OKURLAR NE DİYOR?
Eklenme: 3/11/2009 12:00:00 AM

Bugün Ambargoluyum! Tabi salt bugüne münhasır.

Dış etkenli bir "ambargo" değil.  Tamamen sizinle gelişen bir vaka.

Yani Ambargonun nedeni sizlersiniz.

Çünkü bugün sizler konuşacaksınız.

Ve sizleri de mevzuların muhatapları dinleyecek.

Anlayacağınız bugün "köşeyi" okurlarımızla paylaşacağız.

Bir üstadın ifade ettiği gibi; "Okuyucu velinimettir, sakın onların kalbini kırma".

Elbette! Okurun "kalbi kırılır mı?" Mümkün değil.

Bilakis o kırsa da; yazarı hoşgörü içerisinde karşılamalı.

Zaten yazarın varlığı ve köşenin ikmali tamamen "okurun" varlığına dayalıdır.

Okur varsa, yazar vardır. Okur yoksa köşe de, yazar da yoktur.

Özetlersek, bugün köşenin "asilleri" konuşacak.

***

İlk konuşacak okur Mehmet Tekin!

Mesajını dün göndermiş. Mevzuu Diyarbakırspor ve benim köşem.

Söze "hoşnutluğuyla" başlıyor.

Ama cümleler sıralandıkça; muhataplara yönelik tepkisi ve eleştiri dozajı artıyor.

Ve "Diyarbakırspor ağlama duvarına döndü.

Giden ağlıyor, gelen ağlıyor. Kalan ağlıyor. Ama arpa boyu kadar yol alınmıyor"

Sayın Tekin diyor ki;

"Herşeyi ulu orta yere dökmüşsünüz. Son bir fırsat. Ve bu fırsatı kaçırmayalım. Evet kaçırmayalım. Acilen de çözüm bulalım. Diyarbakırspor'un şuan ki konumu; Süper Lige çıkmada averajlı. Haydi, hep birlikte".

Ve ekliyor. Peki ya sonrası!

Aslında haklı. Ya sonrası.

***

"Daha önce de; gördük yaşadık. Süper lige çıktık, tutunamadık indik. Sosyal ve ekonomik anlamda bedeli ağır oldu.".

Konuyu Diyarbakırspor'un "daimi gelirinin" yokluğuna.

Sosyal "tesislerin" hiç olmadığına. Kulüp olma vasfına sahip bulunmadığına getiriyor.

Haklı ve sitemli bir şekilde.

Çünkü diyor:

"Bugün Diyarbakırspor'un dikili bir ağacı var mı? Ya da; elle tutulur, gözle görülür işte bu Diyarbakırspor'undur denilebilecek bir nesnesi söz konusu mu?".

Verilebilecek tek cevap var. O da kocaman haklısın. "Zere-i miskal" bir varlığı yok.

Gelen de; giden de; olan da "tıpkı siyasilerimiz" gibi günü kurtarmanın peşinde koşmuştur.

Bugün gibi.

Ve son cümlesini "çözümü siz bulun" diye bitiriyor.

***

Evet. Son 48 saat içerisinde Diyarbakırspor'un "kapital" arayışında gelişme yok.

Bu yazıları kaleme alırken, Futbolcuların "idman" boykotu sürüyor.

Kulüp yönetiminin de "para bulmaya" yönelik kapıları aşındırma çabası devam ediyordu.

Aha iki gün kaldı. Yarın ve öbür gün. İdmansız sahaya çıkan bir takımın maç kazandığı görülmüş mü?

Bilemiyorum. Sonuçta; bugüne kadar sarf edilen emekler de "yok olup" gidecek. Geçmişte olduğu gibi.

Sonuç itibariyle; Diyarbakırspor ne zaman ki "ayakları" üzerinde durabilirse, işte o zaman "Süper Lige" çıkmış olur.

***

Diğer okurum ise bir bayan. İsmi bende saklı. Devlet memuru olduğu için, sakıncalı.

Lütfen "ismimi saklı" tutun diyerek, başlıyor.

İstemi ve eleştirisi Mahalli seçimler.

Ve partilerin "göstermiş" olduğu adaylar.

Acaba diyor; "Parti Liderleri" seçtikleri adayları karanlıkta mumla mı aradı?

Yoksa "hatıra binaen mi?" seçildi.

Bilinsin ki, bu seçim de "sandığa" gitmeyenlerden olacağım.

Çünkü Sosyal ve Siyasal'ı bir birinden ayırt edemeyen.

İşin ve aşın insanlar için ne anlam taşıdığının "idrakinde" olmayan.

Ve bunların çözümü için; "fikir üretmeyen" zat-ı muhteremler olduğu için!

