MOBESE KAYITLARI!…
Eklenme: 2/1/2022 12:00:00 AM

Sahi ya; şu MOBESE kameraları ne için var ve ne için ülkenin dört bir sathına kuruldu! Her şehirde, ilçede, kasabada, caddede, sokakta, karayolunda, oto yollarda bile var

***

Ülkenin en ücra, yerleşim yerine bile kuruldu!.. Sınır hatlarında dahi var.. Peki bu kadar masraf ve bu MOBESElerin kurulması; süs için mi yapıldı?!.. Birilerine, milyonlar kazandırmak için mi, organize edildi?..

***

Ya da; biri bizi gözlüyor mahiyetiyle BçG evi yarışması düzenlemek için mi monte edildiler.. Kim kime ne yapıyor, ne ediyor diye mi; o MOBESEler dört bir tarafı gözlüyor.. Deyin, sese, hareketliliğe göre kayıt yapabilen, kameraların hikmeti mucibesi nedir?!

***

Yoksa evet yoksa! MOBESEler suç ve suçlularla mücadele için mi kuruldu?! Suçun ve suçlunun fiziki delillerle tespiti, kaçan faillerin kamera kayıtlarıyla sabitlenerek yakalanması için, direklere monte edilmedi mi?!

***

Katilini, canisini, sapığını, tacizcisini, hırsızını, kapkaççısını, soyguncusunu, uyuşturucu tacirini, bilmem neyini, sahtekar ve hokkabazını, işlediği suçu, suçüstü yapıp yakalamak için MOBESEler kurulmadı mı?.. Buradaki kayıtlara başvurulmuyor mu?!

***

İster poliste, ister mahkemede işlediği suçu inkar edenlerin, yüzüne işte deliller, işte belgeler, işte görüntü kayıtlarınız sillesini vurmak için, o MOBESE kayıtları deşifre edici değil mi?!..

***

Hukuki delil değil mi? Suçu kim işledi, nasıl işledi, elindeki silah neydi, kasti mi, taksirli mi, can güvenliği mi, her ne ise; bu kayıtlar incelenerek tespit edilmiyor mu!?

***

Bir trafik kazasında, bir cinayette, bir gaspta, bir soygunda bile, hatta hız sınırı aşmada dahi ilk başvurulan MOBESE görüntüleri ve kayıtları değil mi?!Resmi kayıtlarda, MOBESElerin sayesinde suç ve suçlu oranında, büyük düşüş sağlandığı gibi, varlık açısından caydırıcılığı da yüksek değil mi?!!

***

Ki, MOBESE kayıtlarıyla binlerce faili meçhul ya da öyle bir sayikle organize edilen binlerce suç, gün ışığına çıkarılarak, failler cezalandırılmadı mı?.. Hasılı kelam bunlar, ahalinin, huzuru, güveni, istikrarlı yaşamını, temin etmek için, kurulmadı mı yani!

***

Gelelim, Ekrem İmamoğlunun MOBESE kayıtlarına, sızdırılmasına, kamuoyunda tartışma konusu edilmesine!.. Ve, Ekrem Beyin bu konudaki kendini mağdur pozisyonuna sokup, zeytin yağı gibi su yüzüne çıkma gayretiyle, yaptığı suç duyurusu!..

***

Mevzu; dörtbaşlı bir mahmur.. Ama fena bir tiyatro oyunu gibi!..

Şöyle ki

İmamoğlu, İstanbulun emiri değil mi!.. Belediye Başkanı.. Onun görevi, sorumlusu olduğu şehrin huzuru, güveni, sağlıklı yaşamı temin etmek, var olan sorunlara anında müdahale edip, çözüm üretmek!

***

Peki, hal bu iken! İstanbul yağan karla, felç olmuş durumda.. Yollar kapanmış binlerce araç yollarda kalmış.. İnsanlar perü perişan, mahsur.. 20 milyon insan; imdat diyor İlin Valisi,. Emniyeti, Karayolları ayakta, ama Belediye Başkanı yok!.. Nerde; İngiliz Büyükelçiyle rakı-balık keyfi yapmak üzere, akşam yemeğinde deniliyor!

***

Vaziyet bu iken, gerek insani, gerekse de hukuki yönde; bu keyfiyet kentin emirinin görevini kötüye kullandığı sonucu çıkmıyor mu?.. çıkıyor!.. Doğal olarak da, İstanbullular başta olmak üzere herkes Başkan sen neredesin, niye görevini kötüye kullanıyorsun diye sorguluyor...

***

O ne diyor.. Yok öyle bir şey.. Ben görevimi kötüye kullanmadım.. Görevimin başında idim.. Kimseyle de rakı-balık keyfi yapmadım Yani, olup-biteni inkara kalktı.. Kendinden başka herkesi yalancı çıkarıp, kendine masumiyet karinesi oluşturdu!

***

Haliyle, herkes olamaz dedi.. Ve MOBESE kayıtlarına bi bakın kayıtlarda ne var?.. Ülkenin İçişleri Bakanı da müdahil oldu?.. Belediye Başkanı nerde diye? Sonra; kim nasıl elde etti, polis mi servis etti, etmedi, artık anlam teşkil etmiyor; işlenen bir görevi kötüye kullanma var, bunun delillendirilmesi önemli.. Ve kayıtlar öyle ortaya çıktı

***

Görüntü dökümü ne diyor! Bir küreme aracı, önde.. Tali yolda, kar temizliyor.. Arkasında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve eşinin bulunduğu makam aracı.. Korumalar.. Sonrası malum, Restoranda çekilen o resimler.. Büyükelçi, eşi ve İmamoğlu ailesi!

