Haftanın ilk yazısına "Kentin gündemiyle" alakalı bir yazıyla başlamak istiyordum. Öyle de niyetlenmiştim, Cumartesi gününden. Öyle ki; AK Parti ekseninde "siyasi gelişmeler nedir?"! Büyükşehir Belediye Başkan Adayı "noktasında", kimde karar kılındı? Ya da; AK Parti "şimdiden" havlu atıp, sıradan bir isme mi yöneldi? Çünkü bu yönde bir hayli "söylenti" var? Her ne kadar; "kurmaylar" bizim rahatsızlığımız yok diyorlarsa da.
***
DTP "durumu" çantada keklik sayarak; "bildik" politika mı üretecek? Yoksa "geçmişin" hatalarını göz önüne alıp, duruma daha ince "hesap mı" getirecek? Diğer yandan; "giderek" tırmanış gösteren Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlık seçim "kulisleri"! Kim aday, kim aday değil? "Siyasi" bir kimlik Ticaret Odası'na giydirilecek mi? Bir de Ticaret Borsası'nda "kimin başkan adayı" olacağı? Herkesin kafasını "kurcalayan", ancak henüz kesin bir cevap alınmayan; "Hayvan Borsası"yla alakalı ortaya çıkan iddialar? Ve bu iddialara ilişkin "yenilir-yutulur" olmayan, yolsuzluk, usulsüzlük suçlamaları?
***
Beri tarafta; TRT bünyesinde oluşturulan "Kürtçe TV" Henüz test yayınında olmasına rağmen yoğun bir tartışma ekseninde? Kimi olumlu, kimi olumsuz yaklaşım gösteriyor? Duruma benim gibi "temkinli" yaklaşmayan da yok değil? Ancak şunu ifade edebilirim; 85 yıllık "inkar" sürecinin "artık" giderek "tarih" sayfalarında kaldığını söyleyebilirim? Çünkü bu girişim Kürtlerin varlığı ve Kürt Dilinin kabulü noktasında "Devletin" bir ölçüde resmi kabulüdür. Her ne kadar; "yüz yüze" bir ifade ve resmi bir kâğıt, ya da yasa değişikliği yok ise de, "kabulü" mümkün misali? Ancak; yarın ne olacak meçhul? Bir devlet politikası mı güdülecek? Yoksa "gerçekten" Kürtlerin varlık ekseninde "yayın" sağlanacak? Onu göreceğiz. O nedenle de duruma temkinli yaklaşanlardanım!
***
İşte tüm bunları; "satır başlarıyla" ama detaylı bir şekilde yazmak istiyordum. O yönde de "notlar" almıştım. Düşüncelerine "başvurduğum" birçok kişi vardı? Bu konularla alakalı ne diyorlar diye? Ama insanlığın yüzünü kızartacak olan "İsrailin vahşeti" hepimizi "derinden" yaraladı. Esir aldı; yürekleri "kana" buladı. Siyonist "düşüncenin" sahibi ve uygulayıcısı İsrail bir kez daha "yüzünü" gösterdi. Filistin "halkına" yönelik Soykırım girişimini; Havadan "ölüm" kusarak gerçekleştirdi. Yüzlerce füze fırlattı. Çoluk, çocuk, kadın yaşlı, suçlu-suçsuz ayırımı yapmadan. Ölüm yağdırdı. Ve ortaya çıkan korkunç bilanço ağır; 275 ölü. 300'e yakın da yaralı? Ölümlerin artabileceği söyleniyor.
***
Buradan, Gazze'nin "tarihçesini", ya da Filistin halkının "özgürlük" mücadelesini? İntikam çağrısı yapan "Hamas"ın yapısını anlatmayacağım. Sadece Gazze'nin "mini bir sosyal" profilini ortaya koymak istiyorum. Şöyle ki; Gazze de yaklaşık 1,5 milyon Filistinli yaşıyor. Nüfusun büyük bölümünün günlük geliri 2 doların altında. Halkın yüzde 80i hayatını gıda yardımına bağlı sürdürüyor. Hayatları da, varlıkları da zaten yıllardır "İsrail" ablukasında? Sürekli "İktidarların" ağır faturasını ödeyen bir bölge. Çünkü tarih sayfalarına baktığımızda, bu saldırı ve vahşet ne ilktir. Ne de son olacaktır?
