NETEKİM, HESAP GÜNÜ GELDİ?
Eklenme: 4/4/2012 12:00:00 AM

Nerden,

Nereye gelindi, bilmem farkında mısınız?

Bugün;

Sivil demokrasiyle, "darbeleri" sorguluyoruz.

Hem de;

Başaktörleri, yargı önüne çıkararak.

Ne utanç;

Bir geçmiş ki, yaşanan, yaşatılan ve yaşadıklarımız.

Ama bugün;

O utanç ve endişe ile korku kısmı-i de olsa; "sorgu merkezinde".

Yani;

Milletin hükmünde..

Adaletin terazisinde,

İnsanın "vicdanlarında", hesap sorulacak ve verecekler!

***

Hiç kuşkusuz ki izahına,

Kelimelerin, "kifayetsiz" kaldığı bir utanç abidesidir;

12 Eylül.

Vesayetçi,

Anti-demokratik, tekçi zihniyetin, "vampirliğiyle"; kan aktı, kan akıtıldı.

Zindanlar,

İnfazlar,

Katliamlar,

İşkenceler.

Ahmet Türk'ün ifade ettiği gibi, zindanların, copların üzerinde şu yazılıydı:

"Allah yok, Peygamber tatilde."

Bu kadar vahşileşmiş bir dönemdi; darbe!

Evet,

Üzerinden 32 yıl geçti; "zülüm kar" dönemin.

***

O dönemi;

çok yazdık, çok sorguladık.

Yaşadık,

Yaşamadık değil, 68 gün bir fil sorgusuz-sualsiz gözaltıyı.

İşkenceyi;

Buz gibi odalarda, gözler bağlı, tazyikli suyun altında, kalmak.

Marşların ezberi.

Prangalar, işkenceler, tek hücreler!

Diyeceksiniz ki;

Hala da yaşanılmıyor değil mi?

Doğrusu;

2000'li yılların, sonuna kadar da; "düşük profilde" olsa da aynı, zulüm vardı.

Hani;

Onlarca kafatasının çıktığı, Saraykapı'daki "JİTEM" merkezi.

Girenin;

çıkması pek kabil görülmezdi.

***

Evet,

Bir nesil yaşadı,

Bir nesil yaşananları gördü,

Bir nesil görenle yaşayanı, dinledi.

Ve şimdi;

O nesil ne utanç bir abideymiş ki, ülkemin geçmiş tarihi diye, sorguluyor.

Hem de;

32 yıl sonra.

Dile kolay.

12 Eylül'e,

Zemin hazırlamak için sokağı "alev topuna" çevirenler.

Bilahare;

Emellerine kavuştuktan sonra da.

Kendi yazdıkları;

Anayasaya madde ekleyip "yargı dokunulmazlıkları" aldılar.

***

Hatırlıyorum;

Korku imparatorluğuyla; yüzde 80'lerin üzerinde "evet" oyu aldı!

12 Eylül;

Ürünü vesayetçi Anayasa ve içeriğindeki. 15'inci geçici madde.

İhtilal,

Aktörleri "yargılanamaz-sorgulanamaz" diye!

İşte bu;

"Tinetli" madde, nihayet geçtiğimiz yıl, "silindi" Anayasa'dan.

Ülkenin,

Hükümetlerin

Ve tabi ki milletin önünü açan, 26 maddelik Anayasa reformuyla.

İşte;

O reformla, bu "vesayet ve dokunulmazlık" kalktı.

****

Bilesiniz ki;

"Tinetli maddenin" silinmesiyle; "eller" güçlendi.

Savcılar,

Hkimler ve dönemin mağdur ve müdahilleri.

Üzerlerindeki;

"Vesayetçi" korkunun çekingenliğinden, kurtulup, asıldılar.

Velhasıl;

Bugün, 12 Eylül'ün "Başaktörleri", yargı önüne çıkacaklar.

Belki;

Siz bu yazıyı okuduğunuz saatlerde, yargılama başlamış.

Hatta;

Mahkeme belli bir görüş hükmüne de varmış olabilir.

***

Dünkü;

Gelişmeler şunu gösterdi.

