Ne yazık ki, kente dair hadiseler çok!..
Bir o kadar da, derinlikleri yüksek
Denir ya, nerden ve hangisinden başlasak..
Her vakıa, sayfalar dolusu, hasbi hali içerdiği gibi; kronikleşen ve kangrenleşen yaraları da, kanatıyor
Bu kent, dün neydi, bugün ne hallerde, diye başlayan sözcüklerin yoğunluğu tartışılmazdır..
Hayıflandırıyor..
Neyse, fikri takip noktasında, son haftalarda yaşayıp, gördüklerimizi, hafızalarda kısmi de olsa tazelemek adına, şöyle bir tur atalım!
Ve tabi ki, sonuçlara ilişkin de o sır dolu sorumuzu da soralım, sahi ne oldu konuştuklarımız!?..
Öyle ya, hemen her gün, bir çok olup-biten konuya, çentik atıp, irdeliyoruz!
***
ŞEHİR HASTANESİ
çok yazdık, çizdik, sorguladık..
Kimi zaman, bir iki kelam eden oldu?..
Kimi zaman da ketumlük salgınına takıldı.
2020de bu iş bitti, ihalesi bir iki ay içerisinde yapılır, yer tespiti, projesi ihalesi, gibi laflar edildi..
Şehrin şu bölgesinde, yok burada, arazi istimlak edilsin, hazineye ait olana yapılsın; minvalde gel-gitler yaratıldı..
Ki daha bir kaç ay önce de, yapım ihalesi eli kulağında, yap işlet devret modeliyle değil; Devlet eliyle inşa edilecek denildi..
***
Peki gelinen aşama itibariyle, hala da bu iş olacak mı, olmayacak mı Diyarbakıra Şehir hastanesi inşa edilecek mi, edilmeyecek mi; ikilemi söz konusu..
çünkü, ne mahir siyasilerimizden, ne mahir yetkili ve etkili zevattan, sadra şifa verici bir gayret, sergilenmediği gibi; sahiplenen de yok!
Bu minvalde kaç yazı kaleme aldığımı, dilimde tüy bitti diyebileceğimiz, şehrin sağlık alanı kadar, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel zenginliklerine ivme kazandıracak, bu hastanenin neden yapılmasında bu kadar, arıza-i zaman ve süreç işliyor; sorusuna yanıt istiyoruz!
Aldığım bazı duyumlar var; kadim şehrin her meselesinde olduğu gibi; ali cengiz oyunları var?..
Deşifresi an meselesi?..
***
SURDAKİ İSTİMLAK.
Mevzu her yönüyle klinik bir vaka!
Gerek işleyiş, gerek yönetimsel anlayış ve gerekse de, bürokratik sistemin uygulanma biçimi; muammalar ve meçhuliyetler zincirini oluşturmaktadır!..
Surun virane edilişi, yakılıp, yıkılışı, terörün en vahşi yüzüyle, şahit olduk..
Ki, bir kırılma, bir öfke seliyle kucaklanması gereken on binlerce Sur ahalisini, ne yazık ki ne devlet olarak, ne de siyasal iktidar olarak, istenilen hassasiyeti, özeni, sorumluluğu, yerine getirme becerisi ortaya konulmadığı için de dışarıda kaldı?!
***
Neyse, mevzumuz siyasi değil..
Vakıa, burada konutlar yapıldı, yollar yapıldı, ticari mekanlar inşa edildi..
Her ne kadar, yapılış biçimine dair, vahim ve akla ziyan bir mimari proje ucubesiyle, yüz yüze geldikse de!..
Bu mu, Diyarbakırın tarihi evlerinin mimari yapısı, hani şehir Toledo olacak minvalinde sorgulayıcı, sorular ikmale geliyorsa da!..
Denir ya; her şey bir tarafa yıkımın üzerinden 6 yıl geçti, hala istimlak işlemleri tamamlanmış, sorun olmaktan çıkarılmış değil
Yüzlerce dosya bulunuyor ve mağdur aileler perişan!?..
Neden, bu hantal işleyiş?..
***
KIRKLAR DAĞI NE OLDU
Yanık yanık türküleri de, şarkıları söyleyip durduk!..
