KRİZ ÇÖZÜLMEDİ!
Eklenme: 5/22/2009 12:00:00 AM

DTP'lilerin ifade krizi ne alemde derseniz? Dağınık. Henüz aşılmış değil. Aşılacak ve çözüm 'getirecek' bir durum da şuan için gözükmüyor. Zaman da 'tükeniyor! Meclis 'çıkmazda'. Anlayacağınız yargıyla karşı karşıya. İfadeye çağrılan DTP'liler 'gitmemekte' kararlı. Ki bunu da her platformda çekinmeden dile getiriyorlar. 'İfade vermeyeceğiz. Zorla götürülsek de, susma hakkımızı kullanacağız' diye. Gerekçeleri. Dokunulmazlık varsa herkes için vardır. Yoksa herkes için yoktur. Birine var, ötekine yok. Ne Anayasaya, ne hukuka, ne de Meclis'in 'varlığına' uymaz. Eşitlik şart.

***

Evet. Çıkmaz sokak. Nasıl aşılacak bilemiyorum. 1994'teki 'sendrom' yaşanacak mı, yaşanmayacak mı? Kestirmek mümkün değil. Her ne kadar; İçişleri Bakanı Beşir Atalay 'geçmişteki görüntüler' yaşanmaz dediyse de. Türkiye 'her an her şey olabilir' ülkesi olması münasebetiyle; 'her şey olabilir'! Aslında ifadeye çağrılan DTP'li Milletvekili sayısı 5'le sınırlı değil. Yani salt Selahattin Demirtaş, Emine Ayna, Fatma Kurtulan, Aysel Tuğluk ve Sabahat Tuncel'e münhasır değil. Parti Genel Başkanları Ahmet Türk te var. Ankara 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi, ifade vermesi için Türk'e iki kez çağrıda bulunmuş, ancak intikal etmemiş.

***

26 Mayıs'ta davanın yeni duruşması var. Bu duruşmaya da gitmemesi durumunda Ahmet Türk'e de 'polis zoruyla' getirilme kararı çıkabilir. Tabi Meclis Başkanlığı mevcut krizi çözse dahi, yeni krizler de kapıda yok değil. Zira zorla ifadeye getirilmesi istenen Tuğluk hakkında başka davalar da bulunuyor. Tuğluk'un bu davalarda hala ifadesi alınmış değil. Hukukçulara göre, polis zoruyla götürülmesi noktasına gelmeden Meclis krizi çözmeye çalışsa da 'arkası' dağınık. Şöyle ki suçlamalar terör kapsamında olması nedeniyle Özel Yetkili Başsavcıvekilliği zorla getirme kararını elden 'polise verebilir'. Bu durum 'hukuki' olur mu? Bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki; 'Türkiye' krizlerden bir türlü kurtulamıyor. Kurtulamadığı için de; 'demokrasiye' güven ve kazanç sağlayamıyor. Sonuç itibariyle, 'ifade' krizinde önümüzdeki hafta bir hayli çetin geçecek. Bekleyip göreceğiz 'sonucun' nereye varacağını. Demokrasinin ve eşitliğin 'kazanması' hepimizin temennisidir.

***

BARIŞA KATKI!

Büyükşehir Belediyesinin 'kahvaltısı' basın toplantısı. Baydemir kameraların karşısında. 9. Kültür ve Sanat Festivali'nin detaylarını açıkladı. Biz de davetliydik. Ancak; 'kongremiz' olması münasebetiyle katılmadı. Haberi ve oradaki atmosferi arkadaşlardan aldım. Baydemir, 'Ülkede' esen barış, kardeşlik hoşgörü ve 'çözüm' havasına; 'Festival katkı' sunar mesajını verirken, şu sloganları kullanmış. 'Şimdi festival zamanı. Şimdi barış zamanı. Şimdi Diyalog zamanı. Şimdi farklı kültür ve çeşitliliklerimizle buluşma zamanı. Ve temennisi var; 'İç barış ve huzura katkı sunsun istiyoruz'!

