Ekran da Sırrı Süreyya Önder.
Bilindiği gibi; HDP milletvekili.
İmralı heyetinin de değişmez isimlerinden.
Sempatik.
Sözünü "cuk" diye oturtan bir isim..
CNNTÜRK'te, Cüneyt Özdemir'le söyleşi yapıyor.
İzledim ve notumu aldım, ne diyor diye?
***
"çözüm süreci,
Kobani eylemlerinde HDP'ye yöneltilen eleştiriler.
Ve son İmralı ziyareti" hakkında, bir dizi beyanda bulundu.
SİLAHSIZLANMA!
Bu noktada, Önder iddialı bir beyanda bulundu.
Ve "Silahsızlanma" için takvim ortaya koyuyor.
Eğer ki diyerek cümlesini şöyle kuruyor;
"Mutlak barış için silahsızlanma da dhil bize 56 ay yeter.
Yani mart ayı geldiğinde biz bütün bunları geride bırakırız."
***
CEZAEVİ KOŞULLARI?
Önder, son günlerin konuşulan sorusuna da yanıt veriyor.
Öcalan'ın "cezaevi şartları değişecek mi?".
Detaylı beyanı şöyle.
"Değişecek mi değil, villa milla değil.
Değişmeli.
Barışı inşa etmeye çalışıyor bir insan.
Tüm bu kısıtlı koşullara rağmen yapmaya çalışıyor.
çalışmalar yapması lazım, araştırmalar yapması lazım.
Sayın Öcalan'ın talebi olmamalı.
Ülke olarak bizim talebimiz olmalı.
Barışın en önemli teminatı.
Gözbebeği olarak üzerine titremeliyiz"
Bu sözlerinin sonunda, "altı çizili" cümleyi şöyle ifade ediyor.
Şartlar değişmezse süreçte yol alınamaz!
SEKRETERYA 5 KİŞİDEN OLUŞACAK?
"Öcalan'a sekretarya" ihtiyacı konusuna da cevap verirken, "önümüzdeki dönemin" yol seyrinin de ipuçlarını verdi.
"Büyük bir müzakere sürecine girilecek.
Bozucu alanlar masaya yatırılacak.
Bunlara çözüm seçenekleri üretilecek.
Yukarıdan aşağı hiçbir barış önerisinin kalıcı olması mümkün değil.
Kendisi 9 ana başlıkta, güvenlik eğitim, kadın, hakikatle yüzleşme gibi başlıklar için Pervin Buldan, ben, İdris Baluken olacak.
Kadın hareketinden bir arkadaş.
Hatip Dicle olacak, sekretarya böyle olacak.
Devletle görüşmeleri siyasetle görüşmeleri yapacak.
5 kişilik sekretarya müzakere heyetinin de bir parçası olacak."
***
SEKRETARYA HAFTAYA KURULUR
Sekretarya ne zaman görev alacak?
Yanıtı şu; "Önümüzdeki haftadan itibaren devreye girmeli diye düşünüyorum."
'Müzakere heyetinde Kandilden bir temsilci olacak mı?' sorusuna ise.
Şu an konuşulmadı.
Önder, sekreteryanın haftada 34 gün çalışabileceğini, İmralıya gidip gelebileceğini söyledi.
***
SÜRECİN KIRILMA NOKTASI!
Önder, Kobani eylemlerinde yaşananlarla ilgili soruları yanıtlarken, hükümetin tutumunu eleştirdi.
Güvenlik güçlerinin Kobani'den kaçanların Türkiye 'ye sığınması sırasında yaşananların kırılma noktası olduğunu söyledi:
"Hem Öcalan hem biz hem kandil hem bölge halkı Kobani duyarlılığını en yüksek volümle muhataplarımıza anlatmaya başladık. Hükümet güvenoyu almadan öncesine kadar gidelim.
Kobani Suruçun mahallesidir.
Biz bu durumu devlet katında dile getirdik.
Bir ara bu insani yardım koridoru için PYDye Türkiye söz verdi.
Bu PYDnin talebi, Türkiyenin alandaki olumlu yaklaşımıydı.
İlk buradaki kırılma polis ve jandarma istisnasız o alana yaklaşan çünkü herkes oraya gitti, jandarma herkesi gazladı.
Biz bunu yapmayın dedik.
Türkiyenin IŞİDe yardım ettiği yaklaşımı nereden çıktı diyorlar ya, en önemlisi oradan çıktı.
Sınırdan uzaklaştırma ve gazlama çabaları olunca muhataplarımıza şunu önerdik, ortak bir tahsis edelm burada çadırlarımız olsun, mutfak olsun, ilk yardım çadırı olsun.
Birlikte kararlaştıralım.
Ondan sonra halk şöyle düşündü.
'Bunlar bizi sınırdan uzaklaştırmak istiyor, burada bir şey dönüyor' diye düşündü. Bunu muhataplarımıza kavratamadık."
***
ÖNDER'DEN ASKERE ELEŞTİRİ
Önder, çözüm süreci hakkında hükümet ile ordunun ayrı düşündüğünü öne sürdü.
"İki eğilim çatışma halinde" diyerek beyan etti.
"Bugüne kadar asker bildiri yayınlıyor muydu?