Dokunmayın ziyaret çarpar, dedik..
İmara açmanız, bina dikmeniz, buraları betonlaştırmanız bu şehrin siluetine hançer vurmaktır..
Kadim kenti, katletmektir bu bir ihanettir dedik!..
Ama, rant, çıkar, menfaat, politik ve ideolojik hesaplarla Kırklar Dağına virane oldu bu şehrimin seyirgahı yanık Türküsü söyletildi
Binalar dikildi, ucube yapılar oluşturuldu
***
Peki sonra, ziyaret çarptı kabahati olan herkesi!..
Cezaevleri mi, rüşvet suçlamaları mı, davalar mı, vekil yakınları mı, başkanlar mı?..
Denir ya; kimi dersen günahta payı oldu?..
Nihayetinde, sözümüze gelindi, kent adına bir duruş sergilenerek yıkım kararı alındı?..
Ve o binalar yıktırıldı
Yargı bir karar verdi; 100 milyon lira civarında, tazminat ödenmesi yönünde hüküm..
Bu para, Büyükşehir Belediyesine şuan için rücu edilmiş durumda!..
Ki bu rücu da, yönetimsel beceriye sahip, nam-ı diğer 2 milyon lira harcanarak hazırlanan banyo ve lavabo ile dinlenme odasının sahibi Cumali Atillanın sayesinde oldu..
Bir süre önce, İl Valisi ve kayyım Münir Karaloğlu, tazminatla ilgili sebep olanların burunlarından fitil fitil getireceğim dedi?..
***
Doğrusu, getirdi mi, getirmedi mi bilemiyorum?..
O para, kentin gelirinden, imkanından, belediyenin bütçesinden ödenmesi halinde, büyük bir hukuk ve hak gaspı olacağını belirtmek isterim..
Sorumlu kim ise, onlara rücu edilip, tanzim edilmeli!
Tabi, bu evrenin bir de, Kırklar Dağının hal-i hazırdaki durumu, neden atıl hale bırakıldı gerçeği!?..
Dört bir tarafta faaliyetlerle övünülürken, buraya dair bir proje geliştirilerek, moloz alından kurtarılması gerekmez mi?..
Şöyle kentin asli konumuna özgü, seyirgahı olması adına, bir adım atılsa!
Yoksa, siyasilerin kulislerdeki ifadelerle rant mekanizması mı engel teşkil ediyor
Bakalım; kim ne diyecek bu dediklerimize!?
***
AKSUNUN İSMİNİN YAŞATILMASI
Bu minvalde, kaç yazım olduğunu ben bile hatırlamaz oldum!??
Tabi salt, sayın Abdulkadir Aksu değil..
Kadim şehrin yetiştirdiği, siyaset alanında olduğu gibi, bilim, ilim, sanat, edebiyat, yazıp-çizme, fikriyle, düşüncesiyle kamuya mal olmuş, çok insanımız var!
Bu kentin, değerlerine katma değer sağlayan şahsiyetlere kent adına, kentin yaşayanları adına, vefa örneği sergilemek, onları unutulmaz kılmak, onure etmek, asli görevim değil mi, sorusuyla ilgili ve yetkili zevatları, hep uyardım!
***
Denir ya, kendi adıma bir şey istemiyorum, ahali adına, bizi biz yapan değerlerimiz adına, istiyorum diyerek, bir çok isimden söz ettim!
Ki son olarak, Gaziantepten örnek vererek, bir dönem Gaziantepte Vali olarak görev yapan şehrimizin kadim insanı Abdulkadir Aksunun adı yaşatılmak adına bir kavşağa verilirken, neden Diyarbakırda, kendi şehrinde, yaşayıp, büyüdüğü ilinde ölümsüzleştirilmiyor diye, sorgulamıştım!
***
Galiba, sesimiz duyulmuş olacak ki, Büyükşehir Belediyesi 4 Nisanda, karar aldı..
Kayapınar ilçesinde bulunan Sipan Caddesinin ismini, Abdulkadir Aksu Caddesi olarak değiştirdi?..
Vefa örneğinin sergilenmesi, Aksunun onure edilmesi, bizim de iki kelamımıza kulak verilmesi, el betteki sevindirici ve gurur vericidir..
