NERDEN NEREYE?
Eklenme: 10/22/2015 12:00:00 AM

Önceki gün!

Büyüktimur'la Gündem programım vardı..

Uzay Tv’de..

Konuğum..

Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Genel Sektereteri..

Mesud Tek…

40 yıl önce; "illegal" siyasetteydiler..

Şimdi; "illegal" siyaset için, dönüşe geçtiler..

Ki parti liderleri Kemal Burkay 3 yıl önce dönmüştü..

***

PSK'yı..

Türkiye kamuoyu pek tanımaz..

Ki genç nesil, bilmez…

Bilen de…

70-80'li yıllarda ki; "örgütlü" akım olarak bilir..

Özellikle Kürt Siyasal zemin için..

Evet, Tek'le çok şey konuştuk..

Gerek sorularımız..

Gerekse Tek'in verdiği cevaplar mahiyetinde genel kanı şu oldu..

İzleyenler açısından!

***

Kürdüm..

Kürtçe konuşmak istiyorum..

Mevkute çıkarmak..

Alenice "haykırabilmek"..

Yazmak… Çizmek.. Okumak…

Kendimi..

Halklarımı "tanımak" dillendirmek…

Varım..

Var olabilmenin; haklarına talibim diyebilmek!

***

Evet..

Daha bir kaç yıl öncesine kadar…

Tüm bunları; "dillendirmek, düşünebilmek, ifade edebilmek" mümkün müydü?

Değil..

Güneydoğu'ya Kürdistan diyebilmek…

Köylerin..

İlçelerin "Kürtçe" isimlerinin iade edileceği..

İki dilli; bir sistemin yerelde imkân bulabileceğini…

Nüfus cüzdanına Kürtçe isminin yazılabilineceği..

***

Cezaevlerinde..

Mahkeme salonlarında..

Savcı ifadelerinde..

Kolluk kuvvetlerinde; "Kürtçe konuşmak", tercüman bulundurmak!..

İşyerlerine; "Kürtçe" isim ve tabela asmak..

Yerem yönetimlerde "çok dilliliği" hayata geçirebilmek.

Ya da; Kürdistan ibareli partiler kurabilmek…

***

Hele ki;

Özerklikten..

Öz Yönetimden söz edebilmek!

Ve bunu; "siyasi alanda" seslendirebilmek...

Kimin haddineydi?

Ya da Yasa ve Kanunlar önünde..

Ki kamuoyunun büyük kesiminin 50 bin insanın ölümünden sorumlu tututuğu ve "Yasadışı Bölücü Terör Örgütü" diye tanımladığı PKK için..

Bir baro başkanı çıkıp; "Terör Örgütü değil" diyebilir miydi?

Ne mümkün?

***

Peki bugün..

Dereleri.. Denizleri.. Okyanusları aştık!

Elbette kolay olmadı..

Kimse de isteyerek buyurun alın hakkınızı demedi..

İstenildi..

Bedeli, faturası ağır oldu…

Ancak, yukarıda sıraladıklarımın hepsi bugün "özgür" bir alana ve yaşama, sahip!

Yani, nerden nereye gelindi?

Diyeceksiniz ki; "her şey bitti mi, yeterli mi" ya da "verilenler, alınan haklar" bir lütüf mü?

Hayır…

Gerisi var…

Daha ilk basamaklardayız..

Özellikle Anayasal "güvence" temini..

Vatandaşlık tanımı..

***

Dile kolay!

Yüz yıllık bir "inkar ve asimilasyon" yaşandı..

Tekçi.

Tek kimlik "üzerine" kurgulu, devlet zihniyeti..

Halkları. Hakları…

Yani Milleti değil "devleti" kutsayan bir mekanizma tez be tez değişemez!!…

Hele ki..

Devletin "kılcal damarlarına" kadar nüfus etmiş ise..

İç ve dış; "bağlantılı" şer ve paralel oluşumları inşa etmişse!…

Bunlar…

Hiç kuşkusuz ki; "bir iki yılda" aşılabilinecek değil..

Temizlenmesi zaman alır!..

Kısacası, Türkiye "bağırsaklarındaki" bu irini, çürümüşlüğü, kangrenleşmiş zehirli bakterileri atması zamana ihtiyaç var.

