ÖZGÜR BİREY OLMAK; ZOR MU?
Eklenme: 6/10/2010 12:00:00 AM

Özgür bir birey veya toplum olabilmek. Sizce; Çok zor mu? Özellikle de yaşadığımız mevcut Türkiye açısından. Yani koşulların şu anki hal-i ruhiyesinde bu mümkün mü? Sahi zor mu? Doğrusu "meşakketli" bir zor durum hâsıl. Ama aşılmaz değil; çünkü "şartlar" gerekli. Özgür bir "ortamın" ihtiva edebilmesi için. Öyle ise; sizce "şartlar" neler olabilir?

* * *

Beklentiler "farklı" olabilir? Ancak "ortak" payda ve olması gerekenler "belli". O da "öncelikli" şartlardır. Ki bunlar için de; Ülke ve toplum, birey açısından "olmazsa" olmazdır. Öncelikle; Ana yüreklerine "kor" ateşi düşüren ölümler olmamalı. Kan ve gözyaşı akıtılmamalı. Ne şehit cenazeleri. Ne de dağa çıkmış gençlerin cenazeleri olmamalı. Kürt kimliğiyle, Türk de varlığıyla "kavga" içerisinde olmamalı. Kimlikler "eşit" olmalı. İnanç, kültür ve etnik yapı "özgür" yaşama kavuşmalı.

* * *

İnsanlar özgürce ve kardeşçe yaşamalı ve kucaklaşmalı. Kimden ihtiva ederse etsin; İster uhrevi, isterse dünyevi olsun "fikir ve düşünce" dayatılmamalı. Tabiri caizse; "Mahalle baskısı" kültürü alaşağı edilmeli. En önemlisi; Akıl ve vicdan özgür olmalı "cüzdan" denilen nesnenin pençesinden kurtulmalı. İnançlar mı? Düşünceler mi? İbadet anlayışı mı? Üzerlerinde icra edilen "prangalar" kaldırılmalı. Kimsenin kimseyi "alt etmeye" baskı altına almaya çalıştığı "imkâna" sahip olmamalı.

* * *

Hele "ötekileştirme". Sen-ben kavgasına ve yakılan "ateşi" söndürüp son vermeli. "İnsan" ve "insan" olabilme vasfı "eşitlik ve özgür" koşulda egemen olmalı. Gönüller; Mevlananın dediği gibi "kim olursan ol, yine de gel" kapıları hep açık olmalı. Ve tabi ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin "kutsiyeti". Birey devlet için değil; Devlet birey için var olduğu gerçeğinin kabul edilmesi. Devletin dokusundaki ana kriterler de; Demokratik. Katılımcı ve şeffaf. Sorgulanabilen. Kuvvetler "ayrılığına" halel getirmeyen. Laik bir Cumhuriyet.

* * *

Meclis'in duvarında yazılı olan; "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" vecizesinin fiiliyatta hayat bulması. İşte bu sıraladıklarımdır; Bireyi ve toplumu "özgür ve bağımsız, hür, şeffaf" kılan. Eee! Bunlar çok mu zor? Doğrusu; Demokratik, çağdaş, muasır medeniyet seviyesine ulaşmış. Cumhuriyetçi "her ülkede ve her yönetimde" olması gerekenlerdir. Ama ne hazindir ki; Türkiyemizde bu "olması" gerekenler hep belli güçlerin "vesayeti" altında tutulmuş.

* * *

Görüyor ve yaşıyoruz! Her mevkute kendisine özgü "bin bir dert" kulvarında debelenip duruyor. Sonu belirsiz bir macera filmi gibi; "oynatılıp" seyrettiriliyor. İşte; Yasama Yürütme Ve Yargı. Beri yanda toplum. Diyebilir miyiz ki; hepsinin ana hedef ve rotası "Ülkenin ve milletin" selametine özgü? Maalesef! Tam aksine; "kurumsal" bir ideolojyanın dejenere yapısından "arınmadığı" gibi. Zıt fikirlerle; birbirlerini "alt etme" ve abluka altına alabilme gayreti içerisinde.

* * *

İşte Yargı'nın son hamleleri. Daha önce; Asker. Ve bitmeyen "derin devlet" yapısı. Ergenekon "vari" örgütlenme. Ortak noktaları; "Kurtarıcı" vasfıyla hep "varlıklarına" ihtiyaç duyma. Kendilerinden başka "kimseyi" söz sahibi olarak görmeme. Demem o ki; Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar "ihtiva" eden bu "dış orjinli" düşünceler var oldukları müddetçe. Özgür bir birey ve toplum olabilme imkânımız "çok zor". Hem de çok ama çok zor!

* * *

Anlayacağınız; Keyfi davranmayı kendine meşru bir hak gören ama "hak ve adalet" isteyen biri çıkınca ifrite dönen insanlar ortamında yaşamak çok zor. Çünkü bu "zihniyet" acımasız. Onu besleyen de; Akan kandır, dinmeyen gözyaşıdır. Ardı sıra gelen; "cenazelerdir". Kaostur, fitnedir, kargaşa ve çatışma ortamıdır. Huzursuzluktur, kardeş kavgasıdır. Ötekileştirmedir, hak, hukuk ve adalet tanımamazlıktır. Onun için üstad boşuna demiyor; "Ağacın kurdudur, ağacı kurutan".