Bu noktada, karar kılıcı mekanizmaya teşekkür ediyorum!..
***
Ancak, işlemde polemik, tartışma oluşturan bir hal-i vaziyet var ki, o ciddi bir sorgulama geliştirdi?..
Türkçe tanımı olan ama Kürtçe bulunan Sipan ki, Ağrı dağında buzul olarak bilinen, bir bölgenin adı..
Ki dengbejlerin Kürtçe şarkıda ifade ettikleri gibi; Sipan Sipana ğalate diye başlayan sözcüklerle anlam içeren caddenin ismi neden seçildi?..
Bir özellik gerekçesi var mı
***
Yoksa!.. Kente açılan bunca yeni yollar, caddeler, kavşaklar var!?
Hele ki, kongre salonları, sosyal ve sportif tesisler var iken..
Bu alanlarda ismin verilerek, yaşatılması daha bir önem arz edici şekilde, olmaz mıydı?..
Neden; güzel bir iş icra edilirken, onu tartışılır hale getirmek?..
***
SOYKIRIM SÖYLEMİNİN SUçLUSU ERDOĞAN MI?..
Hadi oradan sizi gidi, zevahir düşkünleri sizi!..
Bakar mısınız hali durumlarına!..
Bidenin söylemini kınıyoruz diyorlar, sonra sözü Erdoğana getirip, müsebbip gösteriliyor..
Ey Erdoğan bunu yapmasaydın, şunu etmeseydin Haço Biden Soykırım demezdi?.
Buna ne denilir biliyor musunuz; dış müdahaleye meşruiyet kazandırmak denilir
Gelin bizi, iktidarı, devleti yutun demektir, Siyonizmin, Emperyalizmin değirmenine su taşımaktır!?..
***
İyi Parti ve CHPyi hatta HDPyi bir kulvara bırakalım
Onların iktidara ne kadar derin bir garez içerisinde olduğunu biliyoruz..
Tek hedefleri var; Erdoğan gitsin, Türkiyeye ne oluyorsa olsun, razılar?..
Ama gel gör ki, daha bir kaç yıl öncesine kadar aynı gemide bulunan Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğluna ne oluyor da, Bidenin mahut söylemini, Türkiyenin dış siyasetine bağlayarak, maliyet çıkarıyorlar?..
***
Zat-ı muhteremlere hatırlatmak lazım!.?
Siz, evet sizler..
2005te, AK Partinin gemisinde değil miydiniz?..
Görev ve misyonlarınız, A Takımının içerisinde yürüyenler değil miydiniz?..
29 Mayıs 2005te, ABD Temsilciler Meclisinde; Ermeni soykırımı suçunu tanımaya Türkiye Cumhuriyetini zorlama adına alınan karara, o gün ne demiştiniz de? Bugün, karşı mahalle seyir içerisindesiniz!?..
***
İçİMİZDEKİ ERMENİLER?..
Jeo Bidenin o şuursuz ve fütursuzca söylemine, öylesine üzülen, öylesine tepki veren, Ermeni dostlar oldu ki?..
Söyledikleri söz; bu akla ziyan söylem, bizi bizden ettiriyor olup, tepki koydu
Bu Ermeni dostların sayısı; azımsanmayacak kadar yüksektir!
Ne yazık ki, buna mukabil Ermeni olmamalarına rağmen, en radikal ve ideolojinin çukurunda debelenip duran Taşnak çetelerini de geride bırakan Ermeniler oldu ki, soykırım söylemine zil takıp, oynamaktadırlar
Bunlara içimizdeki Ermeniler demek, bence Ermeni dostlara hakaret içerir
***
Bunlara!.. Evet bunlara söylenecek söz ya da getirilecek bir tanım sanırım; henüz lügat ta yer almış değil..
çünkü, lağımdan çıkan tüm bir olumsuz kelime ve kavramlar, böylesi bir karaktere libas olmaktan, imtina ederler!
Aman bizden uzak olsun, derler!?..
***
GÜNÜN SÖZÜ
- Dünya; var gibi görünen bir yalan... Allah; yok gibi görünen bir gerçektir...