Ne yazık ki; travma geçirten hadiselerimiz bitmiyor
Sorun biliniyor, yaşanılıyor, çözüm isteniliyor..
Ama velakin; icranın başındakiler değişmez kurallarıyla üç maymun kodundan boş vermişlikten çıkmıyorlar
İnsan der demez; isyankar hale getiriliyor!?..
Bakınız!..
15 Kasımda ülke sathında olduğu gibi, Diyarbakırımızda da Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı-(EKPSS) yapıldı..
Gaye; engelli vatandaşlarımızı, istihdam etmek, kamuda kadrolu personel olarak, çalıştırabilmek
Üretime katmak..
***
Lakin, sınav gibi yaşamın her kulvarında engellerle karşılaşan Engelliler, girecekleri sınava dahi, giremez haldeler..
çünkü, girecekleri sınav binası engellilere geçit vermiyor..
Ne engelli rampası, ne engelli asansörü, ne de engelliye uzatılacak yardım eliyle, sınav salonuna götürecek, görevli!
İşte bu çarpık yönetim ve zihniyete Silvan Engelliler Derneği Başkanı Hasan Yurtken, kendisinin de katılacağı sınavda karşılaştığı engellere yetti diyerek, protestoda bulundu..
Okul bahçesinde sınav giriş belgesini yırtarak protesto ediyorum dedi..
Engelli sınavı yapılacak, ama Silvanda engelli dostu diye bir bina olmayacak
Yazıklar olsun!...
***
Gerçek şudur ki!..
Engellilere, hayat kadar, bizlerin, sokağın ve tabi ki devlet-i aliyenin oluşturduğu engeller vahim bir engelli zihniyetin ne kadar, yıkıcı bir şekilde hala diri olduğunu gösteriyor..
Hele ki bu çağda, hele de çağdaş, medeni, teknoloji, uzay, bir dizi kelimeleri sıralayan yaşam kolaylıkları vaki iken!..
Resmi bir veri!
Ülkemizde nüfusun yüzde 12.29unu engelliler oluşturuyor
Ki bu rakam mevcut nüfusun 10 milyonuna tekabül ediyor..
Her 8 kişiden biri engelli..
Ki, her sağlam kişi de bir engelli adayı!
İşte bu nüfusun, yukarıdaki hadiseyle, kamuda ve sosyal alanda pek görülmediklerini görüyoruz!
***
2007de bir yasa çıkarıldı..
Denildi ki, 2012 yılına kadar, kamu dahil, tüm yapılar engelli vatandaşlara göre, donatılacak, dizayn edilecek
Sonra bu tarih 2016ya kadar da uzatıldı..
Şimdi tarih, 2020..
Ancak, engellilerin ulaşabilecek yapı oranı yüzde 30a bile ulaşmıyor..
Yüzde 70i engelliye engel!?..
Engelli vatandaş; merhamet istemiyor..
Kendisine acınılmasını istemiyor..
Ne istiyor; bir birey gibi topluma karışmak, aynı mekanı paylaşmak, toplumsal hayatın içerisinde yer alıp, kendi gücüyle var olmanın gayretiyle ayakta durmak istiyor..
Ama yok!
İşte caddelerimiz..
İşte kaldırımlarımız..
İşte sokaklarımız..
Toplu taşıt araçlarımız..
Kamu binalarımız
Hele ki, şu üst ve alt geçitlerimiz!..
Ki buralar, engelliler kadar, yaşlıların, hamilelerin, romatizmalı hastaların, yükseklik korkusu olanların, bebek arabası ile sokağa çıkan annelerin korku tünelleri gibi
Gelişi güzel park edilmiş araçlar!..
çökmüş, bozulmuş, döşenen kilitli taşların uygunsuzluğu, kaldırımlardaki ayaklı panoların her işyerinin önünde korkuluk gibi konulması, direklere asılı çöp kutuları Hele ki, kaygan zemin kullanılan işletmeler..
Kısacası, say say bitmez engellilerin hayatını, çözümlenmeyen engellerle cehenneme çevirme hal-i isyan ettiriyor..
***
İki hafta öncesini hatırlatırsam!?.
Öyle ya, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü
O gün, tüm bu engellilerin hayatını yaşanılmaz kılan etkenlerin sorumlularının, medyatik düzenleme ve etkinliklerde sergiledikleri tutum, ağızlarından dökülen çözüme dair, ifadelere dönüp, hiç de doğruları söylemiyor musun diyecektim! Ama bizde de galiba bir arıza-i durum var ki, Silvanlı Yurtkenin isyanıyla, vaziyet aldık.. Yoksa, biz de uyku kodunda olurduk..
***
Velhasıl!.. Engelli vatandaşlarımızdan yükselen engelleri bari siz yaratmayın sesine, ilgili ve yetkili zevat sessiz kalma!..
Kulak ver
***
YALANIN VE İNKARIN RACONU!!..
Fi tarihinde bir okurum!..
Yahu, yalanın da, inkarın da bir raconu olması gerekir..
Maalesef, siyasette, hele ki muhalefet partilerinde, ne racon kalmış, ne de bir sınır!
Vahşi bir sınırsızlık hakim!
İşte; Gizli Anayasa görüşmesi!..
Yahu, Anayasa yapmak, istişarede bulunmak, tartışmak..
Her fikrin, içerisinde yer alacağı bir çalıştay gerçekleştirmek..
Ötesi, bir mektuba da döktürmek!
***
Hiçbir şekilde; ayıp değil..
Bilakis, takdir edilecek..
İşte ülke için, millet için, her ne kadar içerik salih amel içermiyorsa da; bari bunlar iş yapıyor, noktasında düşünce hasıl olur!
Ki ortada, bir suç yok.?
Ne de; Anayasayı, tağyir, tebdil, ilga gibi bir hal-i durum da yok!
Ama görüyoruz ki!..
Yapılan bir iş var, lakin saklı tutuluyor..
İnkar ediliyor..
Konuşana da, yalan söylüyorsun deniliyor..
***
Bir utanmazlık var bu işte..
Vaziyete söylenecek bir söz kalıyor..
Bari bunda bir raconunuz olsun bu..
***
M. M. T.
Üç harfin açılımı mı!?..
Hala mı, bilmiş-öğrenmiş değiliz!
Maalesef
10 ayı geride bıraktık, lakin bu üç harfin açılımına hala da, fransız durumdayız.. Bilmiyoruz..
Görmedik..
Duymadık!
***
Algılamada, bir arıza-i durum var?.. yoksa, insanlar patır patır ölürken hastaneler tıklım tıklım dolarken, ülkeler, devletler, yönetimler, dünya büyük bir travma yaşarken; biz üç harfi öğrenemedik..
***
Aslında çok basit!
Birinci M.. Maske..
İkinci M.. Mesafe..
T ise.. Temizlik..
Hepsi bu!..
Bu üç harfin kuralına ne kadar uyarsak..
çevremizi ne kadar uyarırsak..
Hassasiyetimizi de elden bırakmaz isek!..
Ne ölümler, hastalanmalarla yüz yüze geliriz!
***
Ve tabi ki günlük yaşamımıza da yasaklar ve kısıtlamalar, gelir!
İşte, hafta sonu gelen yasaklar ve kısıtlamalar..
Müsebbip kim; ben, sen, o, biz, siz, onlar..
***
Dün dedim ki!.?
Ülke ve millet olarak; her gün artık İzmir depremindeki insan kaybımız kadar, kayıplar veriyoruz!..
Önceki gün; 103tü
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Başarı odur ki, seni sevmeyen herkesin üzülmesi-hayıflanmasıdır..