Dedik ki; Nevruz'un muhteşem 'idrakiyle' alakalı. 'Hep böyle olsun' diye! Tarihsel bir nitelik ve atmosfer içerisinde Diyarbakır ahalisi; Nevruz'u kutladı. Şiddetsiz, kavgasız, gürültüsüz, olaysız. Ve tabi ki; 'sıfır gözaltısız'. Yani 'olması' gereken bir sinerjiyle gönüller Nevruz'a odaklandı. 'Barışa' coşku anlamında.
* * *
Şunu ifade edebilirim ki. Bu 'sağduyu ve barışçıl' duruş; Pusuda bekleyenlerin kursaklarını elbette ki 'kuruttu'. Kan bulamayan 'vampir' misali; 'körükleyici' olsa da, başaramadı. Geldikleri gibi 'enselerini' kaşıyarak gittiler. Özellikle de; 'sunuşlarında' barıştan ve kardeşlikten bahsetmekten korkanlar. Kimler olduğunu hepiniz biliyorsunuz! Ondan dolayı da; isimlendirmeye gerek yok. Hal-i durumları belli.
* * *
Dedik ya; 'geçmiş' yıllara oranla daha büyük bir katılım hasıldı. Daha fazla da; 'barışçıl' ifadeler hâkimdi. Sahi! Nevruz'un 'atmosferini' sizinle paylaşmıştım. "Hep böyle olsun" başlıklı yazıyla. Ancak o gün için; mesajlara ve yapılan konuşmalara 'dikkat' çekip analizde bulunmamıştım. Satır içerisinde; konuşmaların ekseriyetiyle 'Kurşun Değil, Karanfiller' manşet haberinde yer alacağına dikkat çekmiştim. Ne var ki; bazı okuyucularım haftanın ilk gününde aradılar. Nevruz alanında 'yapılan' konuşmalarla alakalı. Özellikle de; Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'le ilgili.
* * *
Şu cümlesini de hatırlatarak; "Kürt'ün Türk'e, Türk'ün de Kürt'e kurşun sıkması haramdır'. Sözü dikkatinizi çekmedi mi ki; 'yazı konusu' etmediniz dediler. Doğrusunu isterseniz! Dikkatimi ciddi manada çekmedi değil. Çekti! Çektiği için de; 'Pazartesi' günkü gazetenin birinci sayfasını 'haber' noktasında tamamen buna ayırdık. Ve manşete çıkan bu ifadelerin özeti de; "Kurşun değil, Karanfiller" oldu. O günün 'atmosferini' sizinle soluma anlamında. Önceki gün de; 'Anayasa Değişim Paketinin esen rüzgârı. İki günlük zaman dilimi içerisinde; 'eğilim' gösteremedim.
* * *
Lakin şunu da bekledim. Belki asıl duyması ve paylaşması gereken 'ulusal' kalemler konuya dikkat çeker diye. Nitekim! Gelen 'mesajların da etkisiyle dün gazeteleri bir kez daha karıştırdım. 'Kurşun sıkmak haramdır' ifadesine kafa yoran ve gören var mı? Maalesef! Rastlamadım! Gören de, yazan varsa da; 'karıştırdığım' eldeki mevcut gazetelerde göremedim.
* * *
Doğrusu; Kürt Siyasetçileri arasında Baydemir'i daima 'ayrı' bir hassasiyetle takip etmişimdir. Gerek 'iki dönemdir' yürüttüğü Belediye Başkanlığı 'görevinde'. Gerekse de; İnsan Hakları Diyarbakır Şube Başkanlığını 'yaptığı zaman' dilimi içerisinde. İfadelerinde; 'güler yüzlü', samimi, duygusallığı öne çıkaran 'barışçıl' bir karaktere sahip. Şiddet ve sertlikten yana tavır içerisinde olduğuna pek vakıf olmuş değilim. Var olmuşsa da; 'hani derler ya' bıçak kemiğe dayandı misali olmuştur ki. Tepkisi hasıl olmuştur. Hatırlarsanız; KCK operasyonu sırasında 'bir hayli' tartışılan bir ifadesi olmuştu. 'Hadi.' diye başlayan bir cümle. O tabloyu burada 'şok oldum' diyerek kaleme almıştım. Çünkü Baydemir 'ilk kez' bu kadar derin bir tepki duygusu taşıyordu. Aslında bu 'sertliğin' altında derinlik hâsıldı. Neyse! Bilen biliyor; o an gelişen derinliğin karşısında Baydemirin neden tepki gösterdiği. Ki hala da göstermekte!
