Dünün, Seyri "ürkütücü" ve kanlıydı. Şiddet, Terör, cinayet ve peş peşe sıralanan cenazeler. Vahim. Sanki, Akan kan "birilerine" hayat veren, rahatlık içerisinde, seyr-ü sefer ediyor. Yani, Dün yine deli ve bela bir gündü. Diyeceksiniz ki, Güneydoğu'nun "belasız" günü mü var. Maalesef yok. Öyle görünüyor ki, olmayacak?
***
Evet, Dünün seyrine ilişkin ilk haber, Bitlis'in Mutki ilçesinden. Çağların, Cehaletiyle oluşan "ölüm mekanizması" kan davası, yine can aldı. Bağararsı köyü Yalçınkaya mezrası. 9 yıl önce, Başlayan ve dün daha bir dehşetli hale gelen "husumet" tarafları çatıştı. Çalı ve Aksu ailesi. İki aile de akraba olmasına rağmen. Bilânço ağır. 3 ölü, bir de yaralı. O da ağır.
***
İkinci haber Ercişten. Yine, Cehaletin getirdiği "uzlaşmazlığı" şiddetle, çözüm bulmak anlayışı. Söğütlü köyü. Arazi husumeti. Yayla ihtilafı. Sen kullanmazsın, ben kullanırım. Bir gün önce de, Mahkeme Hâkimi "keşif" yapmış. Ama anlaşma yok. Kim'in "hakkı" kararı da çıkmamış. Onlar da, "Kendi kanunlarıyla", kim haklı zihniyetine, yelken açmışlar. Eller yine tetikte, kurşunlar "vızır vızır" namludan çıkıyor. Buradaki bilânço da ağır; 9 yaralı. İkisinin durumu ağır. Onlar da, birbirlerine yabancı değiller. Akraba. Aynı soyadını taşıyorlar. Ve yıllardır aynı toprağın, emeğini paylaşmışlar.
***
KARLIOVA DİKEN ÜSTÜNDE!
Eee. Şiddetle beslenilen bir atmosferde, hava solumak bu olsa gerek. Diğer hadise ise, Bingöl'ün Karlıova ilçesinden. Buradaki, Olay "arazi veya kan davası" değil. Faili meçhul, cinayet. Vurulan, İlçede Korucubaşı Hacı Alan. Başına, Üç el ateş edilerek öldürülmüş. Saldırgan kayıp. PKK'nın yaptığı söyleniyor. Olayı haber alan İlçeye bağlı Taşlıçay köyü korucuları öfkeli. Duygunun, Ve şiddetin "körüklediği" zihniyetle, ilçe alev topuna döndürülmüş. Rast gele havaya açılan ateş. BDP ilçe binasının yakılması. BDP'ye yakın kişilerin iş yerlerinin kundaklanması.
***
Yani, Karlıova dün geceye kadar "yanıyordu" diyebilirim. Tansiyon yazıyı kaleme aldığım saatlere kadar düşmüş değildi. Bilakis, Gelen haberler "gerilimin" arttığı yönündeydi. Bingöl Valisi Hakan Güvençer ilçede. Ne hikmetse. O da olup biteni "duyguya" bağlıyor. Yani, Duygunun "körüklediği" bir ateş, ilçede olup-biten diyor. Evet, Ölen korucubaşının arkadaşı ve yakınları olan korucular, Cinayeti PKK'lıların işlediğinden söz ediyorlar. Olur mu, olmaz mı? Şu an belli değil. Bugün netleşir. Ama bildiğim, Şiddetin ve cinayetlerin, toplu katliamların artık "olağan" karşılanır hale geldiği. Ve bu olağan hale karşı, Sergilenen tepkinin yarattığı "tahribatın da", aynı minvalde kabul görmesi. Hatta "haklılık" tanınması.
***
Ve. Kahramanmaraştaki "mayın" tuzağı. Nurhak'ta. Yola konulan mayın, patlatılmış. Buradaki bilânço da ağır, bir şehit, 4 yaralı. Mayının PKK tarafından konulmuş olabileceği söyleniyor. Ne olacak bu hal? Şiddetin, Rüzgârıyla savruluyoruz toplumsal dengesizlik içerisinde. Siverek'te, Üç kadın eşlerinden gördükleri şiddet nedeniyle "şikâyetçi". Polise başvurmuşlar. Bakalım, Onlardan hangisi "korumasızlığın ve güvenlik altına alınmayışın" kurbanı olacak.
***
Öyle ya, "Sen misin şikâyet eden. Al sana kurşun ve bıçak". Sonra, Yerdeki cesedin başucuna gelen polis, vah, vah kadını öldürmüşler.. Fail varsa, yakalanır. Yoksa bilahare. Biz de tek sütunluk haber yaparız. Nasıl olsa, her gün "kadınlar" şiddete maruz kalıyor. Silopi'deki, Gösteriler ve gösterilerde yaralananlar. Küçük çocuklar. Daha iki gün önce bir beden toprağa verildi.
***
İNSAN'I İNSAN OLARAK GÖREMEMEK?
Velhasıl, Ciddi manada "akil erozyonu" içerisinde, zafiyetler hâsıl. Aslında, Körüklenen "öfke ve şiddetin" ana, sebebi "insanı insan" olarak görmememiz. Ve bu, Düşünceyle "sorunlara ve çözüm yollarına" bakmayışımızdan kaynaklıdır. Çünkü, Mevzulara hep "insan" ötesi bir zihniyet üretimiyle bakıyoruz. Kimi yerde "ırk" Kimi yerde "sınıf", Kimi yerde, "kültür" Kimi yerde ise "tuttuğu saf" ölçeğinde, değerlendiriyoruz. Kişiyi, İnsan olarak görüp değerlendirmiyoruz.
***
Üstadın ifadesiyle, Zaten bugün ülkede üretilen kaosun ve getirilen çözümsüzlüğün "tabusu" bu zihniyettir. Eğer, Cehaletin en baba halini yaşayan olsaydık bile, "insanı" insan olarak görme erdemliğini yakalasaydık. Ne, Cinayetler, ne şiddet, ne öfke ve ne de "uzlaşmazlık" yaşamazdık. Maalesef. Yeniliyoruz, Öfkeye ve şiddete. Ve pek tabi ki, "insan" olma vasfına ihanet etmeye.