En önemlisi de…

"Milliyetçilik" odaklı, siyasi yapılar..

Ve siyasetçilerin; "gelenekçiliğinin.." halen prim yaptığını görebiliyorsak!

***

Diyeceğim o ki..

Şiddet.. Terör.. Kan ve gözyaşı olmasın..

Silahlar patlamasın..

Ölümler olmasın…

Bilinmelidir ki; "kurulan" köprülerle, sorunların çözümü zaman süreciyle, çözümsüz kalmaz..

Yeter ki; "gelinen" aşamanın, kat edilen mesafenin "idrakinde" olunabilinsin..

***

Aslında…

Gelen süreç şunu net ifade ettiriyor..

İşte; Türkiye'de demokrasi zenginliği..

İşte Türkiye'de kendini ifade edebilme özgürlüğü..

İşte; Türkiye'de farklı düşünebilme, serbestiyeti..

İşte, Türkiye'nin seküler, vesayetçi, ceberut devlet anlayışından, "özgürlükleri" inşa eden kimliğe dönmesi..

Özü itibariye Türkiye; "halklar ve haklar" ölçeğindeki "demokratikleşmesinin" kıymetini iyi bilmeli!

Yeter ki; diyaloğu kesip atmalayım!…

***

PARTİ BOLLUĞU!

Dönersek!

PSK'ya.. Ve Sayın Tek'e..

Legal siyaset için; "parti tüzüğü" hazırlanıyor..

Dediğine göre, kısa süre içerisinde; "İçişleri Bakanlığı'na" başvurulacak…

Eee.

Haydi hayırlısı…

Notlara bakıyorum, 4 yıldı 51 siyasi parti kurulmuş Türkiye'de.

PSK'nın de "legalitede" yer almasıyla; sayı 52 olacak..

Tabi bu esnada; "yeni parti başvuruları" olmazsa..

***

Sahi!

4 Yılda, 51 partinin kurulmasının; "hikmet-i mucibesi" ne?..

Taktir edersiniz ki Siyasi Partiler "demokrasinin vazgeçilmez" asli unsurlarıdır..

Kuruluş amaçları..

Ana felsefeleri de; "insan" odaklı..

Ama "iktidar" olabilmek, ülke idaresine talip olmak!

Lakin bir de şu söz vardır…

Olmayan duaya âmin de denilmez…

***

AYAKLAR YERE BASMAZ!

İşte bu minvaldeki siyasi akım!

"Ayakları yere basmaz" halde iken?

Neden ısrarcı bir zihin bunalımı içerisinde; "parti enflasyonu!" yaşanıyor/yaşatılıyor..

Bu hır niye?

Kim kime kısıyorsa..

Ya da kim gaza geliyorsa; "bir dilekçeyle" parti sahibi oluyor..

Tabi bu arada;

Türkiye siyasi tarihindeki "parti kapatmalar" kendiliğinden "fesh olanlar" ya bir de hülle partiler…

Velhasıl..

Bir taraftan demokrasinin aslı unsurları diyoruz..

Çoğunluğa zenginlik, kazanım çok seslilik diyoruz..

Ama velâkin…

Şu gerçeği de ifade etmiyor değiliz; "nedir bu bölük-pörçük siyasi alan" diye!…

***

KANARYA SEVERLER PARTİSİ!

Bu arada..

Medya'ya sıkça yansıyan bir parti var..

"Kumar partisi.."

Ha bire, polis baskınıyla "kumar oynatıldığı" ortaya çıkıyor..

Ne garip bir hal..

Sahi…

Kanarya Severler de bir parti kursa!..

Ya da, "nargileciler.." Olmaz mı?

Niye olmasın ki?

***

GAMMAZLIK…

Vay be!

Ne gammaz bir ispiyoncu "aydınlar" olduk..

Baksanıza..

Bırakın kendi kendimize; artık "Uluslararası" alanda ispiyonculuk faal!

Merkel'e mektup gönderilmiş…

"Türkiye'nin.. Hükümetin.. Devletin lehine.."

Hatta denilmiş ki; "gelmeyin", protesto edin…

Kim demiş, bir düzüne akademisyen aydın!

Yuh olsun..

***

Ha bir de…

Merkel'in ağırlandığı salon için de, kalmayan söylendi..

Koltuktan, divana..