Şimdi albaya kadar bildiri yayınlayacak.
Bir teğmen, seçilmiş siyasetçiye saygısızlık ediyor.
Kuvvet komutanları çağırıp onu taltif edecek.
Böyle bir şey olur mu?
Biz seçilmişiz, bizim üstümüzde var mı?
Altındağda bayrak indirildi. Oranın belediyesi de açıklıyor, yanlışlıkla olmuş."
***
"BİR YAPI, SÜRECİ BOZMAK İçİN çALIŞIYOR"
Öcalan'ın 'Kobani düşerse darbe olur' sözlerine de açıklık getirdi Önder.
Cevabı şu oldu;
"Kobani düşerse Türkiyede darbe olur diyor çünkü halk bunu kabullenemez.
Topraklarımızda polisten çok yabancı istihbarat unsurları cirit atıyor.
Bu sürecin başından beri, meselenin içinde olan biri olarak söylüyorum.
Bir yapı bu süreci bozalım, güçten düşürelim diye uğraşıyor.
Bu çaba daha bir gün soluk kesmedi.
İlk İmralıda görüşmeler başladığından Paris cinayetleri oldu.
Gladyo biraz takatsizleşti ama çalışmaya alttan alta devam etti."
***
AKTDOĞAN NE DİYOR?
Peki, çözüm sürecinin koordinatörü ne diyor?
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan?
çünkü aynı saatlerde O da, NTV'de gazetecilerin sorularını yanıtlıyor.
Selahattin Demirtaş'ın yol haritasıyla ilgili sözlerine cevap veriyor.
Diyor ki "HDP heyeti 12 Eylül'de yol haritasının muhtevasını gördü."
Malum, Demirtaş "yol haritasını görmüş değiliz" demişti.
***
Akdoğan, Demirtaş'ın "Beni itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar" ifadeleri için de şunları söyledi:
"HDP'yi önemsiyoruz.
Burada süreçte muhataptır.
Meclis'te de çözüm sürecinde bir takım çalışmalar yapıyoruz.
Siyasi aktörün eli güçlendirilmeli.
Demirtaş'ın cumhurbaşkanlığı adaylığında da söyledim. Bir dönem siz devleti hasım olarak görüyorsunuz sonra da o devletin başına cumhurbaşkanı olmak için aday oluyorsunuz.
Ben şunu söyledim. çözüm süreci vurgusuyla aday olan Erdoğan'ın yüksek bir oy alması ile Demirtaş'ın aldığı oy totalde çözüm sürecine katkı olarak görülebilir. Sürece ivme kazandırmıştır.
Burada neticede bir yanlış yapmıştır. Bir siyasi parti böyle bir çağrı yapabilir mi?
Duvara toslamıştır. Eleştiri alması doğal"
Peki, yol haritasında neler var?
Ayrıntı beyan etmiyor? Israra karşı, şu "siyasi yorumu" yaptı.
"çözüm sürecine ciddi bir toplumsal destek var.
Hükümet toplumun kabul etmeyeceği, içine sinmeyeceği bir adım atmaz.
Toplum istemezse çözüm olmaz.
Gelinen noktada bir anlaşma var.
Son olaylar bir kırılma meydana getirdi. En son yaptıkları temaslar daha umutlu konuşuyorlar.
Bizim için hukuk düzeni, kamu güvenliğinin tesis edilmesidir.
Bunun üzerine yol yürünecekse yürünür.
Binlerce insan dağda tehdit olarak duruyor."
***
HERKES DERS ALMIŞ GİBİ?
Şimdi.
Önder'in "sürece" yönelik beyanı.
Akdoğan'ın "sır" vermeyen, ama "yapıcı" üslubu şunu söyletiyor.
Evet, 67 Ekim'de yaşananlar; "bir yol" kazası.
Telafisi ölümler açısından; "mümkün" değil.
Ama başka ölümlerin yaşanmaması.
Kalıcı barışın tesisi noktasında; "bir dersi ibret alınarak, "hassasiyetin" öne çıktığını.
İvme kazandırıcı.
Güven ve samimiyet "ikmal" eden, uzlaşı zeminin yeniden demokratik seyre girdiğini söyleyebiliriz.
Ama bu değildir ki.
"Yeni yol haritasında, kazaların, suikast ve provokasyonların" olmayacağı.
Sırrı Süreye Önder'in satır arası ifadesinde; "ajanlardan" söz etti.
Bölge kaynıyor.
***
Sonuç itibariyle!
Kırılma noktasının; "yarattığı" tahribat.
Ölümler.
Ve yeniden "PKK Hizbullah" ateşini körüklemeye yönelik, saldırılar.
Bingöl'deki "Polise yönelik" suikast dhil.
Gaziantep.
Diyarbakır'daki "linç vahşeti".
Hepsi; "kapsamlı" bir araştırmaya tabi tutulmalı.
Yoksa "algılar" üzerine yaratılan "kırılmaların" yenilerinin vücuda gelmesi kaçınılmazdır.
Bunu da bilmek lazım.
Demiştim, "her şerde bir hayır vardır" diye.
İnşallah; "bu şer" hayırlara vesile olur.
Zaten başka da çıkış yolumuz yok.