Malumunuz üzre;
Bu köşemde bir "tekzip" yayınlandı.
Tekzibin sahibi DSİ.
Muhatabı da ne yazık ki bizdik!
Ne diyeyim!
Köşenin müdavimleri sizler.
Pek tabi ki bende "aşina" değiliz böylesi durumlara.
Ki bu "tekzip",
Benim 30 yıllık mesleki sürem içerisinde, bir "ilk" oldu.
Derler ya;
"Kader de bunu da görmek de" varmış!
Olsun.
Zehri, dün içtik; "kızılcık şerbet" niyetine!
***
Evet,
Yargı kararı doğrultusunda "gereğini" yerine getirdik!
Her ne kadar;
"Yargıya saygılıyız. Yargı kararına saygılıyız" diye başlayan cümleler kuruluyorsa da...
Doğrusu,
Yargı hükmündeki gerekçelere "pek saygı" duyduğumu ifade edemem.
çünkü "hakikate" dayalı değil, arıza var.
Öncelikle ifade edeyim.
Yaşanan durum değildir ki;
DSİ 10. Bölge Müdürlüğünün "keyfi" uygulamalarına.
Aba altında,
Sopa gösteren "sansür ve tehdit" ikmalindeki, "kurumsal taassuba" teslim olacağım.
***
Hiç de!
Ve asla, olamaz!
Eğer bu bölgeye yatırım yapılması için gönderilen 537 milyon liralık ödeneğin sadece 332 milyon lirası harcanıyor ise.
Ki harcandığı söyleniyor.
Ancak geriye kalan; 232 Milyon lira.
Yani yatırımın nerdeyse yüzde 40'ına tekabül eden bölümü kullanılmıyorsa.
Ve bu para;
"Tenkis" edilerek, Genel Müdürlüğe geri gönderiliyorsa.
Üstüne üstlük;
Son üç yıl içerisinde bu hal-i vaziyet "süreklilik" arz ediyorsa.
Yıllara özgü,
Ödenek miktarı düşüyorsa,
Tenkis olan para miktarı da artıyorsa,
Bölgenin, sesi-kulağı ve gözü olmaya "yemin etmiş" bir yayın kuruluşu olarak elbette ki "sorgularız" bu durumu.
Etmeye de devam edeceğiz.
***
Yetkili ve etkili zevatı da, görevi çağırırız.
"Nedendir bu?" diye!
çünkü işsizliğin had safhada olduğu,
Hükümetin bölgeyi kalkındırmak için büyük çaba gösterdiği,
Yatırımcıların "teşvik" edilmeye çalışıldığı,
Güneydoğu'nun kaderi "Sulamayla" değişebilir, düşüncesiyle hareket edilirken.
Siz; "can simidi" olabilecek bu paraları "ucuz" gerekçelerle nasıl "tenkis" edersiniz?
Israrcıyım, söylediklerime.
Ve diyorum ki;
Bu keyfi tutum ve uygulamaların hesabı sorulmalıdır.
Paraların tenkisi demek,
O yatırımın bir yıl "gecikmesi" ötelenmesi demek olduğunu her halde bilmeliyiz!
***
Her ne kadar;
Mesleki süremde "ilk" olduysa da bu tekzip!
Bilinsin ki; "bizi hak, hukuk, adalet ve gerçeklerin" var olduğu yoldan, döndürmeyeceği gibi.
Asla da "objektifliğimizden de" şaşmayacağız.
Bildiğimiz.
Ve ilklerimiz bize "keyfi ve hukuk dışılığa" göz yummayın diyor.
Boyun eğmeyin.
Velev ki, "hukuk ayaklar altına alınmış bir sistemde bulunuyor iseniz de?"
El hak.
Dönüşümüz yok.
Biz bu yola baş koymuşuz!
***
Alın size,
DSİ 10. Bölge Müdürlüğü'nün "yatırımı ve yatırımları" keyfi uygulamalarla engelleme, gayretkeşliğine ilişkin bir halka daha.
Yani bir skandal uygulaması!
Bugünkü,
Gazetenin "sür" manşetine konu haber.
Mutlaka okumuşsunuzdur.
Resimler, iddiayı gündeme getiren köylüler ve tabi ki, DSİ'nin "imzalı" belgesi.
Hani derler ya; "her şey apaçık ortada"!
Bu habere ilişkin ihbar, bize bir kaç gün önce gelmişti.
Haber merkezinden arkadaşlar;
Köylülerden gelen şikyet üzerine yatırımın DSİ tarafından engellendiği yere gittiler.
