Malumunuz üzre; Perşembe günü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü Diyarbakır ahalisi olarak ağırlayacağız! Heyecanla bekliyoruz. Her ne kadar; Geliş zamanlaması önceden programlanmışsa da süreç açısından, zaman ve gelişmelerin yarattığı kritik bir atmosferde geliyor. Çünkü; BDP ve DTK'nin gündeme taşıdığı "Demokratik Özerklik" ve "iki dilli hayat" hayli hareketli bir tartışma icra ediyor. Şu an için; Siyasi alanın gerek muhalefet ve gerekse iktidar cephesinde konuşulan "en sıcak" gündem maddelerini ihtiva ediyor bunlar. Gül'ün; Diyarbakır'a ilişkin iki günlük gezisi bu gölgede yapılacağı için; derin manalar yükleniyor. O nedenle; Gül'ün gezisi ülke, millet ve bölge açısından "hassasiyet" içerdiği gibi büyük önem ihtiva etmektedir. Evet! Gül yılın en son iki gününü, Diyarbakır'da geçirecek.
* * *
Hatırlarsanız; Cumhurbaşkanı Gül en son Diyarbakır'a 3 yıl önce Eylül ayında gelmişti. Bu demektir ki; Gül Cumhurbaşkanı olarak, ikinci kez geliyor. O gün; Toplumun ve bölgenin tüm katmanları "önem" içeren gezisinden çok şey bekliyordu. Özellikle de; Kürt sorununun çözümü noktasında neler söyleyecek. Vaatleri ne olacak, beklentilere cevap verebilecek mi? Birçok; Kentin kanaat önderi ile kurumlar ve sivil toplum örgütleri kendi alanlarında "fikir icra" eden raporlar sundu. Çözüme; Olabilecek bir hamlede bu fikirler "yol haritası" olabilir babında. Biz; Söz Gazetesi olarak da, "sorunları" içeren ve çözüme yönelik atılacak adımları öneren bir raporla, şöyle demiştik. "Barış, artık uzak değil"
* * *
Ki, Bu gezi sonrasında Gül'ün Kürt sorunuyla alakalı "duyguları ve vicdani" yapıyı öne çıkaran mesajlar ardı ardına geldi. İki yıl önce; Özellikle yurtdışı seyahatine çıkarken, ülkenin iç siyasetinde hayli tartışılan ve umut ihtiva eden bir söylemi oldu. Birçok kesim tarafından; "Milat" denilebilinecek bir başkomutan çıkışı olarak değerlendirildi. Kürt sorununun çözümünde; "İyi şeyler olacak, Türkiye'nin bir numaralı sorunu çözülmeli" demişti. Siyasal iktidar da; "Demokratik Açılım" adını verdiği bir siyasi süreç başlattı. Her ne kadar; Tatminkâr olunmayan bir gelişme aktifliği olduğu tartışması vaki ise de; "Kürt sorunu" şuan en konuşulması dahi akla gelmeyen bir yapıda, mülahaza ediliyor oluşu, önemli mesafedir. Sorunun; Muhatapları. Ve de; Çözüm taraftarları açısından.
* * *
Şunu ifade edebilirim ki; Kürt sorunuyla alakalı solunan hava, hep sancılar içerdi. Kamuoyu; Yani halk mevzu üzerine "el güçlendiren" bir aktiflik gösterirken. Taraflar; Ne yazık ki "gel-git" icra ettiklerinden dolayı, biri diğerinin elini güçlendirmeye gitmedi. PKK, BDP'nin "elini". BDP, AK Parti'nin "elini", PKK ve BDP, Hükümetin "elini", Hükümet ve AK Parti, PKK ve BDP'nin "elini" güçlendirmedi. Karşılıklı, Kaçak güreşme ve salvolarla "barış elini" güçlendirmeyerek, aba altında sopa gösterici bir süreci işletti. Bilemiyorum; Siyasi bir taktik mi, yoksa "siyasi kaygılardan mı" kaynaklı pek kestiremiyorum.
* * *
Ancak, Dediğim gibi, bugün eğer "Demokratik Özerklik" ve "iki dilli" hayatı tartışıyorsak. Birbirimize, Ölüm kuyuları kazmadan, elleri tetiğe götürmeyip, silaha sarılmadan konuşuyorsak. Bu, Ülkenin ve milletin "demokrasi" açısından giderek zenginlik ve kazanım sahibi olduğunu gösteriyor. Yani; "ümit" varız! Dönem, kritik. Mevzu çok hassas. O nedenle, Herkesin "Barış" dilini ortak bir uzlaşı aracı olarak görüp öyle konuşmalı. Mesela; Şu 48 saat içerisinde "AK Parti ve BDP" ekseninde gelişen siyasi tartışma pek doğru bir mecrayı işaret etmiyor. Şöyle ki; Oluşan atmosfer "pusuda" bekleyen kurtların işine geliyor. Ki, önceki gece gördük. İstanbul'da, Cem Evine saldırı ve ardından da Vanlıların bulunduğu mekanların taşlanması. Amaç; "Etnik" çatışmayı körüklemenin yansıra, "sünni-alevi" çatışması yaratmak. Ve gelinen "barışa" bir adım kalınan süreci, baltalamak. Yeniden çatışma, yeniden kan ve gözyaşı aksın diye.
* * *
İşte, İcra olunan bu zaman noktasında Gül Diyarbakır'a geliyor. İnanıyorum ki; Üç yıl öncekinden daha "misafirperver" bir duruş sergileyeceğimiz gibi; "meramımızı da" en demokratik noktada anlatacağımızı umuyorum. Evet, Gül ne diyecek? Ve bizler de ne isteyeceğiz. Gerçi, gelişlerine iki gün var. Ama hafta sonundan beridir; hayli tartışılan bir mevzu! Güle ne söylenecek, Gül'den ne beklenecek diye! Ve tabi ki, Gül ne diyecek? Baro Başkanı Emin Aktar beklentisini şöyle aktardı; "Bütün ülkeyi kucaklayacak mesajlar vermeli. Herkesi ziyaret etsin, dilek bu..." Buarada; Geziyi BDP ve DTK bir hayli önemsiyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de, heyecan içerisinde. Cumhurbaşkanı, Belediye'yi ziyaret edebilecek mi noktasında. Kent Konseyi'nin dün değerlendirme toplantısı vardı. Sözcü Medeni Alpkaya Cumhurbaşkanı Gül'den talepleri ve randevu istekleri var. Eğer; Görüşme sağlanır ise, BDP elinde bulunan "Demokratik Özerklik" taleplerini içeren raporu sunacak.
* * *
Gezi iki gün! Mutlaka, "dikkate" değer görülecek. Ve görülmeli. Programa göre, Gül STK'ların yanısıra, Valilikçe de hazırlanan "değerlendirmeleri" dinleyecek! Ve tabi ki; Cuma günü, Cuma namazını Diyarbakır ahalisiyle birlikte kılacak. Devlet büyüklerinin gezileri önemli, Ancak "sihirli değnek" olarak da görmek ve bu yönde "ağır yük" bindirmek, üzerine umutlar inşa etmek yanlış. Buarada, Gül'ün Diyarbakır'a geleceği günlerde Başbakan Erdoğan da Irak'ta olacak. İki gezisi, Bu pencereden de okumak lazım, getirisi-götürüsü nedir diye, zamanlama açısından? Neyse! Daha iki gün var, konuşup-tartışacağız!