Ne Kadar Kutlu Olacaksa
Eklenme: 11/21/2012 12:00:00 AM

Düne özgü olarak;

Takvim yaprağında şu not vardı.

20 Kasım;

Dünya çocuk Hakları Günü

Evet, Kutlu olsun.

Ama nasıl, kutlu olacaksa?

***

Dünyanın,

Ortadoğunun

Ve bölgemizin hal-i vaziyeti malumunuz!

İşte;

İsrail terörüyle Gazzede çocuklar katlediliyor.

Afrika da,

Ütopya da, çocuklar açlıktan telef oluyor.

Ülkemizde; çalışmak zorunda kalan 1 milyon çocuk sokak tehdidinde.

Hele ki, Güneydoğuda çocuk olarak yaşamak.

Enva-i istismara açık ve yemlik iken.

***

Sahi;

Ne kadar kutlu olabilir Dünya çocuk Hakları günü?.

Bilemiyorum.

Ama O kadar kutlu olsun, diyelim!

Ötesi.

Sizin inisiyatifiniz ve takdirinize bağlı.

***

Derler ya;

çocuk, her yerde çocuktur.

Öyle ya!

Ama,

Silahların,

Şiddetin,

Öfkenin, kinin ve ihanetin,

Beri yanda,

Uyuşturucunun, Fuhuşun.

Ve tabi ki, feodalitenin hükmü hkimiyet kazandığı, bir coğrafyanın gelecek neslinden söz edeceksek.

Mevzuu ayrı bir trajedidir.

***

çünkü bu coğrafyada,

Yaşamın en zor ve acımasız rolünü her daim çocuklar üstlenmiştir.

En ağır ve büyük günahların bedeli onların omuzlarına yüklenilmiştir.

Ve icrası için de, insafsızca, hükmedilmiştir.

***

Öyle ki;

Yaşıtları, Batı bölgelerinde bilgisayarla eğitim görür.

En hasiane; Eğitim kurumlarında, okur.

Huzur, güven ve istikrar tam ikmal.

Aile, anne ve baba, çevre daha bir hassas; çünkü o çocuk.

Ama ya bölgemiz de hal-i durum nice!

Ne olmuş. çocuk o.

Ya elde taş ve Molotof kokteyli.

Veya bulduğu bir el bombası.

Şiddeti ve saldırıyı oyun olarak görür.

Ancak; her vakitte ölüm korkusunu solar.

***

Her kapı çalışında.

Gelenin polis mi, asker mi?

Ölüm haberi verecek haberci mi?

Babasının,

Abisinin, ablasının ya da Annesinin, kardeşinin.

Dışarıda, nelere maruz kaldığına ilişkin gelecek haberin kaygısında.

Sokaktaki Kurşun sesleri.

Dağlardaki Bombalar.

Ve susmak bilmeyen, polis, asker ve ambulansların siren sesleri.

Dile kolay;

Ölümün korkusuyla, sabahlayabilmek!

Gelin de sabahlayın!

***

Ceylan Önkol.

12 yaşındaydı, köyde çobandı.

Gün ortası; yıllardır süre gelen kirli çatışmanın kör kurşunlarına hedef oldu.

Öldürüldü.

Peki failler.

Failler, belli-bilinen.

Ama atmosfer meçhulliyete sahip olduğu için; kim vurdu ya gitti.

Tıpkı, bedenine 13 kurşun isabet eden, Uğur Kaymaz gibi.

Bugün hukuk mücadelesi AİHMde sürüyor.

Ancak, 8 aydır AİHMin sorularına Türkiye yanıt veremiyor?

***

Evet, niceleri var;

Ceylan gibi,

Kaymaz gibi daha yüzlercesi...

Bölgenin, kaotik ortamına kimler kurban gitmedi ki?

Lakin en çok çocuk!

***

Hele bir de;

İş ve aşsızlığın cenderesinde iken!

çocuk;

Koşar gece gündüz çöp arabasının arkasından.

Kğıt parçası,

Ya da pet şişesi, hurdalık...

Zorunlu, ya da baskılı bir mahkumiyetle.

***

Metruk meknlar.

Birden kokuşmuş çevrede tiner ve bally, esrar ağında görürsünüz, körpecik bedenleri.

