Birde kendine olağanüstü bir güç veriyor, bu sayede bir rant. Bir yerden de belki güdülüyor, belli taktikler veriliyor böyle söylemesi isteniyor. Yani ben Arif Doğan'ın sözlerini pek doğru, gerçekçi bulmuyorum. Bir arka planı var diye düşünüyorum bunun. Perdelemekte buna dâhil.
* * *
*Teoman Koman Jitem adı ile cinayetler işlendiğini kabul etti ama Jandarma olamaz dedi?
"Şimdi bütün bunlardan komutanlığın haberinin olmadığını düşünmek hiç mümkün değil. Nitekim, Teoman Koman bize komisyonumuza verdiği 25 Şubat 1997 tarihli yazısında da şöyle diyor; "Jandarma Genel Komutanı'yla ilişkisi olmayan, teşkilatı tanımayan bazı şahıs ve kaynaklarca hakkında cinayet, adam kaçırma, fidye alma, çete kurma ve benzeri suç iddiaları öne sürerek Jitem adıyla Jandarma Teşkilatı'na izafe eden böyle bir örgütün, Jandarma Teşkilatı'nda bulunması mümkün değildir" diyor. Yani bunlar oluyor diyor. Peki, jandarmanın görevi ne, bunlarla ilgili bilgi sahibiyse bunların üstüne gitmesi gerekmez mi sorumlu bir kişi olarak? Evet, gitmesi gerekir ama gidilmiyor yani var çünkü olmayan bir şey değil. Jitem, 35 kişinin bir araya gelip de kendiliğinden kurmuş, bir çete, mafya filan değil ki, devletin içerisinde devlet görevlileri tarafından kurulan sevk ve idare edilen kurum..."
*Faili meçhul cinayetlerin sayısı onbinlerin üzerindedir. Size göre rakamlar kaç olabilir?
"Güneydoğu'daki bir takım faili meçhul cinayetlerdeki bunlar rakamla öyle 100, 200, 500 falan değil. 19. dönemde TBMM'de kurulan faili meçhul cinayetler komisyonu ki, raporu burada. Ondaki tespitler 1000 civarında, 900 küsurdu. Bunların çok çok üzerinde rakamlar. 20 bin diyen de var. Ama bu ortalama 10 binin üzerinde. Bu da çok korkunç bir rakam."