***

Baydemir'e Gül'ün 'Tarihi bir fırsat' sözü de hatırlatıldı. 'Cumhurbaşkanlığı kurumu bana göre hakem kurumu, mekanizmasıdır. Kürt sorununda bugüne kadar yıpranmamış bir kurum olduğuna inanıyorum. Bir rol bir çaba gösterilebileceğine inanıyorum. Teferruatları nedir bilmiyorum, temennim, her insanımız gibi her yurttaşımız gibi, Kürt sorunu hemen, derhal çözülmelidir. Yine acil olarak ölümlerin durdurulması gerekir. Bunun önüne geçilmelidir. Diyalogla, istişareyle, ortak akılla aşılabilecek süreçlerdir. İyimser olmamız, katkı sunmamız gerekir. Herkes bulunduğu zeminde katkı sunabilir' Evet. 'Şimdi barış zamanı'. Şimdi 'sevinç ve kardeşlik' zamanı. Bu sözleri 'şarkının' melodileri gibi hep 'ağzımızdan' ve yüreğimizden eksilmeden ifade edebilelim. Onun için de bu coğrafyada birinci sınıf bir 'demokrasi' işlem görmeli. Birinci sınıf 'hukuk' icra edilmeli. Birinci sınıf 'eşitlik ve kardeşlik' duygusu enjekte edilmeli. Ötekileştirme 'cenderesine' kanmadan, tezgahlara ve körükleme senaryolarına gelmeden. 'Barışa' ama barışa herkes ama herkes 'yüreğini' ortaya koyarak; katkı sunmalıdır. Çünkü sevinçte, tasada, engeller de 'paylaştıkça' anlam taşır.

***

Milli Eğitim Lojmanları Yönetimi!

Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ndeki keyfi uygulamaları bilmeyen yoktur. Zaten 'uzun süreden' beri de yazıyoruz. Onlarca 'Müdür' yardımcısının olduğu bir kurumda keyfiyet te doğal olarak hasıl olur. Neyse! Bu seferki keyfiyet, Lojman yönetimine ilişkin bir keyfiyet. Yenişehir İlçesi İç Ofis Milli Eğitim Lojmanı sakinlerinden gelen bir şikayet. Bugüne kadar 'çalmadık kapı, başvurmadık' merci kalmadığı için. Son çare olarak; 'mevzuuyu' benimle paylaşmada bulunmuşlar.

***

İsmi bende saklı olan Lojmanın Bina Yöneticisi Öğretmen. 'Bina yöneticiliği' görevini keyfiyetine göre yapıyormuş. Her ay periyodik olarak, 'bina masrafları, elektrik-su faturaları' ilana çıkarmıyor. Yani bina girişine asmakta, lojman sakinlerinin görebilmesinden de 'imtina' ediyormuş. Toplam 50 dairenin bulunduğu lojmanın 'gelir-gideri' sır gibi saklı tutulduğu gibi. Son olarak binaya takılan 'Kapı otomatiği' sisteminin faturası daire başına 80 TL'ye mal edilmiş. Anlayacağınız, lojman sakinlerinin 'kafası' Bina yöneticisi öğretmenin 'keyfiyetinden' dolayı karışık. Her şeyin net olmasını istiyor?

***

Burda Bina Yöneticisine bir suçlama. Ya da 'şaibe' altında tutma gibi bir niyetin olmadığını görüyorum. Bina sakinlerinin 'tek istekleri' ve beklentileri 'yönetimin' şeffaflığı. Gelir-giderin 'alenileşmesidir'! İnanıyorum ki; 'buraya' kadar ulaşan bina sakinlerinin şikayetini. Ve 'şeffaflık' istekleri. Sorunun muhatabı olan Bina Yöneticisi zat-ı muhterem gerekli hassasiyeti gösterir. Resmi kuruma ait lojmanda 'keyfiyetin' değil, şeffaflığın olması gerektiğine önem verir. Evet. Lojman sakinlerinin; 'Bunca işinizin arasında bu soruna eğilip takipçisi olursanız seviniriz'. Sözü üzerine biz de, 'böylesi önemli tarihi fırsatların' geliştiği bir zaman diliminde, 'isteklerini'. Dile getirip, buraya sıkıştırabildiğimizden dolayı sevinçliyiz. Bekleyip göreceğiz, 'keyfiyetin' son bulduğunu. Hayırlı Cumalar.