Mezuniyet töreni ve AK Parti tavrı
Eklenme: 7/2/2012 12:00:00 AM

Geçtiğimiz,

Cuma günü öğleden sonraydı.

Dicle Üniversitesi'nin, mezuniyet töreni vardı.

Biz de, davetliydik.

Gittik.

Hem atmosferi solumak,

Hem de gelen-gidenle, söylenenlerle alakalı izlenim edinmek, gayesiyle gittik!

İyi de;

Oldu gitmemiz, çünkü bazı "çarpıkları" gözle görmek daha önemli.

Derler ya;

Görmekle-duymak arasında "çok fark var" diye!

Aynen de öyle!

***

Dicle Üniversitesinin

Hele Diyarbakır'ın, "konum ve misyonu" hepimizin malumu!

Üstatların ifadesiyle;

"Diyarbakır hapşırırsa, Türkiye zatüre olur" misali, konum itibariyle bu kadar önemli!

Hassasiyeti, kabildir!

Evet,

Mezuniyet törenin, atmosferine gelince!

5 bin 300 öğrencinin, "mezun" olmasının, "heyecanı ve coşkusu" tartışılmaz.

Öğrencilerin,

Ailelerin,

Ve tabi ki onları mezun eden, "Akademisyenlerin", gururlu halleri.

***

"Bir harf öğretenin, 40 yıl kölesi olurum"

Kültüründen gelen bir nesil olarak; "eğitimi" tamamlayıp, "gerçek hayata" atılmak büyük bir başarı olsa gerek!

Nasıl,

Bir duygu ve sevgi, pek tabi ki "hayat maratonu" noktasındaki koşu "duygu tarifi" zor.

Velhasıl; "mezuniyet coşkusu" her kesimi, etki altına almıştı.

***

Ne var ki,

Bu güzel ve alkış alması gereken "atmosferi" birileri içine sindiremedi.

Daha doğrusu; "sindirebilme" cesaretini gösteremedi.

Kim derseniz?

Diyarbakır'ımızın "seçilmişleri".

Yani; "siyasileri".

Nedeni, saklı tutulmaya çalışılıyorsa da herkesin "malumudur"

Mezuniyet,

Töreninde "atanmışlar hazırdı.

Vali Mustafa Toprak.

Ve Kurum müdürleri ile idareciler.

Eksik olan,

Yukarıda ifade ettiğim seçilmişlerdi.

***

Biliyorum ki,

Hepsi bila istisna "mezuniyet törenine" davet edilmişler!

Parti, gözetilmeksizin!

Davetiyeleri de; "ulaşmıştır".

Ama ne hikmettir ki,

Eğitim ve Öğretim Yılının "açılışında" tam kadro hazır olanlar...

Cuma günü; "yoktular".

Kim,

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker!

AK Parti'nin,

Diyarbakır Milletvekilleri.

Pek tabi ki, BDP'li milletvekilleri de, "yoktu" gelmemişlerdi.

***

AK Parti'den;

Bir tek kişi gelmişti, o da MYK üyesi Necla Hattapoğlu!

Başka da; seçilmiş ve siyasetçiden "kimse" yoktu!

Doğrusu,

Düşündüm, "bir yıl içerisinde" ne oldu da, "bu hal-i vaziyet" oluştu.

Dün tam kadro,

Bugün, hiçbiri yok.

Bunun altında ne gibi bir "hesap var" diye sorguladım kendi kendime!

AK Parti Milletvekilleri cephesinden.

***

Bakan ve Milletvekilleri.

Acaba,

Mevcut Üniversite Yönetimini "başarısız buldukları için mi" gelmediler!

Malum,

Ortada bir başarısızlık var ise,"onu veriler, belgeler ve yönetim işleyişi" ortaya koyar.

Sanmıyorum!

çünkü,

Bu yönetimle alakalı, "artı puanlar" çok yüksek!

En basit ifadeyle;

Göreve gelirken öğrenci sayısı 1011 bin civarındaydı.

Bugün; 23 binin üzerinde bir rakama ulaşmış.

Mezun,

Sayısına baktığımızda, "göreve geldikleri" tarihteki öğrenci toplamının yarısı kadar.

***

Üniversitesi kampusu tabiri caizse "inşaat" alanı!

Fakülte,

Yüksek okul sayısı deseniz, "gerilemedi" bilakis arttı.

TEKNOKENT,

Dhil birçok alanda, "atılımlar" yapıldığı gibi; "Yerel ve Ulusal" Konferanslar.

