Söze kestirmeden gireceğim! Etrafında dolanarak değil. Zaten olup bitene ne denilebilinir ki; şu tarihi sözü telaffuz etmekten başka! 'Mal bu' Mal Müdürü ne yapsın? Meclis'teki görüntülere vakıf olmayanımız yok! 'Bağımsız' kürsüden yapılan konuşmalar. Ve Meclis 'sırasında' otururken, açılan pankartlar. Oturdukları yerde 'savurdukları' tehditler. Nasıl bir tablo?
***
Ülke ve Millet olarak bir kez daha gördüklerimiz karşısında 'hayali hüsrana' uğradık. Benim Meclis'im ve benim seçtiğim vekillerimin; sergiledikleri 'sıra dışı' hal! Yazık! Tarihi bir günde, tarihi hadiseye karşı gösterilen tarihi siyasi popülistlik. Görünen manzara karşısında; insan çok derin duyguların atmosferine giriyor. Korku, endişe ve tedirginlik! Demokrasinin 'membası', Cumhuriyetin 'temeli', Devletin de 'omurgası' olan Meclis! Bu kadar; 'popülist ve agresif' bir ruh haliyle 'ülke gerçeklerine' yaklaşım gösteriyorsa. Ve bunu da; tüm ülkenin efradı umumiyetine 'göstere göstere' icra ediyorsa. Vay halimize!
***
AK Parti, MHP, CHP ve DTP! Parti Liderleri haftalardır 'parti grup' toplantılarında. Hatta 'gezi ve açılışlarda, ya da katıldıkları' seminerlerde, 'birbirlerine' nazire yaptılar. Ve her geçen gün de; 'zıt kutuplar' misali tansiyon yükseldi. Nitekim bunun yansıması dün, Meclis'te görüldü. Daha oturumun ilk dakikasından itibaren; Vekiller kapıştı. Sanki 'uzun süredir' birbirlerine karşı 'kinlenmiş' ve kendilerini bu kinin dışa vurulmasına kurgulamışlardı. Kürsüye gelen 'inene', inen de gelene 'nazire' yapıyordu.
***
İnkârı mümkün olmayan 'Kürt sorununun' çözümüne ilişkin hadiseyi, 'ikna edici'. Ve çözüme 'yol geliştirecek' bir perspektifte yaklaşım gösterilmesi gerekirken. Tam aksine 'vatan elden gidiyor'! Bu hadisenin 10 Kasım'da yapılması 'rejime' yönelik ihanettir. Rövanş almaktır. Atatürk'ü 'konuşturmamaktır'! Ve Meclis tarihinde yaşanan ikinci vaka. Pankart açma! Sanki bir miting meydanı, sıradan bir ortam. CHP Milletvekillerinin elinde; "Atam eserine sahip çıkacağız seni unutturmayacağız" yazılı pankart. Yazık. Hem de çok vahim bir yazık!
***
Ne denilebilinir ki? Gördüğüm manzara karşısında; kendi kendime söylendim! Bir kez daha Meclis ve Meclisi oluşturan siyasi güçler 'sınıfta' kaldı. Hem de tarihi günde, tarihi hadise karşısında. Çünkü Meclis ve Milletvekillerinden şu bekleniyordu. Cesur, değişimci, çağdaş ve modern! Yüzünü çevirdiği Avrupa normlarında. Askeri vesayetten arınmış! Özgür ve bağımsız bir misyonla; 'tarihi' meselesine çözüm getiriyor diye! Ama tam aksine!
***
Şunu açıkça ifade edeyim! MHP ve CHP'nin özellikle 'sergiledikleri' tavır; 'demokrasiye' müdahaleydi. İki parti de; 'geçmişteki' gibi, hamaset içerisinde, 'hadiseye' oy kaygısıyla, taban kaygısıyla yaklaşım gösterdi. Yaratılan toz bulutları; 'gerçekleri' konuşulmaz kıldığı gibi; Milleti de 'korku' tüneline soktu. Şimdi ne olacak diye? Çünkü demokratikleşmenin temeli 'Kürt sorununun' çözümünde saklı. Çözümün de adresi; Meclistir! Burada çözümlenmeyen bir sorunun özellikle siyasi anlamda başka yerde çözümü mümkün değildir.
***
Tabi buradaki 'tıkanıklığa' ve ortamı germeye bir etken de; AK Parti'nin 'yeterli' düzeyde, hadiseyi anlatmamasıdır. Bu anlamda; büyük bir 'bilgi' zayıflığı ve eksikliği söz konusudur. Sanırım AK Parti de 'bu eksik' tarafı görmüş olacaktır. Çünkü dün meclisteki yoğun saldırgan trafik esnasında bu dillendirildi. Onun için; Perşembe gününü herkes iple çekiyor. Hükümetin 'Kürt' açılımı, ya da 'Demokratik' veya 'Milli Birlik' projesinin, detayını anlatacak. Bakacağız! O adımlar gerçekten 40 yıllık 'hadisenin' çözümüne katkı sunacak mı, sunmayacak mı? Eksik ve zayıf noktalar nelerdir?
***
Perşembe günü 'tansiyon' dünden daha bir yüksek ve agresif olacak! Nedeni de; bu kez 'Liderler'in konuşacak olmasıdır? Günlerdir birbirlerine 'grup toplantılarında' nazire yapan ve bunun sonucunda, Meclis'i dün gerdiren Liderler önemli bir sınav da vermiş olacak. Çünkü 'uzun süredir' bu alanda, aktiflik gösteriyorlar. Aslında CHP de, MHP de ve AK Parti de. Özellikle de DTP! 'Toplumu ve ortamı' geren söylemlerin ötesinde 'sorunu' çözümleyen, demokrasiyi güçlendiren, hakları özgür kılan 'anlayışa' odaklanmalı. Ve bu eksende; 'değişim' göstermeliler. Bunu yaptıkları taktirde; 'ne Kürt sorunu' dışardan kışkırtılıyor söylemi doğru olur. Ne de; herkesin umut beslediği 'Barış ve Kardeşlik' rüzgârı kesintiye uğramış olur.
***
Gönlümüzden geçen ve Meclis'ten beklentimiz bu yönde! Ama ne söyleyeyim, elim yüreğimde! Çünkü dünkü tablo karşısında; 'bu işin' demokrasinin güçlenmesi noktasında; biteceğine ümidim kırıldı. Yani 'amin' diyemiyorum! Biraz derinden karamsarlık içerisindeyim. Ancak; tamamen de ümitlerimi kesmiş değilim. Nedeni de; Ülke ahalisinin bu alanda 'demokrasiye' ve barışa, kardeşliğe sımsıkı bağlı olmasıdır. Diyorum ki; Vekiller asiller kadar 'ülke meselelerine' bağlı olsaydı, Türkiye 'güllük gülistanlık' olurdu. Ama ne var ki; 'vekiller' hep asilleri 'yolda' bırakmaktadır.