ÖZERK BİR DİYANET
Eklenme: 5/9/2015 12:00:00 AM

Diyanet!
Özerk ve "özgür" olmalı.
Güdümlü.
Ya da, "otoriter" yapıya, "teslim" edilmemeli.
Aksi takdirde!
Bugünkü gibi.
Dün olduğundan daha beter; "Devlet Dinine" egemen kalır.
***
Farklı inanç.
Din.
Ve Mezhepler vaki ise de.
Ülkemiz.
Duygu ve düşünce itibariyle "yüzde 90'nı" İslam dinine mensup.
Yani dindar.
***
Her ne kadar.
Dünya nimeti.
Toplumsal "erozyonlar".
Batı hayranlığı "enjeksiyonu".
Kısacası.
Helal ve haram konusunda; "zafiyetler" içerisinde ise de!
***
Özü itibariyle!
Dini inanç noktasında "son virajda" söz söyler.
İşte bu noktada.
Görüştüğüm.
Mevzuuyu hasb-i hal ettiğim.
Çok kesim şunda hemfikirler.
Tabi ki toplumdaki "tahribattan" diyaneti sorumlu tutarak "revizyon" şart.
***
Düşünce.
Beklenti.
Ve olması gerekeni şu cümleyle dile getiriliyor.
Din.
Hele ki İslam dini.
Ne "devlet" tekelinde,
Ne siyasetin egemenliğinde,
Ve ne de, bir zümrenin "hâkim" kılınmasına bırakılmaz…
***
Zaten!
Hal-i hazırda "bırakıldığı" için.
Yıllarca; "din" laiklik, Kemalist tekçi "anlayış" nedeniyle, "tahrip" edildi.
Mecrasından çıkarıldı.
Kimine "siyasi" kazanç kapısı oldu.
Kimine, "sömürü" alanı oldu.
***
Eğer bugün.
Hala da; "din ve inanç" üzerinde siyaset güdülüyorsa.
Mezhep.
Ya da "devlet dini" ayırımcılığıyla, stratejiler icra ediliyorsa.
Ulema kesimi.
Dindar kesim "birileri" tarafından, "yıkıcı" unsur olarak görülüyorsa.
Yine birileri tarafından; "siyasi meşrebine" arka bahçe olarak, kullanıyorsa.
***
Demek ki; burada.
Evet burada.
Vahim bir gidişat söz konusudur.
Nitekim, durum da ortada.
O'nun için de.
Sunisi,
Alevisi,
Ermenilisi, Ezidisi. Süryanisi.
Her kim.
Hangi dine, inanca "inanıyorsa" inansın.
***
O'nu yaşayabilmeli.
Özgürce.
Ve müdahalesiz.
Ama; "kontrol" mekanizması içerisinde.
Yasal.
Ve Kanunların "himaye" ettiği, kurumlar.
Ancak, Özerk.
Yani "herkes" kendi cemaat ve dini grubundan "hizmet" almalı.
***
Kısacası!
Bir çatı, ama çok kolonlu.
Buarada.
Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılması.
Yerine de; "İnanç İşleri Başkanlığını" kurmak.
Ya da farklı bir isim "değişikliğine" gitmek, sorunu çözmez.
Sadece; "isim" değişir çark aynen işler.
***
Bakınız, Cuma hutbesine.
Tek merkezden; tek fikir.
İmam, minbere çıkıp "eline sokuşturulan" kâğıttaki hutbeyi okur.
Ötesi yok.
Yani "devlet dinini" cemaate hükmediyor.
Bu bile; "dinin ne kadar" özgürleşmeye ihtiyaç olduğunu göstermeye yetiyor.
***
Bu nedenle!
İnanç "özgür ve özerk" olmalı.
Bunu da.
Anayasa değişikliğiyle "sağlamak" mümkün.
Velhasıl; Çözüm, din işlerinde tam bir özgürlükten geçer.
Sizce…
***
CUMA HUTBESİ...
Dün, cuma idi.
Maşallah.
Camilerimiz doluydu.
Namaz için;
Yenişehir'deki Köprücü Camii'ndeydim.
Cemaat kalabalık.
Dışarısı, kaldırımlar dâhil, caddeye taşmış cemaat.
***
İçerdeydim.
Yanımda, takım elbiseli, kırmızı kravatlı bir zat.
Selamlaştık.
Ve ezan sonrası; "hutbeye" geçildi.
İmam, minberde vaaz veriyor.
"Aile'nin kutsiyetinden" söz ediyor.
Sadakat. Saygı. Sevgi ve muhabbetti.
***
Herkes pür dikkat dinliyor.
Ama velâkin.
Yanımdaki zat "elinde cep telefonu, ha bire mesaj yazıyor."
Gözle uyardım.
Kim dinler; "bildiği yolda" devam etti.
Çevreme baktım ki, "ooo. Yalnız yanımdaki değil. Nicesi var?"
***
İşte; "asıl mevzuu" bu.
Nasıl yorumlar.
Ne dersiniz bilmem.
Ama "devlet dini" uygulamasıyla, hal-i vaziyetimiz bu kadar olur.
Devletin millete,
Dine,
İnanca saygısı yok ise; "uygulamada" asli unsuru anlatmayıp.
Kendi "fikriyatını" enjekte ediyorsa.
Mayalı hamur bu kadar olur.