Meclis, Bugün "yemin" mesaisi için, kapılarını aralayacak! Evet, Anayasal gereklilik bu "yemin" etmek... Kaçarı yok! Seçim sonrası oluşan "Yeni Parlamento" üyeleri illa ki yemin etmeli. Yoksa; "Yasama dokunulmazlığı" alamaz. Onun için, bu hakkı alabilmek için, seçilen "sadakat" yemini etmesi gerekir. Güzel. Olması gereken, bir "icraat". Ama ne var ki, Bu meclis ve yeni oluşan parlamento "krizlerin" gölgesinde!
* * *
Çünkü, Boykot etme, "yemin etmeme" gibi, "tansiyon" geren eğilimler var. Lakin Dicle "krizi" aşılmış değil. Her ne kadar, "yasal ve hukuki" anlamda, defter kapanmış görünüyorsa da. Çekişmesi, Mülahazası yüksek derecede devam ediyor. Ve bu eksende, BDP'liler "Meclis Boykot" diyor, kararlarında da kesinler. Bugün de, Ankara'da değil, Diyarbakır'da toplanacaklar. CHP'de, Belirsizlik içerisinde. "Yemin etmeme" eğilimi var. Malum, BDP'li Hatip Dicle'nin vekilliğinin düşürülmesi. KCK'dan tutuklu, 5 Milletvekili hakkında "tahliye" kararı verilmemesi gibi, bir hadise, CHP'de de var. Ergenekon sanıkları, Balbay ve Haberal. Onlar da "tahliye" edilmedi.
* * *
MHP, Engin Alan için "Meclis'e konuşacağız diyor, ama yemin töreninden "çekilmiyoruz". Yani, Dün akşam geç saatlere kadar, bu yazıyı kaleme aldığım zaman içinde, BDP ve CHP bilinen karardaydı. Meclis'e, Yemin etme babında gidecek iki parti vardı, AK Parti ve MHP. Aslında, CHP ve BDP bir ölçüde, topu Hükümete attı. Eğer, "Somut" bir adım atılırsa, mevcut karardan vazgeçeriz diye. Ancak, Dün Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrasında, Başbakan'dan gelen mesaj "o beklentiyi" cevaplamadı. Bilakis, Özellikle BDP'lileri "kızdıracak" bir ifade kullandı. Hatip Dicle'yle alakalı. "Aday yaparken sonucun böyle olacağını biliyorlardı. Amaçları yasaları zorlamak ve yeni gerilim yaratmak" Tabi, Bu ifadeden önce şunu söyledi. ''Halkımız, bizi parlamento çalışmalarına katılmak üzere buraya gönderdi. Millet bizden boykot istemiyor, 'git orada benim haklarımı savun' diyor"
* * *
Peki, şimdi ne olacak derseniz? Öncelikle, BDP "tavrında" kesin ve kararlı. Çünkü dün akşam Selahattin Demirtaş bunu "ifade etti", dönüş yok diye. İstanbul'daki, Gösterilerle ilgili basın açıklamasında, Tuncel ve Elçi de aynı, düşünceyi ifade etti. Şimdi, "Diyarbakır'a gidiyoruz" diye. Evet, Hatip Dicle'yle ilgili adım atılmaması ve KCK tutukluları serbest bırakılmadığı için boykot kararı kesin. Meclis 35 boş koltukla açılacak. Tabi, Diyarbakır'da olacak olan Milletvekillerinin "cenazeye" katılma durumları var. Malum, Eski BDP Milletvekili Nuri Yaman "Milletvekilliğinin" son gününde, kalbine yenik düştü. Muhtemelen, Bugün Cenaze töreni yapılacak. Ankara ve Muş'ta. Oraya katılabilirler, BDP'liler. Yoksa, Şöyle bir düşünce oluşabilirdi bende. BDP'liler, Meclis'i boykot ettik, ama biz Diyarbakır'da "kendimize" özgü yemin ederek, burada "parlamentomuzu" oluşturabiliriz, diyebilirler mi?
* * *
Dedim ya, Cumhuriyet tarihinin "krizleri" bol en gerilimli Meclis dönemi, yaşıyoruz şu an. Bir taraftan, Yeminsiz eylem. Diğer yandan "yeminli" eylem. Ne olacak bu hal, meçhul. Buarada, Dün Meclis'te Diyarbakır Milletvekillerimiz "kayıtlarını" yaptı. Oya Eronat ta kaydını yaptı. Yanında, Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker. Tabi, Diğer vekillerden, Mine Lök Beyaz, Süleyman Hamzaoğlu, Cuma İçten. Ancak, Galip Ensarioğlu'nu görmedim. Yoktu. Önceden mi, kaydını yaptırdı yoksa "o karede" görünmemek için mi, katılmadı. Neyse. Vekillerimiz de, diğer vekillerin icra ettiği geleneğe uyarak, "kadayıf ve şerbet" ziyafeti çektiler. Diyarbakır'ı "tanıtma" anlamında, güzel. Ama bir ifadeye katılmıyorum, o tablo esnasında sorulan soruya verilen cevap noktasında. Eronat'ın, "Milletvekilliğinin meşru" olduğu. Hayır. Meşru değil. Bilakis Anayasa Hukukçusu Mustafa Şenay Canoruç'un ifade ettiği gibi; hukukta bu durum "Haksız zenginleşmeye giriyor."
* * *
Velhasıl, Meclis "bu haliyetti ruhla" yeni yasama dönemine merhaba diyecek. Buarada, Önceki gün ve dün Hatip Dicle ile alakalı "bazı formüller" üretildi. Hakkâri formülü diye. Ara seçim. Neymiş. BDP'li milletvekilleri istifa edecek, orda seçim yapılacak. Ne güzel! Silme, Aldığı bir ilde, milletvekili kaptırdığı ildeki rövanşı burda alacak. Kim keriz. Hadise, Nerde vuku bulmuş. Diyarbakır'da. O zaman, bunun hikmeti de burada olmalı. AK Partili, Vekilin bu "düşüncesi" gelsin, Diyarbakır'a özgü olsun. O zaman, "görür" neyin ne olduğunu. Anayasa, Hukukçusu dostumun ifade ettiği gibi, "hangi akla hizmet üreten bir öneri bu bilemiyorum". Aynen de öyle.
* * *
Dün, HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur'un çok çarpıcı bir açıklaması geldi, ajanstan okudum. "Yargının tarafsızlığıyla" alakalı. KCK ve Ergenekon davası sanıkları için; "Ben olsaydım, tahliye kararı verirdim" diye. Devamında şöyle diyor: ''Ben o dosyanın hakimi olsaydım, açıkçası ben tahliyeden yana oy kullanırdım. Aday olmuşlar, belli bir oy almışlar, milletvekili seçilmişler, görüşlerini parlamentoda ifade etmelerinin imkânı sağlanmalıydı. Benim kişisel görüşüm bu ama arkadaşlarımızın yaptığının kesinlikle doğru olduğunu düşünüyorum'' Velhasıl, Kim taraflı kim tarafsız, kim özgür, kim bağımlı, kim haklı, kim haksız "meçhul" bir atmosferdeyiz. Ne diyelim, Allah bizi bugün idrak edeceğimiz mübarek "Miraç" kandilinin hayrına verir. Yaşanan ve yaşatılanların, "uzlaşı ve huzur" içerisinde, çözüm bulsun. Ve bu vesileyle, Tüm okurlarımın mübarek Miraç kandilini tebrik ediyor. Huzur, Kardeşlik ve barışa vesile olmasını temenni ediyorum.