***

Eee, görüntüler Osmanlı sillesi olarak inince, itiraflar seri şekilde gelmeye başladı Ekrem bey cephesinden!.. İnkar edilenler, hepsi gerçek çıktı.. Canım sizde, 24 saat içerisinde bir saatlik yemek molası vermişiz ne olmuş ki?!.. Yemek randevusu aylar önce alınmıştı.. Büyükelçi veda edecekti, balık yedik..

***

İyi de, Başkan başta niye kaçtın, niye inkar ettin, neden gerçeklerden kaçmayı yeğledin!? Kendinden başka herkesi yalancı çıkarmaya kalkarsan, elbette ki gerçeğin deşifresi için, fiziki ispatlar ortaya çıkarılmak istenilir. MOBESE kayıtları da işte bu gerçeğin, fiziki delili

***

Gocunmana, rahatsız olmana, şu veya bu şekilde, savlar geliştirmene gerek yok!.. Ne özel hayata müdahaledir, ne de özel hayatın gizliliğini kapsayan bir durumdur! Bir inkarın, fiziki olarak yalan teşkil ettiğini ortaya çıkarmaktır..

***

Ne garip bir hal-i durumdur ki, Ekrem İmamoğluna mağduriyet çıkartmaya çalışan bizim mahallenin bazı ahlak yoksunu zat-ı muhteremleri hala da haylazlıklarında ısrar etmeleri; ayıp ya ayıp dedirtmiyor değil.. Nice troller bile attıkları twitleri sildi, siz hala aynı çukurdasınız!

***

KİM DİKTATÖR..!?

Aynaya bakın ya!?. Millete tepeden bakacaksın, onu horlayacaksın, onu insan yerine dahi koymayan bir zihniyete sahip olacaksın sonra çıkıp; demokrasiyi güçlendireceğiz diyeceksin?

***

Bizim oyumuzla, köylü Ahmetin oyu bir olur mu? diye böbürleneceksin. Kendini dev aynasında görüp, burnundan kıl aldırmayacaksın.. Milli İradeyi istiskal edip, yereceksin sonra çıkıp; hak, hukuk eşitlikten dem vuracaksın?

***

Demokrasiden, insan haklarından, milli iradenin üstünlüğünden söz edip, kamufle libasınla, iş fiiliyata gelince zerre-i miskal icra etmeyeceksin, bilakis tekçi ve vesayetçi kesileceksin sonra çıkıp; hakimiyet milletindir, biz milleti savunuyoruz diyeceksin?

***

Vesayetin ve onun maşası olan postalıların kanlı darbelerine, demokrasiyi rayına oturma olarak görüp, böyle lanse edeceksin.. Kendini tek kurtarıcı olarak ilan edip;, sivil ve milli iradeye dayalı yönetime hayat tanımama adına, darbeler yapacaksın sonra çıkıp; ülkeye huzur ve istikrarı getiriyoruz diyeceksin?

***

Halkın yüzde 51inin oyunu almış, seçilmiş, 20 yıldır da milli iradenin yetkilendirdiği iktidarın başındaki kişiye, diktatör diyeceksin, kendini de demokrasinin vazgeçilmez savunucu olarak, göstereceksin! Ar yoksunu siyasetinle milli iradeyi tanıyorum havarisi kesileceksin!

***

Aynaya bak aynaya!.. Ne görüyorsun, de hele!.. Sizin hasımlığınız, Erdoğan ve iktidarı değil, sizin hasımlığınız bu millete, bu milli iradeyi teslim eden zihniyetedir Aklınız sıra, intikam alıyorsunuz öyle mi? O bir kere oldu..

***

HER HALİYLE AHLAKSIZ!

Şu Serdar Ortaç var ya!.. Tam bir ahlaksızlık abidesi! Oldum olası da, gıcık olmuşumdur.. Hele ki, Ahmet Kayayı linçe götüren sürecin ateşleyicisi olması bu gıcıklığımı hep taze tutmuştur

***

Dün bir kez daha; bu hissiyatımı tazelendirdi. Gazetelere verdiği demecinde, öylesine rezilce konuşmuş ki, ahlaksızlığın dibinden beter!

Gazeteci sormuş, çocuk Sahibi olmak istiyor musunuz diye.. Verdiği yanıta bakar mısınız..

***

-Baba olmak için artık çok geç.. Halbuki kaç tane çocuğum olacaktı. Hep kürtaj oldular. Kaç tane.. Yazık.. İstemediler, gençlerdi. Onlar da haklı.. Aralarında tanıdığınız isimler de var?

***

Şimdi bu ifadelere karşı, ne demek gerekir!.. Ben sanatçının ahlaklısını severim sözüne karşılık, ben sanatçının ahlaksızını lanetlerim, çünkü ahlaki ve insani hiçbir standarttı yok derim!..

***

Sonuç itibariyle demem o ki!.. Ortaçın yaşamının da, kültürünün de, medeniyet anlayışının da, icra ettiğini sandığı sanatının da, ne kadar rezilce, ne kadar hayadan yoksun, ahlaki çürümüşlüğün içerisinde olduğunu anlatmaya, teşhise ne yazık ki kelimeler kifayetsizleşiyor

***

GÜNÜN SÖZÜ

çılgınlık ile dehanın arasındaki mesafe yalnızca başarı ile ölçülür.