Sürecin. Seçimin. çözümün. Ülkenin.
Ve Milletin hal-i vaziyet süreci!
Nasıl mı geçiyor; malumunuz!
Tekrara gerek var mı?
Klişeleşmiş olacak, altı çizili sözcük.
Hal-i lem ortada.
Evet; Görünen köy kılavuz istemez!
***
Atmosfer fulü ise de.
Sürecin seyri,
Hadiselerin hedefi,
Kumpasların, şer yapıların "işbirliği" gayet net ve basit işliyor!
Şu bir hakikat!
çok yönlü "psikolojik" bir harekt var.
Tabi bunu salt; Hükümet-Paralel yapı çatışması değil...
Ya da, Erdoğan-Gülen kavgası olarak görmemek gerekir.
Basit bir çekişme yok!
***
çünkü
CIA. MOSSAD KGB. BND. GSD. VEVAK. GİS.
Gibi daha nice "işbirliği" yapan ülkelerin istihbarat örgütleri var.
Yani. Ciddi bir kuşatma söz konusu!
İç-dış "satılmışların" çöreklenmiş halleri.
Tabiri caizse; "devletin, hükümetin ve milletin".
Yekn vaziyette; "iliğine" kadar sinmiş.
***
İşte sinsi kasetler,
İşte illegal kayıtlar,
İşte iddialar ve fezlekeleri.
İşte tabeler!
Hepsi, bini bir para misali enva-i senaryoya sahip
Öyle ki.
Gün değil saat başı; "tekrarı" var!
Bakın, sadece son üç ay içerisinde yaşanılanlar.
Yani 17 Aralık'la bugüne!
Neler yaşamadık. Üç yıla sığdırılabilinecek, "kaotik" gelişmeler yaşandı.
***
Vesayetin,
Paralelin,
Küresel yapının,
Ve yukarıda sıraladığım; "güçlerin" kumpasları sayesinde!
Yüzleşiyoruz. Yaşıyoruz ve anlamaya çalışıyoruz!
Temel hedef nedir diye?
Aslında, net ve basit bir görüntüye sahip.
Yeter ki; "halis" niyetle bakılsın.
***
Bakınız.
Bitip tükenmek bilmeyen yasadışlık!
Sosyal medya taarruzu.
Sesli. Görüntülü "inlik" içeren servislerin temel hedefi şu.
Siyaseti,
Erdoğan'ı,
Hükümeti,
İlk aşamada "itibarsızlaştırarak" alaşağı etmek!
Bunun için de, milletin frekansını bozup, 30 Mart'ta "yenilgi" yaratmak.
***
Sonra mı;
Genel seçimleri,
Cumhurbaşkanlığı seçimi,
Bir de Anayasa referandumu.
Bunları. Yekuniyetle "kendi vesayetlerine" almak.
Sandıkla değil, Demokrasiyle hiç değil.
Farklı, çağın nimetleriyle buluşturup alaşağı etmek!
***
Milletin frekansını bozmak.
Başbakan'a bel altı vurmak.
Böylece onu da, söylem ve tavırlarıyla "raydan" çıkarmak.
Saldırganlaştırıp; "biz demiştiye" getirme gayretindedirler.
Şablon bu.
***
Ama sinmeyen,
Direnci kırılmayan,
Ya sabır diyen, dik duruşla karşı duran bir Başbakan var!
Zaten, bundan dolayıdır ki, "kumpasları" sonuçsuz çıkıyor.
çıktıkça da haydutlaşıyorlar.
***
Yumruk var.
Bel altı vuruyor ama sinek ısırığı misali.
Nitekim halkta artık anladı, "hainlik ve inlik" kimden geliştiğini.
Dün de söyledim, yenileyerek ifade edeyim.
Bu saat itibariyle!
Erdoğan "sırtında" para çuvallarıyla yolda gitse.
Evinin.
Oğlunun,
Kızının kaldığı ikametgahlarda para taşsa.
TVlerin canlı yayınında, "ihale pazarlığı" yapılsa bile "kimse inanmaz".
Acaba der.
***
Hele ki, dün öğleden sonra ortaya çıkan ses kayıtları.
Ortam dinlemesi.
Tabi, geçmiştekilere benzemiyor.
Öyle, Para-pul. Yani akçeli işlerle alakalı değil.
Ülkenin "namahremine" ait dinleme!
***
Üç gün önce;
Dışişleri Bakanlığında yapılan toplantı.
Davutoğlu. Hakan Fidan, Müsteşar Feridun Sinirlioğlu.
Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler.
"Gizli ve kritik bir zirve."
Konuşulan; Suriye'deki Türk toprağı.
Yani Süleyman Şah Türbesi.
Burası Irak-Şam İslam Devleti 'IŞID" tarafından kuşatmaya alınmıştı.
Ne yapılması gerekir diye müzakere yapılıyor.
***
İçeriğine girmiyorum.
Zaten, yayın yasağı geldi.
Ama.
Dışişlerinin "inine" kadar girilmiş olması.
Böylesi; "uluslararası" stratejik önem arz edici toplantının içeriği.
'Ortam dinlemesiyle" sızdırılıyorsa!
Ki seçime 48 saat kala, sosyal medya'ya atılıyorsa.
Vay ki vay!
***
Diyeceğim.
Bütün kaleler "zapt" edilmiş.
Değilse de, "tehdit" altında.
çünkü.
Vaka vahim olduğu kadar "casusluk" faaliyeti.
Aslında; mevzuu tamamen şu sorgulamayı yaptırıyor.
***
Ülkenin.
Devletin.
Hükümetin.
Güvenliği, işleyişi, varlık nizamı bu kadar "kevgire" dönmemişti.
Saldırı her yerden.
***
Onun için.
Gün, o gündür kü.
Namusluların,
Namussuzlardan daha Cesur olma günüdür.
çünkü hal-i hazırdaki zihniyetin "ipi dışarıya" bağlı.
Be nedenle.
Kimse "millet aklıyla" alay edemez, hele ki kumpasa getiremez!
***
İşte.
Bu iğrenç furyaya lanet getirip yazıya nokta koyarken.
İstasyon meydanına, yöneliyorum.
Yanımda, Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu var.
Gazeteci meslektaşlar da.
Malum, Başbakan Erdoğan halka hitap edecek.
Hem seçimi konuşacak,
Hem çözüm sürecine değinecek,
Hem de "iğrenç kumpaslara" cevap verecek diye gittim
***
Neyse!
İstasyon meydanının atmosferini.
Gördüklerim.
Hele ki, "güvenlikten" sorumlu polislerin keyfiyeti.
Ben bilmez, merkez bilir zihniyeti.
Ve tabi ki, Diyarbakır halkı "konuşmadan" ne anladı?
Kısık ve anlaşılmaz ses tonuna rağmen!
Yani tüm rahatsızlığına rağmen Başbakan Erdoğan'ın İstasyon meydanında estirdiği; rüzgar.
Tüm bunları, yarın sizinle hasb-i hal edeceğiz!
Cumanız mübarek olsun!