Veyahut;

İğrenç yüzlerin emellerinde.

Kapkaç, hırsızlık ve yankesicilik, yemliği olarak çetelerin eline düşmek.

Karşı koymanın bedeli de; kuytu bir köşede bıçaklanıp ölmek.

***

Kısarlaşan bir yaşam döngüsünde var olmaya çalışabilmek!

Ayakta durmak.

O minik beden ve adla çocuk olarak, direnebilmek!

İşte; TÜİKin verileri.

Her ne kadar;

Ülke sathi maili için rakamlar anlatım içeriyorsa da, yüzde 50si bölgeye matuf.

15 yaş altı nüfusta yoksulluk oranı, genel yoksulluk oranının bir buçuk katı.

***

Adalet Bakanlığı kayıtlarına göre;

Bugün cezaevlerinde 3 bin 777 çocuk bulunuyor.

Kimi tutuklu kimi de hükümlü!

Ülkenin bu mayandaki sicil öyle bozuk ki,

TÜİk ayıpları gizleme noktasında 2008 yılından itibaren ülkede artık istatistik yayımlamıyor.

Gizli tutuluyor.

Ahali bilmesin, haberdar olmasın nesil nasıl heba ediliyor diye?

***

Bir de; çocuk evliliklere bakın.

Sadece 18 yaşın altındaki kızların evlendirilmesi için mahkemelere yapılan başvuru rakamları ürkütücü.

Geçen yıllara oranla; yüzde 94,2 artmış.

14 bin 217 'çocuk damat',

130 bin 647 de 'çocuk gelin' evlendirilmiş.

***

Evet,

Enva-i olumsuzlukların sınır tanımadığı bir iklime sahip bölge.

Ve bu iklimde,

Coğrafyada yaşayan insanlar bu hal-i ızdırab durumu ruh-i derinliklerinde yaşıyorlar.

Yukarıdaki tablo,

Aile ve buraya daha aktarmamız gereken negatif kısır yapının hayal edin çocuklar üzerindeki tahribatı.

Onun için;

Hep ifade ederim suçu suç işleyen çocukta aramamak gerekir.

Taş atıyorsa,

Molotof kokteyli, elinde el bombası.

Ya da dağa çıkıp, silahlanıyorsa.

Suçu çocuğu suça ve suç batağına sürükleyen anlayış ve rejimin yarattığı inkr hadiselerin özünde aramak gerekir.

***

Kızlarımız.

Kız çocuklarımız.

Küçük kızlar.

Onlar daha bir masumane mevzudaki kurbanlık halleri.

Yırtık, sökük kıyafetler içerisinde.

Yarı aç, yarı tok.

çevrenin de acımasızlığı,

Modernite dünyanın bağnaz hal-i onun için yaşamı çamurlu bir batak haline getiriyor.

***

Okul yolları.

Üstadın ifadesiyle daha hayat yolu başlamadan dikenli hale gelir.

Zorluklar-imknsızlıklar.

Daha kısa bir zaman dilimi geçmeden;

Ne ailede,

Ne çocukta O okul sıralarına gitme hevesi kalmaz.

İnfaz gelir;

Kız çocuğudur okusa da ne olur bırak evde otursun?

Oysaki

O ne zekidir, ne cevaldır, zehir gibi bir beyne sahiptir.

Bırakılsa;

Öğrenme açlığıyla,

Gözlerinden yaşam zorluğunun akıttığı yaşların olgunluğuyla; neler yapmaz ki?

Ama bırakılmaz.

***

Bir el uzanır yakasına, çeker ve kahredici o çocuk gelinlerin, kaderine mahkm ettirilir.

Oturtulur; gelin sandalyesine.

Küçük yaşta, gelinlik mahkmiyetiyle!

Akıbeti ne olur; meçhul.

Kanla mı,

İntiharla mı, cinayetle mi?

Ya da; çirkinliklerin tuzağına meze mi?

İşte, Güneydoğuda çocuk olmak böyle bir hal-i yaşam mahkmiyetidir.

Şimdi, içinizden gelir mi;

Dünya çocuk Hakları kutlu olsun demek?

Hadi söyleyin!