RAMAZAN-I ŞERİF
Eklenme: 8/11/2010 12:00:00 AM

...Ve! Bir Ramazan-ı Şerif'in daha şerefine nail olduk. Bugün; ilk gün. Güzel bir maniyle; merhaba diyelim. Davulcunun hani "güm de güm" deyişiyle başlayan. Şöyle seslenir; ''Hoş geldin Ya Şehr-i Ramazan'' Göz aydın hepimize, mübarek günler bize. On bir ayın sultanı, hoş geldin evimize. Pilavın kokusu var, maninin arkası var, Bahşişimi yollayın, gözümün uykusu var. Öyle ya!

***

Evet. Eğrisi ve doğrusuyla bir yılı daha geçmişte bırakmanın duyguları içindeyiz. Bi bakın bir önceki Ramazan-ı Şerif ne zaman idi. Bugün; zaman neyi gösteriyor. Ömür "su gibi akıp" gidiyor! Ya "hayrın ve sevabın" günahlardan arınmanın nimeti "hanemizde" toplandı mı? Onu Allahu Tealla bilir; Amelin neye hikmet olduğu. Mübarek ay'a dâhil olduk. Dün gece ilk teravih kılındı ve sahura kalkındı. Bugün ise; "orucuz". Bir kez daha ruhumuzu ve bedenimizi, her türlü nefsimizi terbiyeye çekeceğiz. Kutsal bir sınavdan geçeceğiz. Örf ve adetlerimizin o anlatılamayan ama yaşayanlarının hissetmiş olduğu, o huşu dolu kutsallılığı içinde; bulundurarak "nail" olmalıyız. Biraz daha iç benliğimizin farkına da varmamız gerekir. Dün nerdeydik, bugün nerde. Ve en önemlisi; İnanıyorum ki ''Ramazan Melekleri'' Ramazan-ı Şerif'in o kutlu ruhu ve Allah'ın sonsuz sevgisiyle ruhumuzu sarıp sarmalayacaktır.

***

Yüce Allahın en çok hoşnut olduğu da; hiç kuşkusuz ki fakir ve fukarayı hatırlayıp onlara yardımcı olmaktır. Kuran-ı Kerim tilavetine devam edelim. Etrafımızdaki insanlara sevgi ve muhabbetle yaklaşalım. Kısacası kâmil insan olma yolunda gayret edelim. Çünkü Yüce Allah emrediyor. Ve şöyle sesleniyor: "Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz." (Bakara183) Anlayacağınız; Oruç insana sabrı öğretir. Oruç insana açlığın ne demek olduğunu öğretir. Tokların açların halini anlamalarına vesiledir. En önemlisi de; Toplumların Hâlıkı ile aralarındaki en güzel ibadet baharı mevsimidir Ramazan-ı Şerif. Bu vesileyle hepinizin; "Mübarek Ramazan-ı Şerif'ini tebrik ediyor. Ve nice Ramazanları Allah-ü Tela bize hep birlikte nasip eylesin.

***

KAYIT PARASI ZORUNLU MU?

Malumunuzdur! Özellikle de "okul" çağında çocuğu olan aileler. Okullarda "kayıt" dönemi başladı. Onun için de bugünlerde "hummalı" bir koşuşturma var; velilerde. "Okul" kaydı, öğrenci "kıyafeti", okul servisi. Tabi bu koşuşturma "devlet" okulları için; ağırlıkta. Özel Okullar için; "o kadar" aktiviteye gerek yok. Parayı ver; "işlem" tamam. Kayıtta, giysi de, yemekte, serviste "tek elden". Neyse! Konumuz; "özel okulların" ense kalınlığı değil. Mevzuumuz; "Devlet Okulları" ve orada icra edilen işlemler. Kayıt dedik! Lakin bırakın "kayıt işlemlerini" bir kenara. Ya da; "okul" seçiciliği. Semte ve ikamete göre; "okul" şartı. En büyük "çile" velilerden bağış adı altında alınan "para". Yani; "para varsa" kayıt vardır, para yoksa "olmaz".

***

Tatil dönüşü iki hafta oldu; bu konuda önüne gelen dert yanıyor bize! Hem de; "bize" ağır eleştiri getirerek. "Sizler nasıl gazetecisiniz? Niye yazmıyorsunuz" diyorlar. Soruyor; Milli Eğitim Bakanı "genelge" yayınladı. Valilik ve Milli Eğitim Müdürlükleri de açıkladı. "Velilerden zorla kayıt parası alınmayacak" diye! Doğru! Velilerden "Kayıt parası" alınmayacak. Alınan kişi ve idareci hakkında "cezai ve idari" işlem yapılır. Ki bu "haraç" alma durumu aynı zamanda; Anayasal bir suç. Peki; "nasıl" alıyorlar? İşte burada Veli "lafı" tokat gibi indiriyor; "Kim takar yasağı ve genelgeyi". Parayı kim alıyor? İsim hazır; Okul Aile Birliği. Şu bankadaki hesaba "50 ila 250 arasında" değişen miktarda parayı yatır. Dekontla gel "öyle kayıt" yaparız.

