Durmak yok Yola, devam!
Temkinli. Hassasiyeti yüksek Ama daha "akil" bir rotayla.
çünkü hedef barış. İnşası "kolay" değil, hele ki karşıtı savaş ise!
Öyle ya! Bir binayı. Ya da, ülkeyi. Bir-iki bombayla. Ya da, "fitne" üretici, hiziplikle "tar-ü mar" edersiniz.
Hem de, bir anda! Ama, bir binayı. Bir ülke'yi "inşa" etmeniz "ömür" alır.
***
İşte; Kürt Siyasal harekatı. Yürütülen "çözüm müzakereleri".
Gelinen, nokta itibariyle zaman buna münhasır
O nedenle, hadiseyi böyle okumak lazım.
Bakın, Suriye bir kaç yıl öncesine kadar "süt" limandı?
Mısır'da. Hatta, Irak dhil olmak üzere Lübnan da.
Ve Ortadoğu'da, sayabileceğimiz çok sayıda ülke.
Bugün; "savaşın" iliğinde.
***
Kan. Gözyaşı ve Barut kokuyor.
Yoksulluk. Sefalet. İşkence, açlık, hastalıklar.
Göçler, kaçışlar.
Ve hepsi "küçük çaplı" örgütlerin idame edildiği coğrafya haline geldi...
çünkü bir kere "barış" düşmeye görsün, her türlü, "hainlik" ikmale gelir.
Son, bir aylık zamanı okursak. Yani, Diyarbakır "merkezli" vakaları.
Türkiye savaş'ı "terk" edip, sahili selamete kavuşma noktasında, "Barışa" odaklandı.
Adına da, "çözüm" süreci dedi. Acılar yaşanmasın, kan dökülmesin.
Barış olsun. Kardeşlik sağlansın.
***
Elbette ki, toplumda "hemfikir" oldu.
Yeter artık. Bu kirli "savaş" çok can aldı, evlatlarımız ölmesin...
Peki, ha "deyince" barış olabildi mi?
Eller tetikten çekildi mi? Fitne, fesat, kör zihniyetler bitti mi?
Bitmedi.
çünkü kandan, gözyaşından, şiddetten "beslenen" çıkarcı çevreleri var.
Ki her kesimde "yılan" ruhlular var ve sızmıştır.
Yani "derinler". "Beyaz" renkliler.
O'nun için de, "barışı" tez be tez inşa ettirmeye izin vermezler.
***
Nasıl ki; Dünya üzerinde hegemonya kurmuş olan ülkeler var.
ABD. İsrail. İngiliz. Rusya. Tabi ki yanında, Uzak doğunun bazı ülkeleri.
Kısacası, Hıristiyan dünyası. Yıllardır, İslam ülkeleri üzerinde söz sahibidirler.
Dedikleri dedik. Yıktıkları yıktık. İktidar atıyorlar. İktidar deviriyorlar. "Piyonların" sayesinde.
O ülkelerin, yerüstü-yeraltı kaynaklarını sömürdükleri gibi.
Savaşla, kanla, barutla bir de "silah ticareti" her daim büyürler.
***
Bundan dolayı da!
Hiç bir zaman, "coğrafyada" barış istemezler.
Ülkeler. Ya da halklar "yeltense" bile.
Farklı bir "kumpasla" geri teptirir. Yeni oluşum ve örgütlerle; "sağ gösterip sol vururlar".
Taliban. El Kaide. Hizbullah. Ve şimdi üreyen, IŞİD.
Ki daha sayılabilinecek, onlarca örgüt. Hepsinin kurucu ve ağababaları, bu ülkelerdir.
Coğrafyaya. İnanca. Ve ülkelerin siyasi konumu gözetilerek uluslararası konjöktore göre, "örgütleri" oluşturup, hedef gösterir.
Zamanı gelir kullanır. Zamanı gelir "tu kaka" deyip yok eder.
***
Kimi yerde, "Demokrasi, Özgürlük, İnsan Hakları" adına
Kimi yerde, "çağdaş, Modern, Hukuk" nizamı, halkların birlikteliği adına, icra ederler.
Ama; Tek hedef, ana gaye hiç bir zaman; "o bölgede" barış olmasın, her daim savaş olsun.
***
İşte, Türkiye'nin kendi "iç barışındaki" süreçte böylesi benzer komplikasyonlarla karşı karşıya kalmasının etkenleri "benzer yapıların" içten içe varlık göstermesidir.
Var olmasıdır.
Bakın Diyarbakır merkezli yaşanan son iki hadise.
Yani, Lice'de iki sivilin askerlerce katledilmesi.
Hemen sonrasında, "Bayrak" indirilmesi.
