Öyle ya;
Hava atarız, Diyar-ı Bekir "kadim kent" diye!
Elbette atarız.
çünkü kent doku ve geçmişiyle, tarihiyle, kültürüyle bu unvana sahip!
Ki öyledir.
Pek tabi ki;
Medeniyetlere "beşiklik ediş" hükmüyle de öyledir!
Ama velkin;
Bugünkü hal-i vaziyeti ve yaşam alanıyla alakalı "öyle" değil.
Vaziyet "tartışılır".
Hem de; "öyle-böyle" değil.
Ciddi ve vahim bir düzeyde "tartışılır halde" Diyarbakır "alt ve üst yapısı"!
Her ne kadar;
çağ anlamında "teknoloji" çağı deniliyor ise de?
Maalesef.
Özellikle "yaşam alanı ve alt yapı" ikmalinde çok gerilerde!
Artık;
Köy kent değil, mega-köykent de tanımlamada kifayetsiz kalmaktadır!
***
Malum;
Bir kentin vizyonu "o kentin" gelişme kültürü ve alt yapısıyla, ölçülür.
Caddeleri.
Sokakları.
Kaldırımlar ve çevre düzenlemesi ile yeşil alanlar, "öncü" olur.
Bunlara göre not verilir, karne düzenlenir.
Hep birinci etkenler olarak öne çıkarlar.
Ki bilirsiniz;
Her şeyin al benisinde, ilk intiba yani izlenim önemlidir.
Burda da;
Şehirlerarası Oto gar.
Ve şehir girişindeki "ana yollar".
Diğer yanda;
Havaalanı ve şehre bu bölgeden seyir ettiren, yol!
Kentin imar yapısı.
çevre düzenlemesi, kaldırım ve yapıların inşa hali.
***
Peki,
Diyarbakırımız "böyle bir" vizyona sahip mi?
Ya da, bunu ikmalde, "başarılı bir" grafik çiziyor mu?
Kim diyebilir ki evet.
Sanmıyorum ki;
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de, hayır dersin, karşı bir fikir ortaya koysun.
Ama diyeceksiniz ki;
Kabahat kimde, elbette ki, sorumlu salt Baydemir ve ilçe belediye başkanları değil.
Kabahat bizde.
Biz seçiyoruz, yetki veriyoruz ama sorgulamıyoruz, hesap sormuyoruz.
Böyle olunca da;
İcraat değil, siyasi söylem, "prim" yapıyor.
***
Evet,
Kulaklarını çınlatarak, sohbete devam edelim.
Malum;
Diyarbakır Büyükşehir statüsüne dhil olalı, nerdeyse 19 yıl oldu.
Hatırlıyorum;
Diyarbakır Söz'ün yayın hayatına başladığından, iki yıl sonraydı.
O yıllarda; haylı mücadelemiz olmuştu.
Siyasileri de, ikmal ederek "manşetler atıyorduk", Diyarbakır Büyükşehir olsun!
Nüfus ta.
Kentin gelişme trendi de, bunu hak ediyor diye?
Nihayet;
1993 yılında Diyarbakır 8 il'le birlikte Büyükşehir Belediyesi kimliğini aldı.
O günden;
Bugüne kadar geçen zaman dilimine bakın 19 yıl oldu.
O tarihte;
Antalya, Mersin, Eskişehir, Erzurum, İzmit ve Samsunda, aynı statüyü aldı.
Yarım dönem, SHP!
Bir dönem, Refah Partisi.
Son üç dönemdir de;
Diyarbakır Büyükşehir ve ilçe belediyeler DEHAP, DTP ve BDP'in elinde!
***
Tabi;
Salt Büyükşehir Belediyesi "değil".
Bahse konu;
Siyasi partiler dönemlerinde "İlçe ve alt kademe belediyelerde" hep top yekn; bir siyasi akımda oldu.
Firesiz.
Mevzu;
Bugün olduğuna göre şuan ki, Belediyeler BDP'de.
Şimdi gelelim;
Kent vizyonunu ortaya koyan, birinci koşullara.
Caddeler.
Sokaklar.
Kaldırımlar ve kentin değişik bölgelerindeki "yeşil" alanlara, kent trafiği ruhuna.
Hal-i duruma baktığınızda neyi görüyorsunuz?
Hissediyorum;
Tepkinizi ve öfkenizi, "isyan" edesiniz geliyor.
***
Yaya da.
Araç şoförü de.
Toplu taşıma araçlarının şoförleri de!
Velhasıl, kentte yaşayan 7'den 70'e herkes!
Manzara;
Karşısında bi dokun bin ah işit misali, tepkili, öfkeli ve isyan eder halde!
Diyarbakır ahalisi top yekn, muzdariplik yaşıyor bu kentin "alt yapısındaki" zafiyetten.
Caddeler,
Ana arterlerin asfalt yüzüne baktığımızda; hepsi "yamalı bohça" misali.
Öbek, öbek.
Beri yanda; "köstebek" misali, çukurlar.
Delik-deşik.
Hele bir de;
Doğalgaz çalışmalarıyla yapılan kazıların, kalıntıları var ya.
Toprak mı,
Kum mu, belli değil, asfalt niyetine yapılan geçici kaplamalar.
Bir iki damla; yağmurla hepsi mevta.