***
Neden de açık? Dünya hep duruma "seyirci?"! Hatta İsrail'in "yandaşı? Şöyle ki; İsrail askeri tarafından "onlarca" Filistinli çocuk öldürülse. Ki Gazze'deki "vahşet" gibi vakaları özellikle Batı dünyası "trafik kazası" gibi görür. Ve öyle bir yaklaşım gösterir. Ancak; İsrailli bir çocuk, ya da asker, açılan ateş sonucu "ölürse", Batı dünyası için "bu bir terörist faaliyettir, terörist" saldırıdır? Sonuç itibariyle "Ortadoğu" kabuslar ülkesini içinde barındırıyor? İşte Türkiye, İşte Irak, İşte Suriye, İşte Filistin ve İsrail. Ve İran! Hangisinin "iç dünyası" aydınlık. Ve "huzurlu"! Hiçbirinin. Çünkü "haklar, hukuklar, özgürlükler" ülkeler ve yaşayanları noktasında "kağıt üzerinde" görünüyorsa da, fiiliyatta olmadığı içindir; "Bu iç çatışmalar".
***
Batı için de, dünyanın diğer "siyon" ülkeleri için de; geçerli olan "oralara" tayin edilen iktidarlardır. Ve onların "stratejileri" paralelinde "yönetimsel" rejimler geliştirmektir. Sonuç itibariyle; "Büyük Ortadoğu Planı" var olduğu sürece. Siyonist ve Emperyalist Batı Dünyası'ndan "medet" umulduğu müddetçe. Haklar noktasında "topluluklar" kısır düşüncelerin ve ideolojilerin peşinde koştukları sürece. Kendi "etnik" yapılarında samimiyeti ortaya koymadıkları müddetçe. Hele toplumların "çimentosu" olan dini inançları erozyona uğratan anlayışlara meyil verildiği sürece. Ortadoğu "soykırım" vahşetlerinden kendini kurtaramaz. Ne iç huzuru bulabilir, ne de komşuluk görebilir? Türkiye nasıl ise? Filistin de öyle? Irak nasıl ise? Filistin de öyle? Suriye nasıl ise? Filistin de öyle?
***
Gel gelelim "İsrail"le olan samimiyetimize? Ki Türkiye yıllardır "askeri" donanım noktasında "çok" ilişkili. Bakınız Başbakan Erdoğan "Gazze'deki Vahşet'le alakalı çıkışı oldu. ''Dünya barışına, uluslararası barışa indirilmiş bir darbedir. İsrail ve Suriye arasında bir arabulucu göreviyle aradaki sıkıntıları aşabilme talebiyle karşı karşıya kalmıştık ve bu konuda bir görev üstlenmiştik. 34 gün kadar önce ülkemizde olan İsrail Başbakanı, beşinci raundunu devam ettireceğimiz bu konuyla ilgili görüşmelerini bizimle yaparken kendileriyle bu hususları da görüşmüştük. Bütün bunlara rağmen yapılan bu operasyon Türkiye'ye de saygısızlık olmuştur. Bunu söylemek zorundayım. Çünkü bu savunmasız insanları kalkıp da bombardımanla hele hele dün yapılan açıklamalarla 'Bu uzun süreli bir operasyon olacak, bu şöyle olacak, böyle olacak' hala bu denli bunu ucu açık bir şekilde ortaya koymak, bana göre ciddi bir insanlık suçudur.'' Katılmamak. Hak vermemek, her cümlesinin "altına" imza atmamak mümkün değil. Ama gel gör ki; kafi mi? Hayır! Dün Diyarbakır dahil olmak üzere ülkenin bir çok kentinde "Binlerce" insan sokağa döküldü. Duruma "lanet" getirmek ve Mazlum Filistin "halkının" yanında olduklarını göstermek için. Başbakan Erdoğan da aynı "düşüncede"!
***
Ama şu gerçeği de görmek lazım? Umur Talu'nun kaleme aldığı gibi. *- Erdoğan, şimdi kızgınlıkla "İsrail'le diplomatik teması gereksiz görüyorum" diyor. Onu yine gerekli görsün. Ne kadar çok çocuk açlıktan, bombadan, füzeden kurtarılabilirse. Ama şunlar neydi; gerekli miydi? "İsrail savaş sanayi"ne, "Türk Silahlı Kuvvetleri" tanklarının modernizasyonu ihalesi. İsrail'le, Suriye ve İran'ı vurma provalarına gebe ortak tatbikat. İsrail'e askeri ihale vermek için kendi kullandığı F16 ile uçan "Darbe günlüğü defteri" ne kayıtlı (eski) Hava Kuvvetleri Komutanı. Diplomatik temas yine kalsın; "kana kankalık" kafamıza "tank" etsin! Evet. Sonuç itibariyle şu eksende buluşmamız gerekir. İnsanlar "insanlık" için yekvücut halde bu "mezalimlere, vahşi anlayışlara" karşı durursa "son" bulur. Müslümanlar yekvücut halinde "Siyonizme" karşı duruşuyla bu zihniyeti bitirebilir. Yoksa! Biz daha çok "diz dövmeye, can vermeye" devam edeceğiz.