***

Bağış yoksa veli güçlük çıkarıyorsa, kayıt parası da "beş ayağı-beş yukarı" vermiyorsa. O zaman da; "kontenjan" sınırlaması önüne çıkıyor. Nazik bir ifadeyle; "Kontenjanımız doldu. Daha sonra bi uğrayın, boşluk olursa kayıt yaparız". Baştan savma planı. Peki, "şikâyet" mekanizmasını niye işletmiyorsunuz da; sitem bize diyorum. Tabi bunu söylerken "buyurun kameraya konuşun" yayınlayalım; yetkili ve etkili makamlar duysun. "Düşünüyor; Sonra "sistemin" kirliliği, işlerin "feodal" icraatı namlu gibi üzerime yönelir. Ne çocuğumu "okula kayıt" edebilirim ne de; ben rahat olabilirim; deyip olmaz diyor. Siz bir yol bulun; sesimiz olun". Haklı. Hem de yerden göğe kadar haklı. Çünkü "çivisi" çıkmış bir kurumun ve bürokrasideki yıkım "her türlü" fitne ve musibete hâsıldır.

***

Bir kaç görüşme trafiğim oldu. Özellikle "okullar" düzeyinde. Hangi "okulla" görüşmem olduysa da; ilk tepki "biz idareciler" kayıt parası almıyoruz. Parayı alan; Okul aile birliği. O da cüzi bir miktar istiyor. Gönüllü bağış alınan. Soruyorum; "kim gönüllü bağışta" bulunur. Tabi ki; "parası" olan, gelir seviyesinde sorunu olmayan. Şimdi diyebilir misiniz; Bağlar'ın, Suriçi'nin, Şehitliğin, Fiskaya, Cumhuriyet Mahallesi. Ya da; Peyas'ın bir bölümü. Burada yaşayanların "gelir seviyesi" gönüllü bağışa el verir mi? Mümkün mü? Öyle aileler ve evler var ki; "asgari ücretin" altında bir gelire sahip. Siz bu aileden; 100 TL "kayıt ücreti" alırsanız. Bu ne demek; ailenin "10 gün" aç ve susuz kalmaya mahkûmiyeti demektir.

***

Tabi; bu "çarpık" hadise veliler açısından madalyonun bir yüzü. Okul idaresi ve Okul Aile Birliği'nin "madalyonun" diğer yüzündeki haklı serzenişi. Okul'un bazı ihtiyaçların ve masrafların karşılanması, çarkın dönmesi için "para" şart. Milli Eğitim Bakanlığı "böyle bir bütçe" hikmet etmediği için; "veliden" ücret almak onlar için "şart" oluyor. Doğrusu burada; şu cümle aklıma geliyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın "kayıt parası" alınmasın genelgesindeki ifade. "Velilerden zorla bağış ve kayıt parası" alınmayacak. Bu da şu demektir; "zorla" değil hoşlukla alınacak. Yani "para kesinlikle alınmayacak" denilmiyor. Bu nasıl iş anlamak mümkün değil. İşin içinden çıkmakta biraz zor. Ne diyelim; Bizden "hadiseyi" buradan gündeme getirmek. İl Valisi Mustafa Toprak. İl Milli Eğitim Müdürü. Ve diğer yetkililerin "olaydan" haberdar olmaları. Varsa; sorunu asgariye çekmek için yapılacak bir işlem o yapılsın. Yoksa "bu hadisenin" hamuru bir hayli "su alacak" gibi gözüküyor. Çok bağ ağrıtacak.

***

MEB'İN DİYARBAKIR BAŞARISI(!) Aslında; Diyarbakır Milli Eğitim'in "en büyük" çıkmazı. Ve tartışılması gereken meselesi; "Eğitimdeki" başarısızlık oranı. ÖSS, YGS, LYS, SBS. Velhasıl tüm sınav sonuçlarına ve iller sıralamasına bakın. Ne yazık ki; Diyarbakır ciddi manada "başarısız" bir konumda. Değil büyük şehirler sıralamasında sonuncu, Güneydoğu'nun birçok "ilinden" de geri. Sanırım bu yıl "ortaya" çıkan sınıfta kalma durumuna "gerekçe" bulamazlar. Bir de; Milli Eğitim'in "tenkis" ettiği paradan söz ediliyor. Yani yıl içerisindeki yatırıma harcanmayıp; geri giden para. Sahi; öğretmen evi ihalesi ne oldu? 4 yıldır konuşuluyor. Hamravattaki 24 Derslikli İlköğretim Okulu'nun "inşası" ve arazinin akıbeti; hala muamma. 2006 yılında; 215 bin TL (milyara) satışı olan ancak Milli Eğitime 1 milyon (trilyon) 67 bin (milyara) satılan arazi. Bugün; "yeşil-alan ve yürüyüş parkuru" olarak Hamravat sakinleri kullanıyor. Burda okul yapılması için; TOKİ ihale yaptı. Aylar önce; ama hala müteahhit arazi teslimi yapılmadığı için "inşaata" başlamış değil. Şimdi; arazi satışı veya takası planlanıyor. Okulu başka yerde yapmak için. Alem bir durum!

***

ATAMAN ATANDI!

Bildiğiniz gibi; İl Sağlık Müdürü Namık Kemal Kubat Sağlık Bakanlığı "kararnamesiyle" görevinden alındı. Dün boşalan makamına "kapama" kararı verdiği Göğüs Hastalıkları Hastanesinden doktor Mehmet Ataman atandı. Sanırım; bugün "makamına" oturacak Ataman. Zaten bir yıldan bu yana "isminden" söz ediliyordu. Ne diyelim!.. Hayırlı olsun demekten başka. Başarılar dilerken; inanıyoruz ki "Sağlıkta" vuku bulan akla ziyan hadiseler tekerrür etmez. Çünkü son aylarda bir hayli "siyasi" cenahta "polemik" konusuydu.. Sen misin, ben misin; gibisinden!..