Masayı devirmek!
Çok çeşitli "müdahaleyle" mümkün…
Lakin bizdeki;
"Masa devirme" hele ki siyasi noktada "Kültür ve huy" hali.
Kimi yerde; "kabadayı-zorba-dayatmacı"
Kimi yerde, "ayyaşlık, sarhoş, öfkeli"
Kimi yerde de, "oyunbozanlık, yenilginin bahanesi"
***
Anayasa Uzlaşma Komisyonu!
"Masa devirme" hali…
İşte böylesi bir "siyasi kültür ve huy" odaklı..
Dikkat edin…
Bir gün önce "masada biz yok’uz" deniliyor..
Küfürler…
Tekme vurularak "masa devriliyor?"
Ertesi gün…
Ayıkınca bu kez "yeniden toplanalım" deniliyor..
***
Maalesef…
Yüksek profilde "hukuki kavramlar.."
Yüksek derecede "düşünce" üretici tezler..
Aynı minvalde; "ilerici" zihnin, eforu gerekirken…
Görüyoruz ki…
Siyasi hasımlığa odaklı; "çatışma, politik tutum.?"
En barizi de, "engelleyici" olabilmenin gaflet üreticiliği…
***
Meclis tutanaklarına bakıyorum…
Kim ayık..
Kim sarhoş..
Masayı devirmede kim birinci "sorumlu?" diye…
Aslında…
Türkiye'nin "milli meselelerinin" çözümünde ya da varlıklarını sürdürmede; "kim dost kim hain" belli…
***
Birincisi…
Darbeler "Anayasasından tutun da"…
Kürt meselesine…
İnanç dâhil olmak üzere!
Kısacası, Türkiye'yi "vesayetçi, seküler" yönetimin kıskacına mahkûm eden; CHP…
Ve onun "devletin" iliklerine işleyen zihniyetidir…
***
Nitekim!
Anayasa Komisyonu "masasını" devirmede bunu görüyoruz…
"Ön yargı.." Ön şartlar…
Şunu istemiyorum…
Anayasa'nın ilk dört maddesine "dokunma"…
"Parlamenter sistem" esas alınsın.
Yoksa yok’uz!
***
Dikkat edin…
Ön şartlar…
Ve kavramlar üzerine "suyu bulandırma" gayreti..
Hele ki, "komisyonun" adı şu olsa ne değişir..
Olmazsa ne değişir.
Bu komisyon "mevcut anayasayı değiştirip" sivilleşen bir anayasa için, kurulmadı mı?
***
Doğal ismi de…
Anayasa Uzlaşma Komisyonu olması gerekmez mi?
Neden; "Darbe mevzuatını ayıklama" diye dayatıcı "komisyon" adı deniliyor?
Bunun için de; "akşamcıların" ruh haliyle masa devriliyor..
Sonuç itibariyle…
***
Masa'yı devirmede birinci sorumlu parti;
Cumhuriyet Halk Partisi'dir.
***
Gelelim ikinci, sorumlu partiye!
O da.
Hiç ama hiç tartışmasız, AK Parti'dir…
Şöyle ki…
Niyeti "üzüm yemek ise, bağcıya dadanmamalı"
Yani, "iktidar" ve Meclis'te "çoğunluk" sahibi…
Halis bir fikre de "sahip" ise…
***
O zaman!
Anayasa değişikliğini; "Başkanlık sistemine"..
Ya da bundaki ısrarda "feda" etmemeli…
Şahsi bazda..
"Başkanlık sisteminin" ülkenin menfaatine olduğunu..
Ve Türkiye'nin yeni bir "yönetim modeline" ihtiyacı olduğunu söylüyorum…
Ama bu değildir ki; "Sivil ve Demokratik bir Anayasa'dan" vazgeçtiğim…
***
Üçüncü ve dördüncü parti…
Ya da, "haklı" olan parti, ne yazık ki yok…
Keşke olsaydı…
Keşke avazımızın çıktığı kadar bağırıp; "İşte haklı parti" bu diyebilseydik..