Asılan portreden, oturma şekline..

Vücut diline kadar…

Tabi unutmuşlar; beyin özürlüler…

Ecevit'i..

Ve diğer dönemin siyasal iktirar liderlerini..

Ki en tazesi, Ecevit idi!.

Merhum, esas duruşta, el pençe Clinton'un huzurunda görmedik mi?..

Clinton "beyaz sarayın" bir personeli gibi; Ecevit'i tımarlımıyormuydu?..

Balık hafızalılar…

Unutuyorlar..

***

Dün emir alınan..

Bugün emir verebilen..

Dün, el pençe duran

Bugün, dik duran, ayak ayak üstüne atan..

“One minute” diyebilen..

İtiraz edebilen..

Karşı duruş sergileyebilen bir lider var..

***

Eee…

Demokrasi dışı güçlerin ve medet umanların; hasımsızlığı bu olsa gerek..

Çünkü, kendilerine "eyvallah" eden yok.

Ne diyelim..

Özgür bir ülke olduğumuza göre.

Keyifleri bilir.

Ama halk nezdinde; "ispiyonculuğun" karşılığı da belli..

DEDEMAN KEPENK İNDİRDİ…

Doğrusu!…

İlk duyduğuma inanamadım..

Dedeman..

Diyarbakır'daki "otelini kapatıyor.."

Yani, Diyarbakır'dan çekiliyor..

Yazık…

Bir Dünya markası; Diyarbakır'dan elini-eteğini çekiyor..

***

Biliyorum!

Çekmesin de ne yapsın diyeniniz çok…

Şiddetin..

Terörün..

Ölümün, kanın "koktuğu" bir ortamda..

Yasakların..

Sokağa çıkma yasakların; "yaşatıldığı" bir coğrafya da; "yaşanılır mı, yatırım yapılır mı, turizm olur mu?"

Ne mümkün!

***

Ki aynı sıkıntı içerisinde olan..

Kepenk kapatma noktasına gelen..

Sur ilçemizdeki; çok sayıda yıldızlı otellerimiz var..

Rezervasyonlarını iptal eden..

Diyarbakır'a "turist" turu düzenlemeyen seyahat acenteleri..

Bakınız, dün Mardin'den gelen habere bakıyorum; diyor ki "yerli ve yabancı turist" sayısında yüzde 60-70 oranında düşüş var..

Gelen de, Mardin'in dışına çıkmıyor..

***

Kim gelir…

Huzurun.. Güvenin..

İstikrarın "olmadığı" yere…

Kim, canını yerde bulmuş,

Kim servetini sokakta bulmuş da; "girift-kaotik ortama" direnç göstersin!

Acı bir vaka; şuan yaşadıklarımız!

Ne yazık ki, yaşadığımız coğrafya bilinçli ve sistematik bir şekilde; "sosyal ve ekonomik" zayıflama potasına sokulmak isteniliyor..

Ki, "iç kavga" daha bir alev alsın..

***

Evet, DEDEMAN'ın..

Kepenk indirip gitmesi..

Her ne kadar, yine "otel" işletmesi olarak, birileri çalıştıracaksa da..

Marka noktasındaki kaçış; "üzüntü verici" ve ayıp bir durum..

Eee…

Ayıbı yaratanlar, ayıplarını görsün!

Ne diyelim..

***

SURİÇİ ESNAFI

İşte, Suriçi esnafının hal-i perişanlığı…

Geçen hafta iki-üç yazı yazdım..

Buranın "afet bölgesi" ilan edilmesi…

Zararın-ziyanın karşılanması..

Bazı imkanların yaratılması gerektiğini..

Hükümetin..

İl Valiliğinin bu konuda; "can suyu" olmalarının elzem olduğunu..

***

Önceki gün!

Bu yazım..

Ve önerilerim ışığında; STK'lar Sur Esnafıyla "kaynaşma" içerisine girdi..

Toplandılar ve çağrıları yazımdaki muhtevanın ışığında; "seslendirdiler?"

Suriçi esnafına; "can suyu" gerekli..

Ha bir de..

Unutmadan kampanya önerisi de var..

Bir hafta süreyle "Suriçinden alış-veriş" yapalım!

Haydi, görev üstlenmeye!

Gün dayanışma günüdür...