Cemil Bayık.
Derken, Murat Karayılan.
Peş peşe, "sürece" dair konuştular.
Ve son olarak; Kandil yönetimi.
Yani KCK'nin üst yapısı.
Dün beklenen "O açıklamayı" yaptı.
Önceden duyurmuştu;
Demokratikleşme Paketine "yanıt" vereceğini.
***
Kendine yakın;
ANF aracılığıyla "deklarasyonunu" duyurdu.
Eğer bunlar olmaz ise" diye başlayan bir deklarasyon.
Bakalım;
Deklarasyondaki O üç istek nedir?
***
BİRİNCİSİ;
Kürtlerin temel hakları anayasal güvenceye alınmalı (Kürtlerin varlığının, kimliğinin, Kürt kültürünün anayasal ve yasal güvenceye alınması, Kürt kimliğiyle düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün tanınması.)
İKİNCİSİ;
Kürtlerin bir toplum olarak kabul edilmesinin gereği öz yönetiminin, yani demokratik özerkliğin kabul edilmesi.
ÜçÜNCÜSÜ;
Her düzeyde anadilde eğitiminin kabul edilmesi.
***
Evet,
Yoksa şartını barındıran bu "üç talep."
Deniliyor ki;
Ya "istekler" karşılanacak.
Ya da, "yeni bir döneme" girilecek.
(Silaha yönelmek)
Talepler elbette ki, yeni değil.
***
Uzun süredir, dillendiriliyor.
Haklılık payı söz konusu.
Ama ne var ki;
Şuan ülkede esen "siyasi" rüzgar açısından karşılanması şimdilik doğrusu hayli zor.
Hele ki mahalli seçimlerin "arifesinde" bulunulurken.
Ki siyasi kaygılar.
***
Daha da önemlisi...
Ortadoğu'daki;
Harita değişimine yönelik iç ve dış gelişmeler.
Bir de yeni Anayasaya dair partilerde, "uzlaşının" olmayışı.
Kısacası girdap bir hayli vaki.
***
Peki, şimdi ne olacak?
Malum bir hamle daha var.
O da; Öcalan'ın 15 Ekim'de beyanatının olacağı.
Bilindiği gibi;
Kardeşi Mehmet Öcalan hafta sonu ziyaret sonrası ifade etmişti.
Sürece ilişkin;
"Öcalan görüşlerini, 15 Ekim'de açıklayacak" diye.
***
Görünen o ki.
Süreç "yeni bir dikenli" yol seyrine girecek gibi.
Önümüzdeki hafta.
Kurban bayramıyla, "kritik" ve gerilimli olacak.
Bu da haliyle;
Tartışmasız bir şekilde ciddi kaygılar kaygı ve endişeye neden olmaktadır.
***
Ama velkin...
Herkes şunu iyi bilmelidir.
Zaman;
Hele ki toplum.
Yer küresi artık silahı "masada" görmek istemediği gibi "seçenek" olarak da kabul etmiyor.
***
Masayı deviren!
Her kim olursa olsun?
Tarih ve halk affetmez.
Son; 10 aylık zaman dilimi, "halka" yaşamın var olduğunu hissettirdi.
Bu yaşamı korku "tüneline ve şiddet atmosferine" sokmak istemez.
İsteyeni, yelteneni de; "dışarı" atar.
Ne diyelim;
Bekleyip göreceğiz süreç neleri doğuracak?
***
BALYOZ'A BALYOZ İNDİ Mİ?
Balyoz davası!
Dava hükmüyle;
Sahi Yargı "balyoz" gibi mi indi?
Yoksa..
Eee eh.
Biraz hukuk, "olsun mu" denildi?
Doğrusu durum net değil.
***
Şöyle ki.
Açıklanan karara gelen "yorumlar."
Yargıcı,
Hukukçusu,
Emeklisi,
Muvazzafı,
Aydını, düşünürü yorumcusu.
Her kim ise;
İki yönlü bir görüş ortaya koyuyor.
Kimi;
"Balyoza balyoz" indi diyor.
Kimi de, "dostlar alışverişte" misali.
***
Kararın özet muhtevasına gelince.
Birincisi.
237 sanık hakkındaki "mahkmiyete" onama.
Yani, "cezalar" kesinleşti.
İkincisi;
36 sanık hakkındaki beraat, onaylandı.
Ne demek; davadan ve suçtan "aklandılar."
Üçüncüsü;
25 sanığın cezası delil yetersizliğinden,
63 sanığın da cezası suç oluşmadığından bozdu!
Yani; "bunlar" yeniden yargılanacak.
***
Evet,
Hüküm özü itibariyle böyle!
Üzerinde; üretilen düşünce de, yukarıdaki iki fikrin beyanına münhasır.
Hizip.
Aslında, Türkiye yargısında hep şu gariplik söz konusu olmuştur.
Tabi ki, toplum açısından da öyle.
***
Güvensizlik.
Yargı.
Hukukun işleyiş mekanizmasında!
Hep; Karar hükümlerinde, "vicdan" sorgusuna neden olmuştur.
Kimi tatmin olmuş.
Kimi tatmin olmayıp, karşı durmuştur.
Hukuk-guguk misali.
***
Velhasıl.
Dava "varlık" bütünlüğüyle, tarihsel öneme sahip.
Yargılanan askerlerin niteliği.
Ve icra ettikleri, "nicelikler".
Ülkenin aldığı seyir.
En önemlisi;
Cumhuriyetle ikmale gelen "askeri vesayetin", tabuları.
***
Daha açık ifadeyle.
Bir önceki dönemin, "askeri" zihniyetini suç sayan.
Bu geleneği sürenleri, "terör örgütü" üyesi olarak gören.
Halkına...
Ve Devletine, "demokrasi" dışı.
Hukuku ve Yasal nizamı "ayaklar" altına alan.
Hüküm koyan, zihniyetin bertarafı noktasında, tarihsel bir işlev görmüştür bu dava ve çıkan hüküm!
***
Dava içeriğine.
Hele ki,
Hukuki "arıza-i bilgiçliğine" tenkitle girmek istemiyorum.
Şöyle ki.
"Hal-i lem" ortada.
Her şey, kitap misali.
Ben, davanın, Türkiyenin "yarınları" için bir garantörlük kazancı olduğunu söylüyorum.
Askeri vesayet tabusu, Berlin duvarı gibi yıkıldı.
Bir daha da örülemez.
***
Her ne kadar.
Hala da, "benzer" zihniyet ayak diretiyorsa.
Zaman zaman;
"Gezi" misali hadiselerde fırsat kollayıp, kafa kaldırıyorsa da.
"Artık, devleti kutsayan" zihniyet toplum nezdinde maya tutmaz!
Tutan tek maya var.
O da insanı öne çıkaran, "özgürlük ve demokrasi" yolculuğudur.
***
Bir dönem bitmiştir.
Noktası;
"Cuntacı nesil" tasfiye olduğu gibi.
Yeni yetmeleri için de; "Uuuffff. Yakar" mesajı olmuştur.
Mesaj herkesçe alınmıştır.
Hayırlı cumalar.