Bölgedeki,

çiftçilerle "işbirliğine" dayalı projelerin hayata geçirilmesi.

Düne kadar;

Halkla kopuk olan üniversitenin "kapıları" açıldı.

Yani, büyük bir değişim ve dönüşüm içerisinde olundu.

***

Sosyal,

Siyasal, Kültürel ve Ekonomik alanda!

Bölgenin,

Hissiyatı yüksek "meselelerine" karşı, duyarlı hale gelindi.

Daha demokratik,

Daha özgürlükçü,

Daha çağdaş bir yapıya "kavuşan" Dicle Üniversitesi "geçmişten" fersah fersah ileride.

Anlayacağınız;

Tüm bunlara rağmen, dünün destekçisi olanların "şimdi" yönetime karşı tavır takınmaları, "manidar" olsa gerek.

Ki öyledir de.

***

Tabi ki,

Mevcut yönetimin eleştirilecek yönü yok değil.

Elbette ki vardır.

Zaten; kimse ve hiçbir yönetim "kusursuz" olmadığı gibi, "eleştirilmez de" değildir.

4 yıllık,

Görev süreleri içerisinde, "buradan çok eleştiri getirdiğimiz gibi, desteğimiz de olmuştur".

Derler ya;

"Yiğidi öldür, ama hakkını ver".

***

Peki,

Üniversite yönetimine karşı, bu tavır niçindir derseniz?

Ben rektörlük Seçimi'ne "odaklı" bir ince hesap olarak görüyorum.

Aslında,

Salt ben görmüyorum, "hemen herkes" aynı fikir ve bakış içerisinde.

Rant hesabı,

Rantı kesilenin hesabı!

Diyorlar ki,

AK Parti Milletvekillerinden bazıları; Rektör Adayı Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem'i tutuyor.

Mevcut, yönetime "rakip" olarak, Erdem, iki dönemdir aday.

Bu seçimde,

Rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç'tan sonra ikinci sırada.

***

Seçimde,

Saraç fark yapmış, 457 oy almıştı.

Erdem ise 231 oy'da kalmıştı.

Garip bir diğer durumda;

Erdem'in BDP'ye yakın biri olarak bilinmesi ve desteklendiği.

Ortaya çıkan bu resim karşısında, der demez insan şöyle yorumluyor.

Erdem konusunda;

"BDP-AK Parti dayanışması mı var?"

***

Milletvekillerinin yansıra, MKY üyelerinde de, "ayrı fikir" var.

Şöyle ki;

Mezuniyet töreninde AK Parti'den sadece ve sadece; MYK Üyesi Necla Hattapoğlu gelmişti.

Bu resimle, Hattapoğlu, "mevcut" yönetimi destekleyen oluyor.

Parti, MYK'sında karşı olan bir isim var.

O da; Mazhar Bağlı.

Malum,

Diyarbakır ahalisi,

Özellikle Üniversite camiası ve öğrenciler "yakinen" bililer.

Sayın,

Bağlı'nın Dicle Üniversitesi'nden "neden tayin aldığını", Ankara'ya ne için, "kaçtı" pardon gittiği biliyoruz!

Hakkında,

Gazetelerde nice "haber ve yorumlar" çıktı, "neden Diyarbakır'ı terk-i diyar" ettiği!

Az mı,

Öğrenciler "yürüyüş ve toplu eylemde" bulundu.

"Tacizci hoca istemiyoruz" diye, slogan attı.

Yanılmıyorsam,

BDP'ye yakın birçok, düşünce kuruluşu dahi, "tepki" açıklamaları yapmıştı.

***

Şimdi tüm bunları,

Zincirin halkaları olarak, ele aldığımızda ortaya şu hakikat çıkmaktadır.

BDP-AK Parti,

Hal-i hazırdaki siyasi atmosferde, "bıçaklı" iken, nasıl oluyor da, "kan-ka" olundu?

Eee.

Boşuna söylenilmiyor, AK Parti hızla "ANAP ve DYP'leşiyor" diye!

Velhasıl,

Diyebileceğim tek bir kelime var, o da!

Diyarbakır'ı,

Bu hale getiren "işte bu siyasi zihniyettir" başka da bir şey değildir.

"Ranta ve bireysel menfaate karşı" ortak ittifak kurmak.

Onun için ne zaman ki,

Bu zihniyet, "ortadan kalkarsa, güç kaybederse" bilesiniz ki, işte o zaman Diyarbakır gerçek benliğiyle, "buluşur"