* * *
Evet! Baydemir'in bugüne kadar 'Kürt' realitesine verdiği katkı 'günü-birlik' olmamıştır. Kalıcı ve yarınları 'görebilen', hamleler inşa etmiştir. Zaten iki kez de Belediye Başkanlığı koltuğundaki 'kabulü' bundandır. Gelelim o bahse konu "Kürt'ün Türk'e, Türk'ün de Kürt'te kurşun sıkması haramdır" ifadesine. Bu sözdeki felsefi yapı! Bana göre; hukuki eğitiminden çok, medrese eğitiminden gelmektedir. Ki bu yönde yaptığı birçok konuşma da; 'medrese' eğitiminden gelen bilgi dokusunu hep yansıtmaktadır. İnancın gerektiği felsefi bakış. Baydemir! Şunu çok iyi biliyor. Kürtleri de, Türkleri de.
* * *
Özellikle Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayan nüfusun yüzde 99'unu buluşturan en büyük etkenin; "Din" olduğunu. "Din ve İnancın" bütünlüğü! Takdir edersiniz ki; 'Din' bir toplumun temel taşı ve bütünlük çimentosudur. Dil'in 'özgürlüğü'. Dinin kesintisiz yaşaması. Bir bütün'e sahip olması gerekir. İnsanları ve toplumları 'bir arada' tutan değerdir. Biz Kürtler de ne hazindir ki bu iki 'etkeni' ciddi manada 'bütünleştirici' olarak pek sağlam tutmuş değiliz. Denge 'geliştirilmediği' gibi; ekseninde aktivite üretilmemiştir. Zaten en büyük çıkmaz da; bu olmuştur. Baydemir 'bu çıkmazı' gören ve bilen bir Kürt siyasetçisi olduğundandır ki; 'Dili de, Dini de, fikri de' harmanlayıp; yaşıyor. Ve bunu; çekinmeden aksettiriyor.
* * *
Anlayacağınız! Kürt siyasetçiler. Ve Türk siyasetçiler. Velhasıl 'sorunun' tarafları ve çözüm üreticileri olarak. 'Din, Dil, Fikir' harmanında; buluşabilirlerse. Haramın da, helalin de, kötülüğün de, iyiliğin de. Barışın da, sevginin de. Kur'an-ı Kerim'in emrettiği; 'İnsanlar kardeştir' hükmünü 'idrak' edebilip o yolda yürürlerse. "Kan dökmenin ne kadar haram olduğunun" farkına varırlar.
* * *
Eğer! İnsan 'kanının' akıtılması reva görülüyorsa. Burda barış ve kardeşlik mümkün değil. Ama 'insan' kanının dökülmesine göz yumuluyorsa. Ve buna 'dini' açıdan bakış sergilemeyip, 'günah'ın idraki yok ise. Fitne ve fesadın ötesinde; hiç bir vasfa sahip değildir. Dedik ya; 'insan kanını akıtmak haramdır". Evet, hem de çok haramdır.
* * *
İster Kürt, ister Türk, ister başka bir 'etnik' kimlikten olsun. Hiç fark etmiyor. İnsan 'olması' ve o vasfı taşıması yeter. Onun bir damla kanının bile akıtılması; 'haramdır'. Çözüm de, barışta, kardeşlik te 'haramın' hâsılıyla kaçınılmazdır. Çünkü bu ülkenin ve farklı etnik kimliklerin tek ortak paydası 'dindir ve inançtır'. Onun için! Baydemir'in ifade ettiği; "Kürt'ün Türk'e, Türk'ün de Kürt'e kurşun sıkması haramdır" sözünün gerçeğini. Herkes iyi görmeli ve okumalı.