Önceki gece "Midyatlılar" gecesi vardı. Altındağ Dinlenme Tesisleri'nin o görkemli 'çok amaçlı' salonunda. Geceyi Söz TV de "kesintisiz" olarak canlı yayınladı. Diyarbakır ve bölge ahalisiyle "paylaşma" anlamında. İyi de etti. Çünkü çok sayıda kişi "geceyle" alakalı olumlu tepki gösterdi. Hatta kentte gelişebilecek böylesi sosyal etkinliklerin "sürekli" yansımasını istedi. Tabi ki; "eldeki" imkanlar el verirse. Sanırım sizler de "gecenin" etkinliğini ekrandan izlemişsinizdir. Çünkü renkli, bir o kadar da "anlam" yüklü bir geceydi. Diyarbakır'dan, Mardin'den, Midyattan, Ankara'dan. Yani yurdun birçok bölgesinden; hemen herkes davetliydi. Tabi gelen de vardı, gelemeyen de vardı.
***
Ancak Diyarbakır kulvarında kimi ararsanız vardı diyebilirim. Hani derler ya "yok yok" diye! Vali'den, Belediye Başkanına. İşadamından, Sivil toplum örgütü temsilcisine. Siyasi Parti temsilcilerinden, Mardin ve Diyarbakır Süryani Metropoliti Saliba Özmen, Mardin Süryani Vakfı Başkanı Hanna Çilli'ye. Hatta Midyat'ın sıradan vatandaşına kadar. Sanırım bine yakın insan salonda bulunuyordu. Anlayacağınız; katılım yüksekti. Bu özel geceye Sayın Mehmet Ali Altındağ'la birlikte davetliydik. Ve birlikte icabet ettik. Gecenin ilk faslından sonuna kadar bulunduk. Daha sonra da; ayrıldık. Yani konuşmalar, mesajlar ve günün önemine ilişkin ifadeleri dinledikten sonra.
***
Öyle de oldu. Böylesi güzel ve anlam yüklü gecelerde bulunmak gerçekten önemli. Çünkü "kaynaşmanın" birer abidesi gibidirler. Tabi ben burada sizlere "ne içtik, ne yedik". Veya kim oynadı, kim söyledi "faslını" aktarmayacağım. Hatta Midyat'ın "tarihini" de ifşa etmeyeceğim. Mevzuya "magazinsel" bir yaklaşımım da olmayacak. Her ne kadar "gece" yemekli, müzikli, çalgılı, türkülü geçtiyse de. Benim "magazinsel" bir bakışım olmayacak. Geceyle alakalı sizinle paylaşacağım "geceden" çıkan mesaj olacaktır. Ve oradaki "sinerjinin" yarınlar için ne anlam taşıdığı.
***
Zaten ortamı en güzel şekliyle ifade eden "Midyatlılar gecesinin" ev sahibiydi. Ev sahibi de; Midyatlılar Sosyal Yardımlaşma Çevre ve Kültür Derneği Başkanı Zeynep Şenay Canoruç'tu. Yakından tanıdığımız bir isim. Gecede en can alıcı konuşmayı da kendisi yaptı. Çok yüklü ve çok anlamlı idi... Kısa ama öz. Canoruç "çok iddialı" bir ifadeyle "Midyat"ta bir misyon yükledi. Ki bu misyonu yüklerken gecedeki "ortamı" delil olarak gösterdi. "Midyat Demokrasinin anıtıdır"! Tarih sayfalarında "Midyat'ın" genel yapısına yaptığımızda; bu ifade "cuk" diye oturmuyor değildi. Oturuyordu. Hem de; daha anlamlı ifadeler yükleyerek.
***
Yüzyıllardır; "bağrında" yaşattığı değerlere sahip bir yerleşim birimi. Bugüne kadar; çok sayıda farklı kimlikleri barındırmıştır. Farklı dinlerin yaşamasına "kalkan" olduğu gibi filizlenmesine vesile olmuştur. Geleneklerin, göreneklerin ve de sosyal yaşamın "paylaşımcı" düşünceyle gelişebileceğine inanmış bir ilçemiz. Mezopotamya'nın "gözdesi"! Midyat Belediye Başkanı Şehmuz Nasıroğlu'nun ifadesiyle; Düşünün ülkenin hangi coğrafyasında; bir yılda 6 dini bayramı kutlanıyor. Ama Midyat'ta kutlanıyor.
***
Anlayacağınız Canoruç'un "Midyat Demokrasi'nin anıtıdır" sözü boşuna değil. Çünkü diyor? Siyasal "ideolojilerin" hesabı güdülmez... "Etnik" kimliklerinden dolayı "kimse" dışlanmaz. İnsanlara "önce insan" olarak değer verilir. Yani; "ayrı-gayrı" yok. Hele hele hizip anlayış hiç yok. Bugün Midyat'ta; Müslümanından, Süryanisine, Alevisinden, Yezidi'sine kadar. Kürdünden, Arabına, Türk'ünden, Maçırına kadar. Hepsi birlikte "kardeşlik" duyguları içerisinde yaşıyor. Ondandır ki; Midyat hiç bir zaman "farklı kimliklerin" kavgasına şahit olmamış. Farklı dinlerin "düşmanlığına" ev sahibi olmamış. Canoruç bu tablonun ülkeye ve bölgeye "örnek" olmasını dilerken şöyle dedi: "Yüzyıllar boyunca farklı etnik yapıdan, farklı dinlerden, farklı dillerden, farklı kültürlerden insanlar birlikte Midyatta huzur içinde ve hoşgörü ortamında yaşamışlardır. Bu gecede bunun hem bölgemize hem ülkemize hem de dünyaya örnek olmasını diliyoruz"
***
Onun için de üstadın dediği gibi. Yeryüzü insanlığın buluşma noktası. İnsanlara bir bütün olarak bakılmaya çalışıldığında farklı ırk ve medeniyetlerle karşılaşılıyor. Bu farklılığın temel sebebi, farklı topraklarda farklı kültürlerin yeşermesi ve büyütülmesidir. Toplulukların kültür değerleri, onların farklı yemek kültürüne, farklı düğünlere, cenaze ve geleneksel törenlere, bayramlara, şenliklere sahip olması anlamına gelmektedir. Aynı ülke sınırları içindeki insanların dahi bölgesel farklılık sebebiyle birbirinden farklı kültür değerleri vardır. Bu değerler göz ardı edildiği takdirde kültürler arası çatışma, birbiri üzerine hakimiyet kurma isteği ve insanlar arasında huzursuzluk baş gösterecektir. Daha barış dolu bir dünya için toplumların sahip olduğu kültür değerlerine saygı duyulmalı, kültürler arası değerler farkındalığı yaratılarak, birbirlerinin özlük hakları korunmalıdır.
***
Evet. İşte önceki gece "Midyatlılar gecesinden" yükselen mesaj buydu. Herkesin eşit, Herkesin özgür, Herkesin çağdaş, Herkesin demokrat Herkesin inanç hürriyeti Ve herkesin "haklarına" sahip çıktığı ve yaşadığı bir coğrafyada "topluca" yaşamak. Onun için diyorum ki; "Örgütlü olmak" başarının ilk adımıdır. Hele "insanları insan" gibi sevmek; huzurun teminatıdır. Ama biz nerdeyiz? Kavganın, fitnenin, kanın, gözyaşının. Hizip düşüncelerin, şiddetin, terörün "batağında" bulunuyoruz. Kardeşin kardeşi kırdığı, canına kastettiği bir coğrafyada yaşamıyor muyuz? Demek ki; kusur bizde. Başkasında değil.