Kim diyor?
Türkiye'deki mevcut siyasi partiler kusursuz…
Parti "içi demokrasi" işliyor/var diye..
Kim demişse; halt etmiştir.
Örnek versin…
Bir tek örnek, bir tek "girişimi" göstersinler…
Ne mümkün?
***
Türkiye'nin siyasi tarihinde…
Parlamenter sisteminin seyr-u seferinde.
Partilerin ortaya koyduğu siyasi konseptinde…
Hiçbirinde; "iç demokrasiden" söz etmek mümkün değil…
Ve yine…
Hiçbir partide; "liderlik" değişimi de bu minvalde olmamıştır.
Ya lider vefat etmiştir…
Ya da lider, "kumpasla" alaşağı edilmiştir…
Veyahut "bir üst makama" geçişte veliaht bırakmıştır…
***
O'nun ötesinde…
Ya da, demokratik bir seçimle…
İç demokrasi mekanizmasını işleterek; "sorunlar" çözüm bulmamıştır..
Tamamen "lider" sultası…
Tamamen liderin dikta ettiği politika uygulanmıştır.
Dün gibi, bugün de…
***
İşte size son iki örnek…
CHP'nin devrik lideri Deniz Baykal…
Parti liderliğinden, "nasıl alaşağı" edildiğini biliyoruz…
"Bir kaset" icadıyla oldu…
Ki partisinin DNA'sında olan "demokrasi" dışı yollarla…
Burada "Parti liderini" alaşağı etmede, ortaya koydu…
Nitekim kasetin planlayıcısının, mevcut şuan ki lider olduğu iması da mevzuya ayrı bir katkı…
***
Ve son, en taze gelişmede, MHP'deki durum…
Aylardır…
Konuşmayan, tartışılmayan… Gidilmeyen…
Destek ve sorgulama yapılmayan; il, ilçe köy, teşkilat kalmazken…
Parti, olağan kongreye gitmesine yönelik; çabalar orta yerde iken…
Bahçeli'nin dışında..
4 Adayın bulunduğu bir "liderlik" hesabı güdülürken…
***
Ne yazık ki…
Kraliyet gibi… Padişah saltanatı misali…
Koltuğu babadan oğula..
Ya da, en yakın veliahdına bırakma gayretkeşliğinin hakim olduğu "siyasi parti" karakterini elden bırakmayan Bahçeli..
Her şeye "kapıları" kapattı..
Kongre mi?
Ya da seçim mi?
"Kim demiş, ben demedikten sonra" diyor…
Yani, "Mister no"
Her şeye "hayır" diyen namı, parti işleyişinde de görüldü…
***
Ve sonunda gelindi..
Türkiye'nin siyasi tarihinde, ender yaşanan vakayı ortaya koydu…
Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi, 543 parti delegesinin yaptığı başvuruyu karara bağladı…
Yani "Olağanüstü Kurultay" talebini yerinde görerek, "evet" dedi…
Kayyum atandı…
***
Tabi…
"Partiyi kimseye bırakmayız(!)" diyen Bahçeli cenahı…
Kararı…
Görünen o ki, 15 günlük süre ve İtiraz hakkıyla; "Yargıtay”a götürecek…
Orda karar ne çıkar bilmem?
Ama muhtemelen, "yerel mahkemenin" kararı uygun görülecek…
Kayyum da bu evrede, ne yapar…
Yargıtay'ın kararıyla; "mekanizması" ya işler, ya donar…
***
Lakin ne olursa olsun…
MHP..
2017 yılına kadar. Ya da sene-i devriyede…
"Olağanüstü kongreye" gidecek…
Bahçeli… Ve rakibi dört aday…
Delegelerin huzurunda, nasıl bir "demokrasi" havarisi kesileceklerini doğrusu çok merak ediyorum…
Diyorum ki…
Ağızlarına "demokrasinin" ilk harfi olan "D"yi bile almamaları gerekir…
Nitekim…
Siyaset, mahkeme kararlarıyla değil, sahici liderler ve güçlü fikirlerle yürütülürse karşılık bulur.
***
Sonuç itibariyle…
MHP..
Şu an kendini "çek" etmeli..
Ve neden; "parti içi demokrasi mekanizmasını" işlemediğini…
Sorunu bu mekanizmanın içerisinde, çözümlemediğini irdelemeli…
Ve en önemlisi de…
MHP gibi, "radikal milliyetçi" bir partiyi nasıl oluyor da; "Paralel yapının" meselesi, kuklası ve olası planlarına "figüre" edebiliyor…
Bence iki eksen üzerinde, MHP kendini ve liderlik sultasını sorgulamalı…
***
Diyeceksiniz ki…
MHP'nin bu "parti içi demokrasi" hazımsızlığı sadece MHP'de mi var?
Tüm siyasi partiler de var..
Ve tabi ki devletin diğer kurumsal mekanizmalarında da var..
Kuralsız siyaset!
Yürütmeye uyumsuz zihniyet…
Velhasıl!
"Vesayeti" tahakküm eden, totaliterlik söz konusu…
***
Çünkü hiç bir siyasi yapı…
Kurum…
Ya da, inandığımız "demokrasinin" mekanizmaları için…
Kişi için, lider için…
Nitelikli,
Liyakatli,
Ehil ve becerikli gibi "ön şartları" ortaya koyan bir nizamı düşünmüyor…
Ya da ortaya koyduğu bir kriter yok…
Var olan; "bizim adam"
Yani, bağımsız bir düşünme mekanizmamız yok…
Hep ama hep bağımlılık…
***
DEMOKRASİ DEDİĞİN…
Beki ne diyor?
Uzatma artık çelebi..
Muhalif dediğin piyondur,
Parti dediğin tapulu maldır?
Koltuk dediğin şahsa özeldir?
Seçim dediğin tekten seçmelidir?
Eee…
Böyle olur bizde "demokrasi" dediğin!!!
***
İFLAS VE YANLIŞ HANGİSİ?
Hendek ve barikat..
Şiddet…
Ve şehirleri yaşanılmaz kılan; terör…
Vahim..
Ürkütücü..
Yarınları "belirsiz" kılan…
Ama herkesi "zan altında" bırakan bir zaman dilimi..
***
Bu girift yapıyla alakalı; yürütülen çaba var..
"Terörle Mücadele"
Önceki gün, Mardin…
Evveli Şırnak..
Kısacası, bölgenin diğer illerinde de…
Operasyonel faaliyette "yetki" valilerden alındı..
Yani artık inisiyatif "askerde"…
***
Doğrusu!
2013'ten önce de, "terörle mücadelede" yetki Asker'deydi…
Özellikle; "kırsal" operasyonları…
Yani Vali'den "izin" alınarak. Ya da, "yetkili" valinin, emriyle değil direk, yetkili askerdi…
Ancak, çözüm süreciyle birlikte, "yetki" alındı…
Valiler yetkili kılındı…
***
Ki bu hamle de;
"Sivilleşmenin" önemli adımı olarak sunuldu…
Gelinen nokta…
Hal-i vaziyet orta yerde…
Peki, geri alındı…
Eskiye dönüldü… Valiler, ikinci basamakta kaldı..
Hal böyle olunca,
Süreç mi iflas etti,
Yoksa operasyonların "aklını" sivilleştirme mi hataydı?
Sizce…