MESELE; SİSTEMİN DEĞİŞMESİ!
Eklenme: 5/7/2016 12:00:00 AM

Hatırlarsanız…

Gezicilerin bir sloganı vardı.

Darbevari "meramlarına" dair.

Derdiler ki.

Daha anlamadınız mı?

Mesele.

"Bir iki ağaç" değil ki.

Belki bu tanım konumuza dair, farklı bir mülahaza üretebilir.

Ama uygunluk arzıyla aktarıyorum.

***

Ak Parti'deki "fırtına" denilen "olağan" gelişmeler de "meselenin" göründüğü gibi olmadığı.

Yani.

Mesele, Davutoğlu.

Ya da, Davutoğlu tarafları.

Veyahut 'refiklerin" uygunsuzluğu değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Ve O'nun, yol arkadaşları.

Velhasıl parti içerisindeki "bir oluşumun" agresifliği de değil.

***

Mesele.

Tamamen "sistem" ve mevcut yönetim şeklidir.

Çünkü sistem tıkandı.

Hem de, "krizler" üretecek noktada.

Bu nedenle; "tıkanan" sistem değişmeli.

Hal-i hazırdaki, "milli meselelerin" çözümsüzlüğü de bundan değil mi?

Sorun, mevcut Anayasa'nın "muhtevasıdır."

Sorun, mevcut parlamenter sistemin işlevsiz hale gelmesidir.

Ötesi yok.

***

Dün, "kırılmaları" aktarırken.

Davutoğlu'nun "veda" konuşmasını analiz ederken.

Davutoğlu'nun "cümleleri."

Erdoğan'ın "kararına dair" hayırlı olsun beyanı.

Ve dünkü, toplu açılış konuşmasında Erdoğan'ın.

Anayasa değişikliği.

İle Başkanlık sistemine yaptığı vurgu.

Yani, Tamamen.

"Sistemin" ne kadar, "ciddi bir tıkanma direnci" gösterdiğinin işareti.

***

Bu nedenle.

Bu mevcudiyet "var olduğu" müddetçe.

Ne iktidarlar,

Ne muhalefet,

Ne ülkenin yekünü "baş ağrılarından" kurtulmaz diyorum.

Hele ki, "idari" yapı.

***

Davutoğlu.

İle Erdoğan'ın "uyuşmazlıklarının" temeli de budur.

"Anayasa ve Yönetim şekli."

Yoksa.

Mevcudiyet durum; ülkede ve ahalide "çok fırtınalar" koparırdı.

Şimdi, sanki hiç bir şey olmamış gibi.

***

Dile kolay.

İktidar'da olan bir partinin genel başkanı.

Aynı zamanda Başbakan koltuğunda oturan bir isim…

20 ay süren liderlik görevi.

Parti içi "muhalefet".

Ya da, Cumhurbaşkanıyla "arasındaki" anlaşmazlık nedeniyle; "istifa" ediyor.

Ben yokum diyor.

Bu ezber bozucu hamle "şu anki" atmosfere dair ne okutuyor?

***

Eğer ki diyorum.

Bu hamle, 2000 öncesinde yaşanmış olsaydı.

Hatta 2007'de olsaydı.

Türkiye'de "yer yerinden" oynardı.

Kızıl-kıyamet kopardı.

Ekonomi.

Ve siyasi alan başta olmak üzere hayatın her alanı "tepe taklak" olmuştu.

***

Devalüasyondan tutun da bilmem neye kadar?

Ama bugün görünüyor ki hiç de durum öyle değil.

Bir başbakan istifa ediyor.

Hem de seçimden çıkalı bir kaç ay olmamış.

Ve ben artık yokum diyor.

Ama ülkede, "esen rüzgâr" günlük hayatın ötesinde bile değil.

Sanki "bir kamu kuruluşunun" müdürü istifa etmiş gibi.

Yerine yeni bir "atama" işlemi olacak gibi.

***

Sonuç itibariyle.

22 Mayıs'ta "kim genel başkan olacak?"

Ya da, "kim başbakan" koltuğuna oturacak.

Partinin "asli lideri" Erdoğan, kimi işaret edecek, "pek önemli" değil.

Kim gelirse gelsin…

Ağzıyla "kuş tutan" biri olsa dahi.

Mevcut Anayasa.

Ve mevcut sistemin "işleyişi" nedeniyle "arızaları" hep olacaktır.

İşi zor…

Beştepe ve Çankaya "her daim" hır-gır içerisinde olacak…

***

Çünkü.

Türkiye'nin ilk seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var.

22 milyonun üzerinde oy almış.

Bu da fiili bir "başkanlık" sistemine geçiş demektir.

Ki konuşulan da; "bu".

Erdoğan'ın hali hazırdaki uygulamaları da bu minvalde.

Vaziyetteki "vahametin de" baş nedeni.

Çünkü "parlamenter sistemin" takım elbisesi, vücuda dar.

Yeni bir takım elbisenin dikişinden yana çığlık atıyor.

O elbise de; Anayasa ve Yönetim şekli.

İvedilikle; "değişim" diyor…

***

Onun için.

Spekülasyonlar geride bırakılmalıdır.

Kulisleri de.

Fısıltılara dair, "yazılanları da."

Yandaşlık, candaşlıkları da.

Siyasetin "gerçek" ruhuna odaklanılmalıdır.

Tarihten de, "ders-i ibret" alarak.

Yaşananlara at gözlüğüyle değil, at gözüyle bakılmalı.

***

Gidişat; olağan bir durum.

Atlatılması.

Türbülanslardan zararsız kurtulmak mümkün.

Ama yok denilirse.

O zaman da, önümüzdeki zaman zilimi içerisinde "olağanüstü" haller yaşamamız kaçınılmaz hale gelir.

***

Ne diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan.

"Bu bir dava işidir."

Davanın da, hikmeti mucibesi.

Vesayetçi Anayasayı.

Ve mevcudiyetiyle oluşan yönetim şeklini değiştirmektir.

Küresel düzeyde “tek ihtiyaç" bu.

Çünkü devletin işleyişinde "çift başlılık" söz konusu!

Erdoğan'ın liderliği.

Ve karakteristik yapısı, "iki başlılığı" kabul etmiyor.

O'nun için.

Hep ifade ettiğim gibi.

Başkanlık sistemi mi,

Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi mi, her ne ise?

Erdoğan, "geminin" tek kaptanı.

Bu nedenledir ki; "reis" tanımı kendisine yapılmaktadır.

MAYIS AYI ÇETİN BİR AY!

Hakikaten de öyle.

Tansiyonu yüksek bir aydayız.

Öyle görünüyor ki.

Mayıs, "yaz aylarını da" hayli etkileyecek gibi.

Özellikle, "siyasi" dengeler açısından.

Baksanıza.

Bir taraftan, MHP'deki "dağınıklıkta" rota ne olacak?

Diğer yandan, AK Parti'deki "olağan" kongrede kim başbakan olarak çıkacak.

Beri yandan, "Milletvekilleri Dokunulmazlıkları" nasıl sonlanacak?

***

Girift bir atmosfer.

Genel itibariyle.

Sonuçlar birçok "yeni hamleleri" üretecek gibi.

Ama ekseriyetiyle.

Yeni Anayasa.

Başkanlık sistemi, "hız" kazanacak.

Referandumlar mı?

Yoksa çıkmazları aşma noktasında konuşulan "erken seçim mi?"

Yani bir dizi "seçenek ve yol seyri" söz konusu.

***

Mevlana’nın dediği gibi.

Mayıs ayı için.

Bakalım.

Mevlam.

Neylerse güzel eyler…