OLAYLARIN, HİZMET ALANLARI
Eklenme: 5/9/2011 12:00:00 AM

Güneydoğu;
Eksenli son zaman dilimi içerisinde "vuku" bulan olaylar!
Sokağı,
Toplumu,
Ve ülkenin "tüm" katmanlarını geren hadiseler zinciri.
Muhtevaları;
Beyni kemiren meselelerin birden bire biti vermesi hayli manidar.
Hiç kuşkusuz ki;
"Hayra" alamet te değiller?
Çünkü;
Hangi "göz ve acıdan" bakılırsa bakılsın fark etmiyor.
Tamamen;
Kanlı bir süreci yeniden "işleme" konulma aksiyonuna hizmet etmektedir.
Körükleyici olaylardır.
Ve hepsinde;
Manidarlık olan olayların peş peşe "zamanlama" noktasında icra edilmesi.
Hani derler ya;
"Provokasyonlar?" zinciri diye.

* * *

İşte;
Bölgeyi yeniden "kan, barut ve gözyaşı" sürecine sürükleyen hadiseler de aynen böyle, işlev görüyor.
Oyunlar,
Çok amaçlı ve çok detaylı.
Farkı,
Konseptlere sahip!
Şöyle ki;
Belki "zıt" bir düşünce mülahazası olabilir sizde.
Ama bendeki,
Analiz "olayların" bir çok alana hizmet üretici bir yapıyla seyrettiğidir.
Bazı noktalarda uzak ihtimaller içeriyorsa da;
Gelişmelerin "buluştuğu" ana nokta başlıklarını şöyle sıralayabiliriz.
Birincisi;
Seçim sürecini ciddi manada "sekteye" uğratıp, siyasal iktidarı illegal yapıyı harekete geçirip "devirmek".
İkincisi;
Özelliklen de, AK Parti'nin "iktidar" noktasında, güçlü bir sandalye sahibi olmasını engellemek.
Çünkü, burada hassasiyet ihtiva eden, Yeni Anayasa "değişikliğinin", güçlü bir siyasal iktidara bırakmamak.
Üçüncüsü
Batıda hızlı bir şekilde "Kürt-Türk" ayrışımını körükleme noktasında Milliyetçilik duygusunu yeniden alevlendirmek.
Dördüncüsü;
Güneydoğu'yu 1993"lü yıllara sürükleyip, "yeniden" çatışma ve olağanüstü hal ortamı yaratmak.

* * *

Şöyle;
Son zamandaki olayları bir göz önüne getirelim.
Şekli,
İşleniş hali ve tabi ki zamanlama. Ve elbette ki aktörlerin hangi cenahtan oluşları!
Çıplak gözle bakılırsa,
Hele "Milliyetçilik" duygusu da öne taşınmadan vakalar okunursa.
Olayların,
Seyrine ilişkin daha net ve berrak bir fikir ortaya çıkar.
Malum;
Bölgede "çatışmasızlık" ortamıyla alakalı ciddi bir hava vaki idi.
Ki, PKK'da seçim sonrası demişti "neler yapabileceğini?"
Siyasal iktidar da,
"Demokratik açılım" babında, kör-topal olsa bile, ileriye yönelik adımlar atılıyordu.
Daha iki ay önceydi, bu "havanın" solunma hali.
Herkeste,
Ciddi manada bir "kanı oluşmuştu",  bu sorun artık "çözülebilecek" noktada.
Devlet-İmralı ile görüşmede.
Hükümet siyasal zemin sorgusunda.
Yani,
Taraflar önemli aşamalar kaydediyor diye.

* * *

Ama gel gör ki;
Bu zaman dilimi sonrası "öyle" bir derin aksiyonlar vücuda geldi ki, "güven" bulanımı gelişti.
Ve bu süre içerisinde "operasyonlar" hız kesmedi.
Öldürülen PKK'lı sayısı bir anda 25'e çıktı!
Malumunuz üzre;
Nasıl ki her şehit cenazesi Batı'da Milliyetçilik duygusunu körükleyip, "Kürt" ayrışımını alevlendiriyor ise...
Güneydoğu'da da,
Artık tartışılmaz bir şekilde "dağda" ölen her genç için de Kürt milliyetçiliği o minvalde güçleniyor.
Ve tepkisel, ortam oluşuyor.
Tunceli'deki,
7 PKK'lıdan 4'ünün cenazesinin Diyarbakır'da toprağa verilmesi esnasında çekilen resim bunu gösterdi.
Aksakalı,
Yaşlı insanların cenazelerin başında saf tutup, "cenaze namazı" kıldıkları görüntüyü, burada aktarmıştım.
Artık;
Herkes "yetti" diyor diye!
Onun içinde;
Eylem ve göstericiler, "etki-tepki" noktasında, atmosfer oluşturuyor.

