Boşuna söylenmiş bir söz değil.
Diyaribekir. Taşı gibi "bahtı da" kara.
Ne yazık ki, öyle.
Ama ne var ki, yönetenleri ve kapital sahibi bazı zevat müsebbip!
Şehir’e ihanet ediyor…
Arkadan "hançerler" vurarak...
***
İşte, Dicle Nehri.
Boylu boyunca uzanan, Vadisi!
Kıyısı. Yılların, "sahipsizliğine" kurban edilerek bugüne gelindi.
Nehir aktı, Diyarbakır baktı.
Gelin-giden iktidar ve idariciler de, uyudu.
Dile kolay, Dünya'da.
Hele ki, Türkiye'de var mı Diyarbakır dışında şehrin "içinden" akan nehir?
Yok.
Venedik dışında.
***
Ne yazık ki!
Peygamberler.
Sahabeler.
Evliyalar kenti Diyarbakır'da bu nehir akıp gidiyor.
33 medeniyeti bağrında yeşertti.
Ama bu zenginliği görüp, işletemedi.
Herkes "ama!".
Ki bu âmâlık, tarihi ve kültürel zenginlikte de aynı.
***
Bu zenginliği yok ettiler.
Fabrikaların zehirli attıkları akıtıldı.
Kanalizasyon. Hastanelerin, "kimyasal" artıkları.
Ve Kum ocakları.
Sulamadaki "bilinçsizliğin" toprakta yarattığı, erozyonla nehir çamurlaştı.
***
Ve bugün, Dicle Nehri "cansız" akıyor.
Ne balık, ne de herhangi bir canlı yaşamıyor.
Bölgede, "Petrol" araması yapan şirketlerin "kirli atıklarını" yer yüzeyine yakın enjekte etmesi de ayrı bir tahribat.
Velhasıl el birliğiyle, Dicle Nehrini mevta etmiş durumdayız!
Vebali boynumuzda!
***
Ya, Kırklar Dağı!
Adına Türküler yakılan. "Suzan Suzi" şarkısıyla, efsane olan bir dağ!
Var olan türbeyle, "ziyaret" diye anılan şehrin "külliyetine" renk veren, Kırklar Dağı!
Ne yazık ki bugün burası da mevta!
Menfaatperestlerin kirli oyunuyla peşkeş çekildi.
Sonra, İmara açıldı. Ardından peş peşe, her biri hançer gibi "beton binalar" dikildi Kırlar Dağının üzerine.
***
Her ne kadar müsebbipleri tabiri caizse; "ziyaret" çarptıysa da!
"İş işten geçti".
Şimdi, "siyasilerin" polemik meselesi.
Sen izin verdin.
Siz o kadar rüşvet aldınız.
Biz imkân bulursak, hepsini yıkarız.
Bir daha orada bina inşa ettirmeyeceğiz.
Ne yazık ki, hepsi "boş laf"!
Çünkü sıkıştılar mı, özellikle yerel idareciler "Vallah bizim dönemimizde yapılmış değil" deyip sıvışıyorlar.
***
İşte en bariz örnek;
Fiskaya Şelalesinin hemen dibinde "inşa edilen" ucube kâffe!
Doğru, bir önceki Yerel Yönetimin "izniyle" orada o kâffe yapıldı.
İnşasından sonra bir iki resepsiyon organize edildi.
Sonra, toplumdan oluşan "tepki" üzerine, faaliyet durduruldu.
Ne çevre düzenlemesi. Ne de geçiş yolu, yapılmayarak öyle bırakıldı.
***
Ama şimdi "tam teşekküllü" faaliyete sokulma gayreti var.
Günlerdir, "İş makineleri" o bölgede.
Harıl harıl çevre ve yol çalışması yapılıyor.
Denilene göre "restaurant" olarak işletilecek.
Alkol olacak mı, olmayacak mı bilemiyorum.
Her ne olursa olsun, fark etmiyor. Açılışı bugün!
