O.HAL DE SORGULANMALI
Eklenme: 4/18/2012 12:00:00 AM

MİLLET olarak,

Gerçekten "balık" hafızasına sahibiz!

çok çabuk, unutuyor, göz ardı ediyoruz, "dünün" olup-bitenlerini.

Sormak istiyorum.

Ya da; kim diyebilir ki, diye sesleniyorum!

Ülkemizde. Özelliklende Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde!

Yani; bulunduğumuz şu coğrafya'da.

Asker, Yargı, Sivil feodalite. Ve bürokrasinin "uygulayıcıları" noktasında.

Vahimin de ötesinde büyük "zafiyet-ler-" yaşanmadı mı?

Yaşandı.

Ki bu hal-i zafiyet; Olağanüstü Hal döneminde "iliklere" kadar, yaşandı-yaşatıldı.

***

Hatırlayın,

Ülke de 12 Eylül ihtilali olmuş. Ülke ve bölge "sıkıyönetimle" idare ediliyor.

Asker "devletin" tüm kademelerinde "tek söz sahibi".

Üç yıl sonra,

Yani 27 Ekim 1983'te çıkarılan "Olağanüstü Hal" kanunuyla, bölge "yönetimsel" anlamda, bu alana geçti.

Ve 1987 yılından itibaren; "Olağanüstü Hal Bölge" valiliği devreye girdi.

Artık; Doğu ve Güneydoğu tamamen "olağanüstüyle" yönetildi.

Ve son olarak; TBMM'nin 19 Haziran 2002 tarihli birleşiminde,''son kez'' 4 ay daha uzatılmasının ardında kalktı.

Böylece, 12 Eylül 1980 askeri darbeden hemen önce; Sıkıyönetimle başlayan ve daha sonra Olağanüstü Hal ile devam eden dönem, 23 yılın ardında kapandı.

***

Kimler, O.Hal'in "en tepesindeki" isimler oldu?

Hayri Kozakçıoğlu.

Olağanüstü Hal Bölge Valiliği görevini ilk olarak yürüten kişi.

Daha sonra sırasıyla; Necati çetinkaya, Ünal Erkan, Necati Bilican, Aydın Arslan (görevinin başında vefat etti)

Ve Gökhan Aydıner. Bu isimler görevi yürüttü.

***

Gelelim; O dönemdeki "mevcut askeri" birliklerin yapısına.

Polis. Özel Harekat Timleri. Askeri birlikler.

Ve bunlara ek olarak geçici köy korucuları.

Ki sayıları 60 binlere vurdu.

İtirafçılardan oluşan birlikler ha keza.

Bir de kara kutu "JİTEM" denilen "derin" oluşum.

Tüm bunların, kapsamları hayli genişletildi.

Hem sayısal, hem stratejik, hem de "yetkisel" anlamda, sınırsız.

Özellikle,

Askeri birlikler noktasında zaman içinde "yerler ve konumlar" değişti.

Parasal imkan derseniz.

Sınırsız.

Örtülü ödenekten aktarılan "paranın" haddi hesabı olmadığı gibi, "sorgusu ve denetimi de" yoktu.

***

Evet, Olağanüstü Hal'in "yapısal" kimliği özetle böyle!

Hafızaları,"tazelemek" için, "yapının" profilini ortaya koyduk.

Peki, bu kadar "stratejik" yapıya rağmen.

Sınırsız imkn, sınırsız yetkilerle, "yaşanan ve yaşatılan" neydi?

Sözde; "Terörle Mücadele" adı altında, "yaşanan" çatışmalı süreç sonlandırılacaktı.

Oldu mu, hayır? Bilakis, "gemi azıya" vurdu.

Hak, hukuk, adalet. İnsan Hakları. Özgürlükler. Hepsi; "ayaklar" altına alındı.

Ülke deta; Hukuk ve idar olarak ikiye bölündü.

Bölgeye "ülke içinde ayrı bir ülke" muamelesi gördü.

***

JİTEM.

Bir olağanüstü hal kurumuydu.

Ama hukukun keyf biçimde askıya alındığı bu 'olağanüstü' ortamda, 'olağanüstü' işler yapıldı.

İşkence. Gözaltında infazlar. Asit kuyuları.

Ki şuanda; 255 toplu mezardan söz ediliyor.

Buralarda; 3 bin 274 kişinin gömülü olduğu iddia ediliyor.

Köy katliamlarından tutun da, Yargısız, infazlara ve toplu ölümlere kadar.

Kim kimi öldürüyor.

PKK mı, JİTEM'i yoksa bölgeyi mesken edinen "dış ajan" yapılar mı?

Hepsi mevcut.

***

Tahribatın dokusuna baktığınızda; "vahim" bir insanlık suçu söz konusu.

Bakınız; 1987'den, 2002 yılına kadar bölgede deyim yerindeyse; Kan oluk gibi aktı.

İşte, size gayri resmi diyebileceğim;

15 yıllık "O.Hal" döneminin bilnçosu.

25 bin 344 PKK örgütü mensubu,

5 bin 52 güvenlik görevlisi

Ve 5 bin 677 sivil insan hayatını kaybetti.

