İğrenç. Ahlaksızlık. Sapık bir güruh.
çılgın bir "zihniyeti.' icra ediyor.
Ve şuursuzca bir eforu hal-i hazırda işletiyor...
Akıl kilitlemesi.
Kim, kime, neye hizmet, anlaşılmaz ve meçhulliyet içerisinde.
Travmatik birer vaka.
***
301 evlat kaybettik.
Acıları hala ter-ü taze.
Daha dün, "son madenci" şehidi toprağa verdi.
Gözyaşı. Yürek yakan ağıtlar, dinmiş değil.
Taziyeler. Baş sağlına gelenler.
Türkiye Soma'ya odaklanmışken
Hele ki vakanın, "nedeni niçini" kesinlik kazanmamış.
***
Geride kalan öksüzlerin hali.
Yetimler. Dul eşler. Yüreği yanık anne ve babaların hal-i vaziyeti.
Yaralılar. Ve kurtulanların yaşadığı travma.
Bunlar için, "ne yapılması" düşünülen bir evrede
***
Ne yazık ki, sapık ruhlu, şahsiyetler düşman kesilmişler...
İşgal ettikleri "köşelerden" dem vuruyorlar.
Ahlaksızca-pervazsızca. Kan'dan beslenen vampirler gibi.
Malum grup ve paralel eksenli köşe sahipleri.
Medya. Acıyı paylaşan yok.
***
Varsa yoksa iktidar. Pek tabi ki başındaki lider Recep Tayyip Erdoğan.
Devrilsin. Gitsin ama ne olursa olsun.
Yüzlerce, "Soma katliamı" yaşansa ne olur diyerek?
Onlar için "her şey mubah".
Bu kadar pişkinlik.
Yuh olsun. Hem de, binlerce kez yuh olsun.
***
Gözleri dönmüş.
Düşünün, 301 insan "göz göre göre öldürülmüş?".
Sorumsuzluk var. İhmaller zinciri düzüne düzene.
"Geliyorum" diye çığlık çığlığa bir katliam. Ama karşıt noktasında "tek" bir ses yok.
Bu yetmiyormuş gibi.
Utanmadan, sıkılmadan, hay etmeden bir de, İşletmeye övgüler diziliyor.
Firma sahibi Alp Gürkan'a methiyeler diziliyor.
Yerlere-göklere çıkararak.
Eee, mason ya. Güç. Parasal transferse İsrail menşeli.
***
Ama onlar için varsa-yoksa Başbakan Erdoğan.
Öyle bir zihniyete sahiptirler ki, ülkenin yabancılar tarafından "işgaline" bile razılar.
Yahudi. Hıristiyan, fark etmez. İsrail dhil.
Ki oradan besleniyorlar ekseriyeti. Razılar "müstemleke" bir ülkede, yaşamaya!
Düşünebiliyor musunuz;
Madenci şehitler için diyorlar ki, "Ölüme müstahaktırlar.
Neden, AK Partililer miş? Erdoğan'a oy vermişler miş?
Üç dönemdir, Soma'yı AK Parti alıyormuş?
Daha neler?
***
Malum! Onlar bir dönem, ne deseydi o olur du?
Hükümet devirmek. Hükümet kurmak. Başbakan belirlemek.
Bakan. Milletvekili "atamalarını" dahi yaparlardı.
Sırça köşkte. Yalılarda, viskilerini yudumlayarak, "ülke" yönetirlerdi.
Başbakanı. Cumhurbaşkanını bile, "pijamayla" kapıda karşılardı.
Umurlarında değildi.
Yoksulluk var, işsizlik var fakr-ü zaruret var.
İnsanlar ölüyor. Terör azıyor. Katliamlar yaşanıyor, "hiç umurlarında" değildi?
***
Ne Kürt sorunu. Ne Kürtlerin "uğradığı" zulümler!
JİTEM mi. Hizbullah mı? PKK mı?
Kim kimi öldürüyor, katlediyor "bırak" birbirlerini öldürsünler...
Vatan, millet Sakarya!
Dertlerinde. Hiç ama hiç;
Ne İnsan Hakları, ne demokrasi, ne Özgürlükler, ne eşit Yurttaş olabilme yok.