***
Fiskaya Şelalesinin görüntüsü...
Ve hiç kuşkusuz ki, varlık "değerini" sıfırlayan bir ucube yapı.
Yazıklar olsun!
Her kim, müsebbip olmuşsa!
***
Tabi burası Büyükşehir Belediyesine ait.
Ancak Belediye işletmecisi olmayacak...
Çünkü verilen izinle, peşkeş çekildiği için özel sektör işletecek.
Tanıdık bir isim.
Buradan o ismi zikretmeye gerek yok, zaten bilen de biliyor.
***
Konuya ilişkin, dün Mezopotamya Ekolojik Hareketi yazılı bir açıklamada bulundu.
Hem toplumsal "tepki" oluşturmak.
Hem de bu "vahim" vakaya müsebbip olan idarecileri de "yanlıştan" döndürmek için.
Çağrıda bulundu, "birlikte toplumsal duyarlılık yaratalım" diye.
Çünkü o ucube restoranın bugün açılışı var.
***
İfade şu.
"Fiskaya'daki kafenin Lice'deki kalekoldan farkı yoktur?"
Hiç kuşkusuz ki farkı yok.
Lakın, rant için, "tarihsel" doku umursanmayarak yok ediliyor.
Nitekim ihaleleri yıllar önce yapılan Kalekollar bugün "barışa" hançer misali inşa ediliyor.
Nedeni, Rant!
O nedenle, ikisinin arasında hiçbir fark yok.
***
Hareketin özetle çağrısı şu.
"Özgürlük mücadelesinin ağır bedellerle yarattığı değerleri hiç kimsenin yerel ve küresel sermayenin hizmetine sunmaya hakkı yoktur.
Toplumun büyük tepkisini çeken Kırklar Dağı konakları halen sıcaklığını korurken, ikinci Kırklar Dağı vakası olacak olan bu yapının derhal durdurulması ve kesinlikle bu yanlıştan dönülmesi gerekmektedir."
***
Açılış için de bir uyarı var.
Özellikle, Yerel idareciler için.
Deniliyor ki.
"Açılışa davet edilen eş başkanların ve tüm kapitalist moderniteye karşı duran duyarlı kesimlerin katılmaması gerektiğini belirtiyoruz.
Katılmaları halinde Dicle Vadisi ve doğamızın talanını meşrulaştırmış olacaklardır"
***
Bu açıklamanın hemen akabinde, ilginç bir mesaj geldi.
Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Kışanak'tan.
DİHA'ya verdiği mülakatta şu savunmayı yapıyor.
Tabi ki, topu taca atarak.
Diyor ki; "Yapılaşmanın ihalesi 2013 yılında bitmiş. Yeni belediye yönetiminin ilgisi yok.
***
Doğru.
Bu Ucube yapının, yeni yapıldığını söyleyen yok.
Bir önceki yönetim döneminde yapıldığını zaten söylüyoruz.
Ki, herkeste biliyor.
Söylenen şu; var olan yanlış bir karar ve uygulamadan "dönülsün!".
Bu kararı "döndürecek" makam da, sizin oturduğunuz makam?
Çünkü " o restaurant Şehrin, Fiskaya Şelalesinin külliyetine "gölge".
***
Velhasıl diyorsunuz ki;
"O İhaleyi iptal etmek için hiçbir yasal gerekçe yoktur.
Yapılacak tek şey var.
Eğer, BDP, haraket, halk herkes sahip çıkarsa, biz bunun maddi-manevi faturasına katlanıyoruz derlerse, bu kararı alsınlar, bunu uygulamakta buna düşer giderim orayı yıkarım."
***
Galiba haklısınız!
Sanırım, hatır-gönül demokrasisi ayrı bir şey…
Sizin, tabanınızın aradığı, "demokratik özerklik" ayrı bir şey olsa gerek.
Takdir şehr-i Amed halkınındır.
Hayırlı Cumalar.