KÜRDİSTAN REALİTESİ!
Eklenme: 9/11/2014 12:00:00 AM

Değişim diyoruz.

Yeni Türkiye'den "dem" vuruyoruz.

Özgürlük.

Eşitlik.

Halkların.

Dillerin.

Dinlerin.

Irkların "özgürce" tanımından dem vuruyoruz.

***

Demokrasi!

İnsan Hakları.

Ve evrensellikten bahsediyoruz.

Korkuları.

İnkr tabularını.

Tekçi.

Statükocu, zihniyeti "ayaklar" altına aldık.

Asimilasyona son dedik.

Artık herkes kendisini ifade edebilir, dedik.

***

Türkiye.

Kimliklerin.

Renklerin.

Dinlerin.

Kültürlerin, "mozaiği" zenginliği diye avazlandık.

İnançtan.

Giyim ve ibadet değerinden.

Ve hepsi;

Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında "özgürce!" yaşam bulabilir dedik.

İfadesi de.

Yaşam "değerlerini" ifade ederek.

Daha sıralayabileceğimiz birçok; "kimliksel" tanımın serbestiyetinden bahsettik!

***

Peki, öyle mi?

Sanmıyorum.

Ki hal-i lem ortada.

İşte, hazımsızlığın son örneği.

"Kürdistan" ibaresi.

Buna bile tahammül ve caiz yok.

Yasak var.

Neymiş;

Anayasanın madde ve fıkralarına "aykırı"

***

İyi de herkes bu Anayasadan muzdarip değil mi?

Demiyor muyuz bu Anayasa "darbeci ve cuntacı" zihniyetin ürünüdür diye.

12 Eylül'ün.

28 Şubat'ın "patentine" sahip.

Askerin,

Postalın "ikmal edip" dayattığı bir Anayasa!

Yani anti demokratik bir anayasa!

***

Şikyet ediyoruz.

Değişiminden de, dem vuruyoruz.

Ama hala hükümran.

Ama hala itaat ediş var.

O zaman denilmez mi nerde kaldı yeni Türkiye!

Nerde kaldı değişim?

Demek ki arıza-i bir durum bu değişimi takozluyor.

O da sivil bir anayasanın olmayışıdır.

***

Kürdistan!

Bu kelimeyi;

Coğrafik anlamda Cumhuriyeti ikmal edenler kullanmadı mı, kullandı.

Ki ilk Meclis-i Mebusa'nın tutanaklarında bölge için "Kürdistan" diye söz edildi.

Ki 1930-40'lara kadar da surdu.

Ya Cumhuriyet öncesi, Osmanlı döneminde!

O tarihte "Kürt beyleri.".

Sancak dhil. Doğu ve Güneydoğu için; "Kürdistan vilayetleri" diye adlandırılırdı.

***

Velhasıl;

Bin yıllık bir geçmiş!

Ne yazık ki, geçmişe sırt çevrildiği gibi.

Değişime ve yeni Türkiye seyrinde aynı düşünce hkim.

Değişmeli.

Ama ne zaman ve kim yapacak?

***

Düşünüyorum!

Kürdistan ibaresine bile!

Tahammülsüzlük.

Hazımsızlık.

Ve Anayasal "sakınca" diye bakılıp, yasaklara tabi oluyorsa.

Sahi Kürt sorunun çözümü bu arıza-i durumla mümkün olabilir mi?

Sanmıyorum!

***

çünkü, vesayetçi "zihniyet" kadar.

Hal-i hazırdaki, "Anayasa da" değişime ve yeniliğe karşı direnç sahibi!

Onun için; Türkiye bu prangalardan kurtulmalı.

"Sivil Anayasa'ya" odaklanmalı!

Aksi takdirde!

Ne değişim, ne yeni Türkiye.

Ne de Kürt sorunun çözümüne yönelik "çözüm süreci" gerçekçilik arz etmez!

***

Hep "kelime" kavramlarının batağında debelenip dururuz!

Ki yıllarca, bu kargaşanın içerisinde boğdurulduk.

Sonuç itibariyle!

Kürdistan!

Kelime olarak, bir Derneğin adı olarak kullanılamıyorsa.

Bir Partinin.

Ya da bir "isime ve işyerine" verilemiyorsa!

Nerde kaldı; yeni Türkiye'nin "evrensel değişim" hal-i vaziyeti?