Diyarbakır-Elazığ yolu üzerinde;
4 köyün arasında bulunan alanda bir firma süt üretim tesisi kurmak istiyor.
***
Yatırımcı;
Başvurduğu Tarım Bakanlığı onay veriyor.
Sonra kurumlardan bazı taleplerde bulunuyor.
Hepsi tamam, sıra DSİye gelince iş orada tıkanıyor.
DSİ 10. Bölge Müdür Yardımcısı Hasan Kılıçın imzasıyla deniliyor ki;
Burası sulama kanalı için kullandığımız servis yoludur, kullanamazsınız.
Yatırımcıya soğuk duş etkisi yaptırılıyor.
En az 200 kişi çalışacak.
Günlük olarak taze ve kaliteli süt üretimi yapılacak.
İşsizlik ve istihdamın bu kadar elzem olduğu bir kentte birçok aileye ekmek kapısı olacak.
***
Ama gel gör ki;
DSİ 10 Bölge Müdürlüğü her zamanki "becerikliliğini" ortaya koyarak "dur" diyor.
Bizim itirazımız var.
Peki,
DSİ'nin itirazı ne, "köye giden yol", ulaşıma açık değil, "servis" yolu, kullanamazsınız!
Hoppala.
İyi.
Bakalım; DSİ'nin "bizim servis yolumuzdur" dediği yol gerçekten servis yolu mu?
İşte burda köylüler ısrarla karşı çıkıyor;
"Hayır. Yıllardır ulaşım yolu olarak kullanıyoruz".
Zaten görüntüler de DSİyi yalanlıyor.
***
Bir de;
Yolun istikamet seyrinde 3 aşama var.
Tek güzergh, ama üç ayrı "işleniş" var.
Şöyle ki;
Yolun bir bölümü, Yenişehir Belediyesi tarafından "asfaltlanmış"?
Yani cadde.
Yatırımın yapılacağı Köye giden bölümü ise stabilize.
Stabilizeyi de;
Köylüler kendi aralarında imece usulü "imknlar" geliştirerek yapmışlar.
Köylerin şehir merkezi ile bağlantısını bu yol sağlıyor.
2030 yıldır kullanıyorlar.
Köyden sonraki ilk bölüm otlaklara ve mezarlığa gidiyor.
Sonrası mı?
O da demiryolu geçidi ile son buluyor.
***
Ancak,
Sulama kanalı epey uzun.
Lakin DSİ'nin "servis yolum" dediği yol sonrasında yok.
Servis yolu, köyü kadar.
Sonra, "patika".
Servis yolu diyorlar ya!
Köylülerin söylediklerinin ötesinde buraya servis yolu demek "abesle iştigal" olur.
Yolun köyden sonraki tarafı "demir girmez".
Her taraf kayalık dolu.
***
Tabi bir de;
Sulama kanalında DSİnin "maşallah" dedirten bir marifeti var!
O da; suyun tarım için elzem olduğu bu topraklarda kırılan, dökülen, parçalanan sulama kanalından sular olduğu gibi boşa akıyor.
Aslında;
Görüntüler de, yaşananlar da, olup-biten de her şeyi anlatıyor.
Her şeyde tekzip yoluna giden DSİ yetkililerinin bu görüntüler ve yatırımları engelleme karşısında...
Hiç kuşkusuz ki;
Bu halka bir tekzip borcu yok mu?
Bakalım bu kadar çarpıklığa daha ne kadar seyirci kalınacak!
***
Buarada,
O yol "servis yolu" ise.
Ki DSİ Bölge Müdür Yardımcısı Hasan Kılıç "resmi yazısıyla" öyle diyor.
O zaman;
Leylek, Yaytaş ve Ayşık köylerinin "ulaşım yolu" nerde?
Valilik.
Köye Hizmet Götürme Birliği.
İl Özel İdaresi.
Belediyeler.
Velhasıl devlet kurumları nerdesiniz, "bu köylüler" ulaşımlarını nasıl sağlayacak.
***
Bir bakarsınız ki,
DSİ'nin "becerikli" idarecileri 30 yıldır kullanan yola "barikat" kurarlar.
Belki de,
"Paralı yol" deyip, köylülerden "geçit" ücreti dahi isteyebilirler.
Yoksa,
Mehmet çakmak'ın dediği gibi;
Helikopterle mi,
Veyahut kayıkla mı, "köyden ana yola" çıkıcağız.
Bilemiyorum.
Birileri cevap versin;
"Diyarbakır'ın ne kadar bahtsız ve sahipsiz olduğunu?"