***

Bir diğer okurum ise Esnaf. Melikahmet'ten. İzzet usta.

Ekonomik krizin yarattığı tahribat.

Ve siftahsız kepenk kapatmadan çektiği çileyi anlatıyor.

Sonumuz ne olacak diye soruyor?

Bankaların "esnaf kredilerinden", Esnaflar odasının "kefilliğinden" söz ederken, "sırtlarına" vurulmak istenen "fahiş faizden".

Ve peşin kesintilerden dert yanıyor.

Bana güvenmeyen bankaya, bana güvenmeyen odaya "ben nasıl güvenirim" diyor?

Haksız da değil.

Bir de; Vergilerden şikayetçi. Hem de çok.

"Bizden alınan vergileri saymakla bitmiyor."

***

Resmi verilere göre, "ekonomik krizin" hamle geliştirdiği.

Alım gücünün "sıfıra" indiği şu günlerde, salt Diyarbakır'da "kepenk" indiren esnaf sayısı binlerle ifade ediliyor.

Düşünün bu rakam binle ifade ediliyorsa, gayri resmi rakam üç katı.

Her kapanan "işyeri", her kepenk indiren esnaf demek, en az üç kişinin "işsizler" ordusuna katılması anlamına gelmektedir.

Eğer bugün İş ve İşçi Bulma Kurumuna her gün onlarca kişi "iş için" başvuruyorsa.

Ya da işten atıldığı için "işsizlik maaşına" müracaat ediyorsa. Bu vahim bir sürecin "kapıya" dayandığını gösteriyor.

Çünkü Diyarbakır'da 1 TLnin altında gelirle geçinen insanları düşündüğünüzde, katılanların sayısının arttığını düşünün.

Varacak nokta; maazallah.

***

Gel gelelim, Devlet kurumlarına yönelik "tepkileri" içeren okur mesajlarına.

Ve "isyana" varan tepkilerin odağında TEDAŞ geliyor.

"Kesintilerden bıktık. Karanlıktan ne zaman kurtulacağız"

Mehmet Aslan diye bir okurum..

"Doğalgaz" dediler, ucuz yakıt dediler. Ama gelen fatura "anamızı ağlattı"! diye feryat ediyor.

Ve diyor ki.

"Gaziler semtinde oturuyorum. Doğalgaz geldi diye seviniyorduk. Abone parası, teminat, saat derken 4-5 bin TL harcadık. 1.5 aydır doğalgaz kullanıyoruz. İlk zamanlar güzeldi. Ama eve doğalgaz faturası gelince, o beklenti, o güzellik, o hayal felakete dönüştü. Aylık 400-500 TL. Bu nasıl fiyat belirleme, bu nasıl ucuz doğalgaz."

Aslan soruyor?

Diyarbakır'da doğalgazın fiyatı ne kadardır?

Yani 1 kwh bedeli nedir?

Bir taraftan "doğalgaz ucuzladı, en ucuz yakıt doğalgaz" deniliyor. Ama eve gelen fatura "ateş pahası"!..

Evet.. Sevgili Aslan gibi çok sayıda okurum da aynı durumdan muzdarip.

Şuan için Diyarbakır "doğalgaz'ı 1 kwh'yı ne kadara tüketiyor".

Abone ve "kombi" yetkisi anlamında; yapılan ödemeler ne kadar?

İnanıyorum ki; Aslan'ın bu çığlığından sonra Diyarbakır'daki "doğalgaz" dağıtımı ve satımıyla alakalı etkili ve yetkili merciler gerekli açıklamayı yapar.

Hem bizler, hem de okurlar "olup-bitenin" gerçek mevzusunu öğrenmiş olur.

***

Melek Şahin isimli bayan okurum.

"Altın öğütler" başlığıyla gönderdiği mail.

İnsanoğlu için ifade ediyor. Bir ölçüde "ne oldum değil, ne olacağım" denilmeli diye.

Sanırım o da; alıntı yapmış. Ama öğütlerin "derin" manalar içermesi.

Ve günümüze de; "atıfta" bulunması anlamında; paylaşmak güzel.

Şöyle diyor:

"İslam Alimi, Şeyh Edeb-Ali'nin Osman Bey'e verdiği altın değerinde öğütler Oğul insanlar vardır şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Avun oğlum avun. Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın, ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen sabah rüzgârında savrulur gidersin... Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.

Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir.

Bütün fethedilmemiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler ancak senin fazilet erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.

Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.

Açık sözlü ol, her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme. Sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz.

Üç kişiye acı:

* Cahiller arasındaki alime,

* Zenginken fakir düşene,

* Hatırlı iken itibarını kaybedene.

Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklı olduğunda mücadeleden korkma.

"Bilesin ki atın iyisine DORU," "Yiğidin iyisine DELİ derler.