Hani;

Mahkemeye çağırırlarsa; "kafama sıkarım" diyen, netekim var ya!

Kenan Evren.

Ergün Babahan'ın yorumladığı gibi.

Merhum Ahmet Kaya'nın,

Şarkısındaki gibi; "başı belada", çünkü belli ki "tabancasını unuttu helda".

Belli ki korku içerisinde!

Hani;

İdam ettirdiği gençler için "Asmayıp da besleyecek miydik?" diyen, Evren.

Dün;

Gelen haberlere görü "korku içerisinde" yatağından uyanırken, düşmüş!

Kolunu kırmış.

Yarın;

Başka yerlerini de kırmış diye, rapor alınırsa şaşmayın.

***

Tabi;

Mahkemeye Evren ve Tahsin Şahinkaya.

Şuan ikisi;

O dönemin başaktörleri olarak, yaşayan.

Mahkemeye,

Getirilişleriyle alakalı, "sağlık durumlarının" el verip-vermediğine Adli Tıp Kurumu karar verecek.

Şuana kadar da; rapor verilmiş-açıklanmış değil.

Bugünkü;

İlk duruşma, öyle sanıyorum ki "sembolik" bir vasıfla, sonuçlanacak.

Belgeler, dokümanlar, müdahiller, isimler, adresler.

Gelen-giden yazışmalar diye, not düşülecek!

Önemli olan; sonrası.

***

Tabi.

Burda; Evren ve Şahinkaya'nın yargılanıyor olması önemli.

Beklemiyoruz;

Mahkemeden "yaşlarının" küçültüldükten sonra "idam" edilmeleri.

Ancak burda;

Ana hassasiyet "darbe geleneğinin" artık Türkiye'de "tarih" olduğu.

Hele tevessül edenlerin;

Olması halinde neler olabileceği noktasında, bir ders-i ibrettir, bu dava.

Evet,

Demokrasi. Hem de sivil ve özgürlükçü bir demokrasi.

Ürünü bu olsa gerek!

***

Ama tam mı, yeter mi derseniz?

Hayır.

Eksik hem de çok..

çünkü 12 Eylül "utanç" abidesi olarak; bir "insanlık suçu kimliğine" sahiptir.

Yoksa

"Neden darbe yaptınız" sorgusuyla, durum ikmalde arızadır.

Diyorum ki;

Bu bir ilk adım.

İkinci adımı;

Demokrasiye, insanlığa karşı "darbenin, müdahalenin, vesayetin" sorgusu olsun.

***

Ki;

O darbecilerin yol verdiği işkenceleri de,

İdam kararlarını da,

Gözaltında kaybolanları da,

Diyarbakır cezaevindeki vahşetin de,

Cavit Torun'un ifade ettiği gibi;

Cezaevi Kanalizasyonunun açılıp, bakılsın "insan iskeletlerinin" ne kadar olduğunun da,

Velhasıl;

Darbenin her şeyi ama her şeyi yargılamanın konusu olmalı ve yapmalıyız.

Korkusuz,

Endişesiz ve kaygı duyulmadan; "sorgulanabilinsin."

***

Unutmadan.

çevrenize bi bakın; "hangi derede kurt" olmuş!

Niye diye sormayın?

CHP'de,

MHP'de,

Hükümet de, 12 Eylül davasına "müdahil" olmak isteyenler arasına girdi.

Hatırlayın;

2011'deki "referanduma" tokaz olmak isteyen; CHP ve MHP idi..

BDP'nin de geri kalır yanı yoktu.

Neyse; BDP'de müdahil..

Ama diyebileceğim;

Demokratikleşme sürecinde bir başka milattır bu..

Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi;

"Aklıselimin yolu birdir".

***

Anlayacağınız;

12 Eylül'de, "sağcısı da, solcusu da, muhafazakrı da, ateisti de".

Demem o ki;

7'den 70'e herkes ama herkes; "mağduriyet" yaşadı, yaşatıldı?

Ne demişler;

Gün hesap sorma günüdür.

Üstadın ifadesiyle;

Bu günleri gördük ya buna da şükür.