Şunu net ifade edebilirim ki. İkisi de "kumpas içerisinde" kumpasla, ilişkilidir.
çünkü "yansıması ve hizmet ettiği" alan bunu aşikr ediyor.
***
Şöyle ki. Siyasal iktidara muhalif zihniyet.
Süreci ilk günde içine sindiremeyen güçler. Ve tarafların içindeki; "beyazlar".
Hal-i hazırda ne yapıyorlar. Dikkat edin. Lice'de kan akınca.
İki sivil, asker tarafından kastedilince, kızıl-kıyamet kopardılar.
Söz de, Kürtler adına. Ama hiç biri de, Kürt değil, hatta Diyarbakır'a bile gelmiş değiller.
***
İşgal ettikleri köşelerinde vuruyorlar.
Sanki Baran'ın, Akdemir'in "Kardeşi, Bacısı" gibi.
Ne diyorlar? Asker "ateşkesi bozdu". Haydi PKK 'silah" başına.
Bunlar barışı istemiyorlar, yeniden 1990'lı yıllar yaşansın.
Şerden beslenen bazı basın organları öylesine manşetler attılar ki Erdoğan'ı 1993'lerin, 97'lerin "Başbakanı" gibi gösterdiler.
Düşünün; Erdoğan-çiller benzetmesini bile yaptılar.
***
Tabi, bu "fitne" üreticiler Lice üzerinden geldi.
Sonra, Lice'deki vefat edenlerin cenazeleri toprağa verildi.
Dönüşte fitne üretici, bir kişi 'Bayrağımızı' indirdi.
Kimdir, kimdendir, meçhul. Maskeli biri.
***
Bakıyorsun yine aynı kişiler.
Bu kez, Vay. Vay. Vay. Nasıl olur "Bayrağımız" indirilir.
Niye "Asker" ateş edip öldürmedi.
Uçaklar. Tanklar tüfekler "Kandile" yönelmedi.
Diyarbakırı "yakıp-yıkın". Kürtler "Bayrak" düşmanı, nerde görürseniz vurun-saldırın.
Haydi, eski günlere. Sabah böyle, akşam böyle. Bukalemun gibi.
***
Hiç kuşkusuz ki Lice'de askerin "halkın üzerine" ateş açması ve Diyarbakır'da "Bayrak" indirilmesi.
Tasvip edilmeyeceği gibi, hiç bir "gerekçesi" de olamaz.
Aynı zamanda, "sorgusuz-sualsiz, tahkikatsız da" bırakılamaz.
İki yönlü, zafiyet ve sorumlular kimse ortaya çıkarılmalı.
Yargı önünde hesap sorulmalı.
Askerse, asker, polisse polis, atanmışsa atanmış, seçilmişse seçilmiş.
Her kim ise.
***
Sonuç itibariyle!
Barış'ı "inşa" etmek çok zor. Hele ki, bu coğrafya da.
Hele ki, dört bir yanımız "fitne" unsurlarıyla cebelleşirken.
Neyse ki;
Toplum da, Ülke idaresini elinde tutanlar da çözümün aktörleri de "olup-bitenin" farkındalar, gaza gelmiyorlar.
***
Velhasıl durmak yola devam, "barışa" hassasiyet!
Az kaldı. Yoldaki hendekler, çukurlar. Yaratılmak istenilen kumpaslar "artık" engel teşkil etmiyor.
Tabiri caizse, "şerbetlendik".
Onun için de; Hükümetin de, HDP-BDP'nin de.
Kandil-İmralı.
76 Milyon ülke insanı olarak, Ortadoğu'nun yeni "belası" olan IŞİD'in serüvenini görüp, ona göre "Barışa ve sürecine" dört elle sarılmalıyız.
***
çünkü bizim bizden başka dostumuz ve kardeşimiz yok.
Dikkat! İçteki "huzursuzluğun" bulutları dağılmadan.
Gözler açılmadan. Türkiye Musul'daki "kumpasın" içerisine çekilmek isteniliyor ki.
Hem barış, hem de coğrafya Irak, Mısır, Suriye" gibi olsun.
Ama ha dikkat. Kapıda "yeni yılanlar" ürüyor.
Biz bize kardeşlik duygusuyla sarılalım. Yoksa bu yılanlar bizi sokar.
TEBRİK
.Ve Sözü bu akşam idrak edeceğimiz Ramazan-ı Şerif'in müjdeleyicisi, "Berat Kandilinizi" tebrik ederek, noktalıyorum.
İnşallah.
Ve duamız da odur ki; bu hayırlı zaman dilimi, "ülkemize, bölgemize, barış ve kardeşliğe" vesile olur.