772 örgüt mensubu,

13 bin 678 güvenlik görevlisi,

6 bin 751 sivil insan da yaralandı.

Yine; bölgede Bin 248 adet siyasi nitelikte öldürme olayı meydana geldi.

OHAL valiliğinin yetki kapsamında olan yerleşim birimlerinde,

İşkence ve kötü muamele gerekçesiyle toplam olarak;

Bin 275 suç duyurusunda bulunuldu.

***

Yine; 55 bin 371 kişi gözaltına alındı,

145 bin 231 kişi Devlet Güvenlik Mahkemelerinde yargılandı.

DGM'de bin 131 çocuk sorgulanıp-yargılandı.

Ve Meclis Araştırma Komisyonu'nun raporuna göre,

1997 yılı Kasım ayı itibarıyla bölgede toplam 3 bin 428 yerleşim birimi boşaltıldı.

378 bin 335 kişi yerinden edildi.

Üç milyonun üzerinde insan da zorla göç ettirildi.

855 devlet memuru bölge dışına çıkarıldı.

Pek çok dernek ve vakıf kapatıldı, faaliyetleri engellendi.

Tabi bunlara; 2002'den bugüne gelinen "zamanın" hadiseleri ekli değil.

***

Sonuç derseniz.

Hepsinin; sirayeti "azan ve derinleşen" Kürt tepkisi oldu!

Ve bugünlere; gelindi!

Peki, bunlar "tez be tez" unutulacak mı?

Hayır.

***

Olağan üstü Hal.

Ve kısm-i olarak 28 Şubat sürecinin "zafiyetinin" ürünü bunlar.

12 Eylül'ün faturası nasıl derseniz?

Ona da bir bakalım.

Gerçi; O.Hal ve 28 Şubat'ın yanında "cılız" kalır.

Ama unutmayalım ki;

PKK'yı da, O.Hal'i de ve 28 Şubat'ı da "12 Eylül" doğurdu.

Bakalım neler yaşandı.

7 bin kişiye idam istendi, 517 kişiye idam cezası verildi.

259 kişinin idam dosyası TBMMye gönderildi.

Onaylanan 54 idamın 50si infaz edildi.

650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

71 bin kişi TCKnin 141, 142 ve 163. maddelerinden; 98 bin kişi de örgüt üyeliğinden yargılandı.

30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.

4 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.

Yaklaşık 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.

300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.

171 kişi işkenceler sonucu öldü.

3 gazeteci silahla öldürüldü.

Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.

***

Ve bugün.

Ülke'de "demokrasi, insan hakları, hukuk ve adalet" nizamı noktasında.

Taşlar, yerli yerine oturmaya başladı.

Özellikle;

"İnsanı öldür ki devlet yaşasın" kör zihniyetinden uzaklaşılıyor.

Ülke, "insanı yaşat ki devlet yaşasın" paradigmasına geçiş yapıyor.

Onun için; geçmişle "yüzleşme ve sorgulamaya" yönelik.

Şuan icra edilen; hamlelerin "hayat ve samimiyetle" sonuç doğura bilmesi için.

Olmazsa olmazı;

Bölgeyi olağanüstü hal döneminde

Bir işkencehane ve kayıplar.

Toplu katliamlar mezarlığına dönüştürenlerin günahlarının ortaya dökülmesi gerekir.

***

Yani; 28 Şubat'ta, 12 Eylül'de, Balyoz'da, Ergenekon'da.

PKK'da.

KCK'da, Öcalan'ın yargılanma hali de.

Velhasıl "vesayetçi" zihniyetin "encümen-i tanışı" olan, "yapılar".

Bunların hepsinin,

Biline ki, "hayat membası", Doğu ve Güneydoğu'daki "akan kandır".

çünkü Bölgede "kan aktıkça" onlar hayat bulur.

Onun için; Bu hayat damarlarının "kesilmesi" için bölgede akan kanın "durması" gerektiği gibi.

Bölgenin; 15 yıllık "kayıp dünyası da" bir bütünlük içerisinde, sorgulanmalı.

Yoksa çevik Bir, Kenan Evren, İlker Başbuğ ve tayfaları "yetmez".

***

Sorulur;

Dün sorduğum gibi nerde "iyi çocuklardır, tanırım diyenler"?

Hüseyin Kıvrıkoğlu.

İsmail Hakkı Karadağ.

Yaşar Büyükanıt.

Ve Askeri kanadın dışında ki,

Sendikalar, Sivil örgütler, Yargı, YÖK, Üniversite Rektörleri.

İş çevreleri.. Aşiretler... Bölgedeki, Askeri ve sivil dönemin "bürokratları".

***

Tabi ki, Siyasiler.

Hele; "Kurşun atan da, yiyen de" diyenler.

Demirel, Yılmaz, çiller, Ağar'lar.

Nerdeler?

Onlarla, O geçmişin icra ettiği "zafiyetin" sorgusu yapılmaz ise.

Biline ki, Oturulduğuna inandığımız "demokrasinin taşları" esen en cılız rüzgrla; "çok çabuk" yıkılır.

çünkü ağacın içerisindeki "kurtlar" hala çürüme yaratıyor.