***
Aynen; hendek gibi.
Bazı bölgeler var ki, "tarla sürülmüş gibi".
Bağlar.
Suriçi.
Hele hele;
Bizim yaşadığımız Yenişehir bölgesi, "geçit" vermez.
Kolordu kavşağından, Seyrantepe giderken.
Araç sürücüleri, isyan ediyor.
çukurdan kaçan kazaya yakalanıyor.
Yda, kaldırıma çıkıyor.
Ya da önündekine vuruyor.
Bir de;
Kaldırımda değil, caddede yürüme alışkanlığına sahip olanlar ise; "al sana" yaralamalı kaza?
Sebep;
Valla yolda çukur vardı, ondan kaçarken, vurdum?
Diğer tarafın savunmasıyla; "kaldırımda yürünecek yer mi var?"
Geceleri;
Bu yollar adeta birer mayın tarlası gibi!
***
Akıl sır erdiremediğim bir nokta da; "Ergani yolu".
Özellikle;
İl Özel İdare'nin bulunduğu noktadan itibaren; "geçit vermez" halde.
çift yönlü.
Söz de;
Diyarbakır'ın giriş ve çıkış yolu.
Yani "vizyonunu" gösteren bir yol.
Ne var ki;
Yol, Temsan'a kadar, hatta daha da ötesi Ergani'nin içerisine kadar bozuk!
Şanlıurfa güzergahı da aynen.
Ama;
Bizim mevzuumuz, Belediyelerin yetki alanındaki bölge.
Bırakın,
Yoldaki köstebek hali, çukurları, hendekleri, su birikintilerini.
Sollama,
Esnasında sürücünün yüz yüze geldiği, orta refüj kenarındaki "devasa çukurlar var" ki birer ölümcül tuzak gibi.
Düşen,
Mutlaka ya takla atıyor, ya da orta refüje vurup, kalıyor.
Ölen.
Yaralanan, maddi hasar.
Kimin umurunda?
***
Üçkuyu'daki TOKİ sakinleri.
Yıllardır;
Yol için çalmadık kapı, gitmedik makam, yapmadıkları eylem kalmadı.
Hala da; yolları aynen.
çukur;
Mezar gibi, düşen çıkamıyor, araçların geçmesi mümkün değil!
Onlar da; her gün soruyor ne olacak halimiz?
Dağkapı'daki hastaneler caddesi.
Allah-billh aşkına; "hiç bir yetkili" zevat bu bölgeden geçmiyor mu?
Özelliklen;
Okulların bulunduğu bölgede; "yol demeye" bin şahit gerek.
***
Söz de;
Kentin modern yeni yerleşim alanları olan, Gaziler, Dicle Kent, Polat!
Buralar da;
Yol altyapısı anlamında, Yenişehir, Bağlar ve Suriçinden "geri kalır" yanı yok!
75'inci yol.
Yılmaz Güney Caddesi.
Gaziler kavşağı.
Evet,
Yollar genişlik noktasında, "standartlar" ölçeğinde.
Ama; asfaltlama da zafiyet yüksek geçit vermiyor.
Bir de;
Havaalanından çıkışta, "kavşak" var, burası bile "çukur" mezbahası.
***
Tüm bu hali harap durumun, "kent yaşantısına" sirayeti, elbette ki "isyan" ettirir.
Kaldırımlar.
Ne yazık ki;
Bu noktada biraz belediyecilik anlamında hassasiyet varsa da, kifayetsiz.
Halen de işgal altında.
Tabi;
Yaya açık olan bölgede yürümek için de, özellikle bu yağmur-çamurda, cesaret ister.
çünkü;
Araç trafiğinden sıçrayan, çamurlu sulardan çok, kaldırım taşlarından; üzerinize fışkıran "pis suyun", hal-i rezaleti çekilmez.
Islanmaktan kaçamazsınız.
İlla ki, "giysiniz" kirlenecek, ıslanacaksınız.
***
Şehir içi;
Trafik keşmekeşliğinden, otoparksızlıktan.
Ve araç sürücülerinin her yeri otopark olarak, kullanma keyfiyetinden..
Toplu taşıma araçlarının, kuralsızlığından.
Minibüslerin,
Bir yolcu kapabilmek için, onlarca yolcunun hayatını tehlikeye atmaktan, kaçınmamaktan bahsetmeye.
Sonuç itibariyle;
Diyarbakır'ın, "vizyonu da, imajı da, yaşam kültürü de", bu hal-i vaziyetin notudur.
Diyorum ki;
İl Valisi Mustafa Toprak başta olmak üzere,
İl Trafik Komisyonu üyeleri.
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir.
İlçe Belediye Başkanları.
Ve tabi ki; "kentin vizyonuyla" alakalı, sorumlu zevatlar.
Dışarıdan,
İçerisi görülmeyen siyah camlı araçlarınızın camından, buraları göremiyor musunuz?
Yoksa
Camlarınız içerden jeltinleştirilmiş mi, dışarıyı görmeyesiniz diye!
Söyleyeceğim;
Diyarbakır "büyük bir insan hakları ihlaliyle" karşı karşıyadır.
Bilesiniz ki;
Suç işliyorsunuz.
çünkü şuan ki idareciler olarak müsebbip ve sorumlu olarak sizlersiniz.
Cumanız mübarek olsun.