ÖNYARGI ERKEN KARAR!
Eklenme: 1/18/2010 12:00:00 AM

Ne diyelim!

Haftanın ilk günü; 'baş döndürücü' hadiselerle moral çöküntüsü yaratmak istemiyorum.

Zaten böyle bir ruh hali içerisinde değilim.

Çünkü hafta sonu 'bir hayli' beyin fırtınası içerisinde olduk.

O nedenle kendimi 'sakinleşme' moduna kurguladım.

Nasıl olsa; haftanın ilk gününden itibaren 'beyin fırtınasına' ve onun yankısına kafa yoracağız.

Açılımı Diyarbakır'da tartışan 42 Baro başkanının sonuç bildirgesindeki;

'Sivil insiyatif ve katılımcı Anayasa!' vurgusunu.

Ve bu açılımla toplumda gelişen 'intiba'!

Onu da; üç farklı şirketin yürüttüğü üç farklı 'anketle' analiz edeceğiz.

Nitekim her iki 'önemli' görünen hadise; bugünkü Diyarbakır Söz'ün birinci sayfasında bir hayli yer alıyor.

 

***

Yani demem o ki; haftanın ilk gününde 'iç ferahlatan' bir yazı konu edelim.

Şiddet, kan, gözyaşı, terör, cinayet, yolsuzluk, rüşvet, suistimal, fuhuş, uyuşturucu.

Kısacası 'toplumu' mecrasından çıkaran; hukuki ve ahlaki olmayan mevzuları konuşmayacağız.

Bugün biraz 'hayatı', daha değerli kılan ve bu anlamda 'yol gösterici'; nasihat misali hasbi-hal etmek istiyorum.

Anlayacağınız; bugün 'mola' diyoruz.

Hazreti Ali (ra) ne güzel ifade etmiştir;

İki şey, aklı ve tedbiri bozar; biri acele etmek, diğeri de olmayacak şeyi istemek!

Dahası; insanoğlu için en önemli iki etken vardır; bir 'erken karar' vermemek.

İkincisi de; 'ön yargılı olmamak'!

 

***

 

BABANIN EVLATLARINI SINAMASI!

Bakınız bu konuda bir hikâye var. Daha doğrusu; 'babanın' evlatlarını sınaması!

Zamanın birinde bir babanın 4 oğlu varmış.

Baba çevresinde tanınan-bilinen ve hürmet edilen bir zat-ı muhterem.

Doğruluğu ve kararlılığıyla; bilinen biri. Bu nedenle; baba 'evlatlarını' da aynı karakterde yetiştirmek ister.

Bir gün çocuklarının çok erken karar vermemeleri ve önyargılı olmamaları için onları bu konuda eğitmek istemiş.

Bunun üzerine; her birini uzak bir yerde duran ağacın yanına gidip ona bakmalarını istemiş.

İlk oğlan kışın gitmiş, ikincisi ilkbahar, üçüncüsü yazın ve sonuncusu sonbaharda.

 

***

 

Geri döndüklerinde hepsini bir araya çağırmış ve ne gördüklerini sormuş.

İlk oğlan ağacın çok çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söyledi.

İkinci oğlan hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı dedi.

Üçüncü oğlan başka fikirdeydi.

Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki, daha önce hiç böyle bir şey görmemişti.

Sonuncu oğlan hepsinin haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat dolu olduğunu söyledi.

***

Yaşlı adam oğullarına hepsinin haklı olduğunu söyledi.

Çünkü hepsi farklı mevsimlerde ağacı görmeye gitmişti.

Onlara bir ağacı veya bir İnsanı, kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını anlatmaya çalıştı.

Ya da neye sahip olup olmadıklarını.

Gerçekleri ancak sonunda, 4 mevsimi gördükten sonra görürsünüz.

Eğer kışın vazgeçersen ilkbaharın nimetinden olursun, yazın güzelliğinden ve sonbaharın bütünlüğünden de.

Bir mevsimin acısının, diğer güzel mevsimleri parçalamasına izin vermeyin.

Hayatınızı bir mevsim (bir dönem) yüzünden yargılamayın.

Unutmayın ki, ilerde şu anki zamanı arayabilirsiniz ve daha güzel günlerde yaşayabilirsiniz.

 

***

 

SİZ VE HAYATINIZ?

 

Söz; 'hayatı' algılamadan açılmışken isterseniz devam edelim.

İşte size; 11 maddelik bir 'nasihatler' zenginliği.

* Bir vücudunuz olacak.

Sevseniz de, sevmeseniz de hayatınız boyunca o vücuda sahip olacaksınız.

*Hayattan dersler alacaksınız.

Hayat adında gayri resmi bir okula yazılacaksınız.

Bu okulda her gün çeşit çeşit dersler alacaksınız.

Bazı dersleri sevecek, bazılarını gereksiz bulacaksınız.

*Hatalar değil, aldığınız dersler önemli olacak.

Büyümek demek, denemek ve yanılmak demektir:

Yeni deneyler yapmak. Başarısızlıkla sonuçlanan deneyler de en az başarıyla sonuçlanan deneyler kadar önemlidir.

 

***

 

*Bir ders öğrenene kadar tekrar edilecektir.

Ders siz öğrenene kadar çeşitli şekillerde karşınıza çıkacaktır.

Onu öğrendikten sonra ikinci derse geçilecektir.

*Hayattan alınan derslerin sonu yoktur.

Hayatın hiçbir dönemi yoktur ki ders alınmasın. Yaşadığınız sürece öğreneceksiniz.

*"Orası" "buradan" daha iyidir diye bir şey yoktur.

Size göre "orası" olan "burası" haline geldiğinde, "buradan" daha iyi görünen "orası" olacaktır.

* Diğer insanlar sizin aynanızdır.

Sizin kendinizle ilgili sevdiğiniz veya nefret ettiğiniz bir şeyi yansıtmadığınız sürece başka birinin herhangi bir şeyini sevmeniz ya da nefret etmeniz mümkün değildir.

**

Hayatta ne bulduğunuz size bağlıdır.

İstediğiniz kaynaklara ve araç gereçlere sahipsiniz. Bunlarla ne yapacağınız sizin bileceğiniz iş.

Seçim size ait.

*Yanıtlar içinizde saklıdır.

Hayatta karşınıza çıkacak sorulara yanıtları kendi içinizde bulabilirsiniz. Tek ihtiyacınız dikkat etmeniz, dinlemeniz ve güvenebilmeniz.

*Bütün bunları unutmayacaksınız.

*İstediğiniz zaman hatırlayacaksınız.

Öyle ya; hayat bu! İster öyle, ister böyle.

Sonuç ne olursa olsun; 'sen bir insansın' ve yaşadığın hayatın kuralı da 'insana' dayalıdır.

Yeter ki; 'insan olma' vasfının bilincinden sapma!

Sizce öyle değil mi?

Güzel ve mutlu bir hafta dileğiyle.

Kolay gelsin!