Dertleri bile değil.
Bilakis, "bunların" yokluğu onların iktidar gerekçesinin mezesi.
***
Bak biz söylüyoruz. Bak biz yazıyoruz diye uyuturlardı...
Ama ikmale gelince "aman ha" ülke bölünür derlerdi?
çözüm sürecini sabote etmek için.
Hükümette geri adım attırmak için "olmadık" senaryolar üretildi.
Bu gidişatı nasıl "akamete" uğratırız diye, neler yazmadılar ki?
***
Dış orijinli, Gezi eylemi.
17 Aralık operasyonu.
25 Aralık. Daha evveliyatıyla, Oslo görüşmeleri.
Yani, her yolu denetiler, bu iktidar devrilsin, "ucube iktidarlarımız" oluşsun gayretiyle.
Ancak şu hakikati artık görmeleri gerekir.
Halk. Bu millet yekvücut vaziyette, anladı ki?
Kazanım. Huzur ve güven "istikrarda" güçlü hükümet yapısındadır.
Onun içindir ki, AK Parti üç dönemdir iktidar.
Ve her seferinde de, "güç" kazanıyor.
***
Tabi, bu sözlerle "Ak Partili" diyeceksiniz?
Hayır! Hakikat orta yerde.
Ülke ve millet olarak, 12 yıldan nerden nereye geldik?
Hele ki, Kürt sorunun çözümü noktasındaki adımlar.
Demokratikleşme.
İnsan hakları.
Sağlık. Karayolları. Hava yolu.
Ve daha sayabileceğimiz onlarca gelişme hamlesi!
***
Diyeceksiniz ki.
AK Partinin hiç bir günahı ve yanlışı yok mu?
Hayır. Var. Hem de binlerce "yanlışı ve günahı" var.
Ki bunların başında da; "Roboski" gelmekte.
Aynı zamanda, Güneydoğu gerçeğiyle "hakkaniyet" ölçeğinde yüzleşmemesi.
İşçinin, memurun, asgari ücretlinin içerisinde bulunduğu sıkıntı.
Emeklinin hali.
Ama tüm bunlara en büyük güven istikrar üreten huzurun var olmasıdır.
***
Ne çatışma. Ne dağdan cenazeler. Ne de yüreği yanan anne, baba, bacı ve eşler var.
Her alanda; "iyileşme" var.
İşte bu iyileşme, istikrar "bu Tinetli" yüzleri rahatsız ediyor.
Velhasıl. Bu felaket bezirgnları şunu iyi bilmeli.
İşgal ettikleri köşelerinden döktükleri zehirli cümleler "havanda su dövmeden" öteye gitmez.
çünkü bu millet "beslendikleri mayanın" farkında ve haberdar.
Halk biliyor, sizi gidi sizi "ulusalcıları."
Ve ne mal olduğunuzu?
Fırsatı buldunuz mu, "halkı da, ülkeyi de" satarsınız?
Onun için de prim vermiyor.
***
Bu milletin, hamalını, madencisini.
İşçisini. çobanını, çiftçisini.
Gündelik, işçiyi. Memuru. Emekçiyi, tanımazsan.
Hele ki Anadolu insanını, görmez ve hissiyatla bakmazsan.
Sizin ve sizin gibi olan güruh yapılara artık "bu milletin" kalbinde yeri yok.
Olamaz da. Olsa, olsa şu olur. Diyecek ki, "tükürün bunların" yüzlerine!
Nitekim halkın onlara yönelik öfkesi aşrı alaya kadar yükseldi.
***
BÜYÜKTİMUR'LA GÜNDEM.
Buarada, unutmadan.
Mutat olarak ekranlarınıza gelen, Büyüktimur'la Gündem programı bu akşam.
Saat 23.00'te, Uzay-Söz TVnin ortak yayınında.
Konumuz Ülkenin en sıcak mevzusu olan SOMA Maden ocağı olacak.
Konuklarla, Soma'nın yansıra.
Doğu ve Güneydoğu'daki "maden ocakları ve maden alanlarını" da konuşacağız.
Sizleri de, her zaman ki gibi programa bekliyorum.
Kimseye randevu vermeyin.
Saat 23.00'te, soru ve önerilerinizi bekliyorum.