* * *

Kastamonu'daki;
Başbakan Erdoğan konvoyuna yönelik saldırı ve bir polisin şehit edilmesi olayı da aynı, düşüncede!
Bu saldırı;
Siyasal zeminde "neye" hizmet edici diye sorgulanırsa!
Tartışmasız;
Az önce ifade ettiğim "üç şıkkı da" dokusunda barındırıyor.
Türk,
Milliyetçiliğini "ateşlemek".
Batı'da ayrı,
Güneydoğu'da "ayrı" etki alanıyla Kürt duygusuna hitap etmek.
En önemlisi de;
Türkiye'de "ciddi bir kargaşa" ortamını yaratarak, belli güçlerin "elini güçlendirmek".
Yani;
Demokrasi dışı "yapıları" harekete geçirip, "Ülkede istikrarsızlık ve yönetim zafiyeti" var savını oluşturmak.
Benzeri;
Saldırı bugüne kadar "tekerrür" ettiği vaki olmadığı gibi, yaşanmış da değil.
İlk kez,
Böyle bir metot uygulandı.
Her ne kadar;
PKK saldırı "Ak Parti ve Başbakan'a değil", Güneydoğu'daki polis şiddetine karşı "direk polise" yönelik olduğunu söylüyorsa da.
Uluslararası,
Konjöktür ve ülke içerisindeki "derin" yapılar, bu algı içerisinde değiller.

* * *

Gelelim;
YSK'yla başlayıp, Dağdaki çatışmalarda öldürülen PKK'lıların cenazelerine kadar geçen süre...
Ve pek tabi ki;
Yüksekova'daki Mustazaf-Der Yöneticisi Ubeydullah Durna'nın öldürülmesi olayı.
Bu olayların;
Hayat dokusunda da "aynı şıkların" varlık niyeti söz konusudur.
O şıklara eklenen bir ayrıntı da, Güneydoğu'yu yeniden 1993'lü yıllara götürme.
Yani;
PKK-Hizbullah "eksenli" çatışma ortamını yeniden "hortlatmak".
Yüksekova,
Son yıllarda tartışılmaz bir şekilde PKK'nın hâkimiyeti altında olduğu bir ilçe.
Tabiri caizse;
"Kurtarılmış" bölge!
Bakın;
18 Şubat'ta orada bir bildiri yayımlandı; "Arapça" içerikli.
Kürt-PKK düşmanlığı içeren bir bildiri.
Ki halen de,
Bu bildirinin altındaki imza ve örgüt elemanları "belirlenmiş" değil.
2 Mart'ta,
Polis ilçe halkı karşı karşıya geldi; "bir kişinin gözaltına alınma" hadisesiyle alakalı.
Sonra;
24 Nisan'da iki uzman çavuş silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
YSK protestolarında, Bismil'de İbrahim Oruç'un katledilmesi.

* * *

Aradan;
Kısa bir zaman sonrasında bu kez Yüksekova'daki gösteriler sırasında Mustazaf-Der Başkan Yardımcısı Ubeydullah Durna öldürüldü.
Bu cinayet;
Bariz bir şekilde Hizbullah ve PKK'nın "kışkırtma" hanesine, benzin oldu.
Her ne kadar;
İslam-i STK'ların farklı görüşmelerde bulunması.
PKK,
Ve siyasi kanadın, "olayla" alakaları olmadığı yönünde açıklamalarda bulunması.
Yine de;
"Tansiyon" güçler açısından düşmüş değil.
Velhasıl;
"Her şeyin kırılgan" bir zeminde seyrettiği bu zamanda.
Hele,
Kimin eli kimin cebinde. Kim dost, kim düşman, meçhul iken.
Alınan yol;
Akıbeti meçhul bir "aksiyon" serüveni olduğu gerçeği kulaklara küpe olmalı.
Demokrasi,
Ve demokratik "yaşam atmosferi" için, taraflar frene basmalı.
Özelliklen; sürecin aktörleri!

* * *

Birincisi;
Kürt harekâtının "siyasi" kanadı olan BDP ve Bağımsızlar.
Sokağa,
Şiddeti "körükleyici" söylemlerden uzak tutmalı.
Oy hesabını "şiddet" kurgusunda, görmemeli.
En önemlisi;
Siyasal anlamda "erozyon" yaratıcı söylemlerde bulunmamalı.
Tabi aynı;
Uyarı Siyasal iktidar için de geçerli.
Ne hedef gösterici,
Ne de siyasal zemini "bölücü" olarak, düşünmemeli.
İki tarafında,
Sağduyu ve kucaklayıcı, birbirlerinin "demokrasi" açısından ellerini güçlendiren, bir aksiyon geliştirmeliler.
Aksi takdirde;
Şunu herkes çok iyi algılamalıdır ki.
Her vücutta,
Yer edinmiş "derin" bir virüs olduğu gerçeğinden haberdar olmak lazım.
O virüs,
Olmadık yerde hareket ederse.
İşte o zaman; "kazanan kimse" olmaz.
Herkes kaybeder.
Tarih bu "kaybın" tekerrür vakalarıyla dolu.

* * *

PKK'da,
BDP'de, AK Parti'de ve Devlet Nizamı da "kendi içindeki" bu virüsü bilmeli ve "kontrol" altında tutmalı.
Şahinlerin,
Kimlerin "namı hesabıha" icraatlarda bulunduğunu.
Yoksa;
Daha çok "birbirleriyle" bağlantılı derin virüslerin Kastamonu, Yüksekova, Bismil gibi benzeri "olayları"  yaşatır..
Ve yaşatacaktır da..
Çünkü;
Şuan herkes ama herkes "tedirgin ve sıkıntılı" bir hal-i ruhiyet içerisinde.
Bunları,
Aşacak günler dileğiyle.