KÜRT SORUNU YOK MU?
Eklenme: 5/1/2015 12:00:00 AM

Yine polemik mevzusu!

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kuveyt dönüşü konuştu…

Ki defalarca aynı, "cümleyi" kuruyor.

"Kürt sorunu yoktur?" diye.

Bu ifade; "neye delalet" derseniz?

***

Deniliyor ki…

Taktiksel bir duruşun ifadesi…

Yani; "milliyetçi oylara" oynuyor…

400'ü bulabilmek için.

Bence, öyle değil…

Lakin Erdoğan bunu seçim "döneminden" çok da öte zamandan beri söylüyor.

Yani yeni değil…

***

Erdoğan!

Diğer "etkin" yapıları da ekliyor…

Sorun!

Herkes için "bir sorun" vardır?

Çözüm değil…

Çözümler "üreterek" sorunları aşmamız gerekir.

Bu durum nasıl okunur bilmem…

***

Ama!

Şunu net ifade edebilirim.

Erdoğan!

Usta bir siyasetçi manevrasıyla; "zihin karışıklığı" üretiyor.

Kendi kafası net!

Tek planı, net olan fikrinin hayat bulması için illa ki "karşısındakinin" zihnini karıştırması.

İşte bunu ikmale getirmede, usta!

***

Dikkat edilirse!

Milli mevzular da, "hep" aynı stratejiyi uyguluyor…

Sağ gösterip, sol vurma misali.

Onun için…

“Kürt sorunu yoktur” çıkışı; "politiktir?"

Bu ifade; "Çözüm süreci" olmayacağı anlamında görmek ise doğru değil…

Ya da bu iş bitti demek!

***

Hele ki, müzakere yoluyla.

Diyalogla.

Silahların "susturulmasıyla" olmayacağı anlamı çıkarmak daha bir yanlış…

Bu nedenle;

Kürt sorunun çözümü…

Çözüm sürecinin "başarıya" ulaşması.

Netice alınması…

Tamamen, 8 Haziran sabahı, HDP'nin "barajı" aşmasına dairdir…

Ötesi yok.

***

Demem o ki;

HDP her halükarda seçim zamanı dilimi içerisinde.

Kendini…

Teşkilatlarını…

Siyasi söylemlerini "provokasyonlardan" uzak tutmalı.

Politik söylemlerin de, "kumpasına" gelmemeli.

Ki barajı aşıp "Kürt sorunu yoktur" diyen, anlayışla "siyasi mücadele" verebilsin.

***

HDP'nin geldiği "siyasi akım?"

Ve Kürtlerin ortaya koyduğu tavır…

Hali hazırdaki neticeyi "sağlayan" değil mi?

İşte bu hakikat ışığında bugünkü; "siyasal iktidar" çözüme zorlanmış

O'nun için;

"Kürt sorunu yoktur" ifadesi "takıntıdan" öteye gitmez…

***

MUHALEFETİN İHTİLAFI SONA ERDİ Mİ?

Günaydın…

Bir kere değil…

Binlerce kere "günaydın" diyelim.

Kime mi günaydın?

Elbette ki, "muhalefete"

CHP'ye.

MHP için de, aynı "günaydını" çakıyorum…

Hem de maşallah diyerek…

***

Baksanıza; "ikisi de" ihtilafı bitirdik diyorlar…

Ne için?

Kürt Sorunun varlığına dair.

Deniliyor ki; Kürt sorunun çözümü noktasında HDP'yle görüşebiliriz.

Dün inkârdı.

Görüşülmez idi.

Ne oldu da, "eksen" değişti?

***

Üstadın ifadesiyle; "hak yolunu mu" gördüler.

Eğer öyle ise!

Hele şükür demeliyiz.

Şimdi; HDP ile "Kürt sorununu" görüşürüz diyorlar.

Güzel…

Eee…

AK Parti hükümeti de; "böyle" yapmıyor mu?

Yapıyor…

***

HDP ile görüşüyor…

İmralı ile görüşüyor.

Kandille görüşüyor…

Masanın etrafındaki "sandalye" karşılıklı…

Hükümet…

Devlet…

Ve HDP ile Kandil, İmralı…

***

Peki, Günaydın çektiklerimiz!

“HDP ile görüşürüz” ifadesiyle.

Bir anlamda; hiçbir "ihtilaf" kalmadı diyorsunuz mu?

Öyle olsa…

Bunu şöyle görebilir miyiz?

İyi niyetinizin(!) ifadesiyle Kürt sorunun çözümünde; "Öcalan'la görüşebiliriz"

Kandil'e gidebiliriz…

***

Doğrusu!

Bu niyet halis mi, bilemiyorum.

Biraz arızalı görülüyor.

Seçim'e odaklı mı?

Neyse!

Her halükarda, "bu dönüş?"

Seçimin yüzü hürmetine yönelik olsa bile…

Hakikati görme noktasında önemli…

İhtilaf kalmamışsa…

Görüşmelere açık diyorsanız…

"O zaman" kimsenin sürece dair kaygısı kalmamalı…

Zıt duruşu da…

Haydi hayırlısı.

***

SEÇİM HAVASI DÜŞÜK?

Hakikatten de öyle…

Baksanıza…

36 gün kaldı, 7 Haziran'a.

Seçim havasının "o yoğun" etkileyiciliği yok.

Daha!

Seçim bildirgesini, "açıklamayan" partiler bile var.

Yani; "çok düşük" bir seçim havası var.

***

Liderlerin "mitingleri" olmazsa.

Tv'ler.

Canlı yayınlarla "ekrana" getirmezse.

Kimse "seçimden" söz etmeyecek.

Diyarbakır…

Nerde bayraklar,

Nerde, aday konvoyları,

Nerde, "sesli" anonslar?

Yok…

***

Bu durum neye delalet!

Avrupai bir duruş mu?

Yoksa!

Kimin seçileceği,

Kimin seçilemeyeceği,

Hangi parti ne kadar oy alacağını "şimdiden" garantilediğinden mi?

***

Ama!

Bu "düşük yoğunluk", Türkiye modelli!

Bence.

Hepsinden daha önemlisi; "seçmen" durumun farkında.

Aday pek tercih edici değil.

Tercih "siyasi partinin" fikriyatında.

Yani lider'e dair.

Sizce de; "öyle değil mi?"

***

Nitekim!

Kimle istişare edersem.

Siyasal düşünce "gözetmeksizin".

Şu fikir öncü.

Yeter artık; "Anayasa" değişsin.

Türkiye yeni bir yönetim sistemine "dâhil" olsun.

***

Vesayete.

Tekçiliğe.

İnsanı değil, devleti kutsayan,

Kuvvetler ayrılığındaki "hizipleşmeyi" önde tutan,

Toplumsal "birlikteliği" değil, bölünmeyi körükleyen "yasa ve kanunlardan" ülke ve millet olarak "kurtulmamız" gerekir.

Özü itibariyle!

Yeni Türkiye için "Yeni sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa" tek beklenti!

Hayırlı Cumalar.