Ve o parti de…
***
Masa deviricilere…
Bırakın "ayyaşlığı"
Bırakın "zorbalığı"
Bırakın "politik, gaflet içerisinde" olmayı…
Gelin önce "halis ve ayık" bir ruh haliyle toplanalım…
"Biz ne istiyoruz… Halk ne istiyor… Sivil Anayasamız nasıl olmalı?
***
Demokrasinin ana ilkelerini,
Kuvvetler ayırımının "iç dokusu?"
Adaletin "bağımsızlığı",
Özgürlüğün,
Eşit, hür ve herkesimin "kendisini ifade edebilen, görebilen"…
Statü kazanmış bir "toplum" olabilmeyi ortaya koyalım…
***
İşte tüm bunlara "hayat ve rota" verelim..
Elbiseyi biçelim…
Sonra da, "Yönetim şeklini, sistemi" konuşalım..
Peki, var mı böyle bir "parti"…
Masa deviricileri bir araya getirecek "irade?"
Yok…
Baksanıza, Meclis Başkanı bile "kendine" has!
***
Kayıtlara göre…
Meclis Başkanı Kahraman…
"Bu komisyon bitti" diye notu düşerken..
CHP'liler sevinç çığlığıyla "çok teşekkür ederiz" diyorlar…
Diğer parti üyeleri de, "Liderlerle" görüşelim diyor…
***
İşte, manzara net!
Meclisteki görüntü; "huysuz bir kültüre" sahip..
Uzlaşı yok…
İşte bu noktada, AK Parti…
İktidar olma vasfı…
Meclisteki çoğunluk sahibi oluşu, "sorumluluk" yükleme noktasında, "irade" ortaya koymalı…
***
Mademki…
Masa'da oturmada "sürekli arıza-i durum" yaşıyoruz..
Uzlaşamıyoruz…
Buyurun size, "Sivil Anayasa Taslağı", haydi Meclis'te görüşüp tartışalım…
Kabul ettik, ettik.
Etmedikse; Millet'e soralım "onlar" ne diyor?
***
İnanıyorum ki böylesi bir hamle toplumda "büyük destek" görür…
Hatırlarsak…
"Muzdarip" olduğumuz, 82 Anayasasını..
Askerler önümüze koyduğunda; "yüzde 92 ile "evet" denilmişti.
Çünkü o dönemde; "sivil bir irade hâkimiyeti" yoktu.
Var olan da; "korkak ve pısırıktı"…
İş bilmezdi…
***
O gün, millet…
Bari bir "Anayasamız" olsun diyerek, oy vermişti…
Şimdi de…
Ak Parti bir hamle geliştirirse.
Demez ki, şunun bunun "Anayasası"..
Diyecek ki, "Bari sivil bir anayasam olsun…"
Buyurun bir deneyelim…
***
Üç aya "iki seçim" sığıştırmış bir ülke olarak..
Neden; "iki referandumla".
Hem Sivil Anayasayı,
Hem de Başkanlık sistemini "Millete" sormayayım…
Hadi soralım…
Sine-i millet olup-biteni "nasıl kucaklar" görelim..
***
O ARABANIN SIRRI…
"Masamdaki Notlar" başlıklı yazımdaki Mevzulara "ilk cevap" geldi…
Hani, sırra kadem basan "Doğum hastanesi" bahçesindeki "araç var ya!
İşte onu akıbeti…
Vali Yardımcısı Mehmet Demir imzalı bilgi notu…
***
Aynen aktarıyorum…
Haberle ilgili Valiliğimizce yapılan inceleme neticesinde;
"Hastaneye ait 21 DT 410 plakalı araç ile ilgili hurda işlemlerinin tamamlandığı, aracın kayıtlardan düşürüldüğü ve söz konusu aracın hurda ile satışı yapılmadan, 25. 12. 2015 günü saat 00.55'te hastanenin otoparkından çalındığı, Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğince, 26 01. 2016 tarih ve E.964 sayılı yazı ile bildirilmiştir"
***
Yani, Araç hurdaya ayrılmış.
Hastane envanterinden de düşürülmüş.
Amma velâkin; "hastane bahçesinden" çalınmış…
Garip bir durum…
Hep derim ya;
Diyarbakır'da "sağlık hiçbir zaman sağlıksız işlemiyor?"
İşte hali vaziyeti ortada…
Hayırlı Cumalar…